Bazı aykırı tanımlamalar

23 Ağustos 2011

Kapitalizm, paraya tapanların dini olarak bilinir. Bu dinin müritlerinden sayılan “boğalar”, piyasalardaki iyimserlerdir. “Borsa analizcileri”, çoğu zaman borsadaki “boğa eğilimini” temsil eder. “Borsa analizcileri”, borsadaki hisseler hakkında “al”- “tut”-“sat” tavsiyelerinde bulunurlar. Bu tavsiyeler genellikle, kendi şirketlerinin portföy yapısına göre şekillenir; bu nedenle birbirini tutmaz. Doğal olarak, tavsiyelerinin büyük çoğunluğu “al” önerisi biçimindedir. “Analizci”ler, şimdiye kadar birçok hatalı öneride bulundular. Bu nedenle, onlara borsa dilinde “süsleyip ölüyü bile satanlar” adı veriliyor.
“Teknik analizci”ler, “analizci”lerden farklıdır. “Teknik analizci”ler, kopma noktası, V formasyonu, daire hareketi, gittikçe yükselen üst seviyeler ya da yükselen dip noktaları gibi deyimlerle piyasayı yorumlamaya çalışan kişilerdir. Bazen, bu analizler bir tarot falından farklı olmuyor.
Verilen krediler bankaların varlıkları arasında görülür. Krediler birer varlıktır ama ihtiyaç halinde elden çıkarılamaması, bankaları zora sokabilir. Varlıklar, ister gayrimenkul ister bono olsun para gibi alınıp satılabilen sermaye piyasası araçlarıdır. Dolayısıyla, bankaların kredileri

Yazının Devamı

Taşlar yerine oturmadı

22 Ağustos 2011

Piyasalardaki dalgalanma sürüyor. Geçtiğimiz haftalarda, ekonomi tarihinde çok az rastlanan iniş çıkışlar yaşandı. Bu dalgalanma, Avrupa Birliği’nin (AB) ne yapacağına bir türlü karar verememesinden kaynaklanıyor. ABD, gecikmeyle de olsa karar alabiliyor ve bu ülkedeki ekonomi yöneticileri ile teknisyenleri kapitalist öğretiye hakim.
ABD, sıkıntıları para basarak ve faizleri düşük tutarak çözeceğini biliyor. Ancak bu politika, başta AB olmak üzere diğer ekonomilerde vakit geçirilmeden karar ve tedbir alınmasına bağlı. Aksi taktirde dolar, euro dahil diğer paralar karşısında ciddi değer kaybedecek. Euro-dolar paritesinin 1.47’ye kadar yükselmesi bir taraftan ABD’nin parasal genişleme sağlamasını zora sokarken, diğer taraftan AB ekonomisini daha da içinden çıkılmaz konuma getiriyor.

Karar alamayan birlik
AB, ne yapacağına karar veremez durumda. Bir karar verip uygulayamazsa ‘Birlik’in kendisi veya en azından “euro para birimi” ortadan kalkacak veya bazı ülkeler euro kullanmaktan vazgeçmeye zorlanacak.
AB’deki karar süreci, tam anlamıyla bir bürokrasi ve politik çekişmeler sahnesi. Örneğin, “AB Bonosu” çıkarılması öngörülüyor ama önce bunun faydalarının ve zararlarının

Yazının Devamı

Alınan tedbirler neden doğru? Ne kadar sürecek?

16 Ağustos 2011

Dünkü yazımda, cari dış açık (cari açık)’ın risklerini, alınan tedbirlerin neden doğru biçimde alındığını ve ne kadar sürmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım. Cari açığın finansmanında, doğrudan yabancı yatırımların, yabancıların bono ve tahvil alımlarının, bankaların dışarıdan borçlanmalarının ve özel sektörün içeriden ve dışarıdan borçlanmasının etkilerini inceledim.
Konuya devam ediyorum:
- 2008 yılında, 15 milyar dolarlık ilave bir girdi sağlayan bankalardaki döviz mevduatı, 2010 yılında 30 milyar dolar katkıya ulaşarak cari açığın finansmanında önemli bir rol oynadı. Ancak, bu yılın ilk 5 ayında dövizli mevduatta 9 milyar dolar civarında bir düşüş yaşandı. Yani, artık bu katkının sınırına gelindi.
- 2010 yılında borsaya 7 milyar dolar civarında ilave yabancı yatırıma girmişken, 2011’in ilk 5 ayında bu kalemde 2 milyar dolardan fazla çıkış yaşandı. Daha sonraki aylarda da bu çıkışın yaşandığı ve yaşanmaya devam edeceği anlaşılıyor. Demek ki, kur artışında belli bir noktaya gelinmedikçe ne doğrudan yabancı yatırımı, ne de yabancıların hisse senedi almak için yaptıkları borsa alımlarını sağlayamayacağız.
Dış ticaret açığı ne durumda?

Enerji satın alınması için

Yazının Devamı

Alınan tedbirler neden doğru? Ne kadar sürecek?

15 Ağustos 2011

Türkiye’nin büyümesi Çin’i bile geçti; dünya rekoruna ulaştı. Ancak bu büyüme, dış cari açıktaki (cari açık) artış sayesinde gerçekleşebildi. 2011 yılının ilk çeyreğinde yıllık bazda % 11’e ulaşan büyümenin devam ettirilebilir olmadığı bir gerçek. Hiç bir tedbir alınmayıp piyasa kendi akışına bırakılsaydı, cari açıktaki gittikçe artan büyüme nedeniyle ani düzeltmelerle karşılaşılacak; kontrol edilemez kur yükselmeleri eskiden olduğu gibi ekonomiyi allak bullak edecekti. Neyse ki, ekonomi yönetimi zamanında tedbir aldı ve tedbirlere devam ediyor. Umuyorum, cari açık belâsından ekonomide ağır sarsıntılar ve spekülatif kârlar yaratılmadan çıkılacak.
Büyüme rakamı olan % 11’in neredeyse % 75’lik (8.7) bölümü özel tüketimden ve % 60’lık (7.2) bölümü de özel yatırımlardan oluşuyor. Büyüme ile özel kesimin yatırım ve tüketim harcaması toplamı arasındaki fark (8.7 + 7.2 – 11= 4.9), ithalatla karşılanıyor. Yani, öncelikle özel tüketim, sonra da özel yatırım harcamalarının cari açığın oluşmasında büyük payı var.
Büyüme, yıl sonuna kadar % 6.5’e indirilebilirse, cari açık da yıllık 75 milyar dolar seviyelerine çekilebilecek. Cari açığımızı bugünkü dengelerle 40 milyar dolar civarına

Yazının Devamı

Merkez Bankası ne yaptığını biliyor

9 Ağustos 2011

Dünkü yazımda, ABD Hükümeti’nin ve Avrupa Merkez Bankası’nın son kararları karşısında, Merkez Bankamızın aldığı tedbirlerin ne anlama geldiğini anlatmaya çalışmıştım. Bugün, alınan tedbirleri ve bunların olası etkilerini incelemeye devam ediyorum:
* Merkez Bankamız(TCMB), bankaların ellerinde bulunan fazla paraları bir gece için Merkez Bankası’na yatırmaları halinde bankalara vereceği faizi % 1.5’ten % 5’e yükseltti. Böylece TCMB, Bankalararası Para Piyasası’ndaki “gecelik” işlemlerde, bankaların kendisine yatırdığı paralara % 5 faiz verirken; yine isteyen bankalara % 9 faizle “gecelik” para sağlayacak.
* Böylelikle, bankaların tüm para işlemlerini rahatça Merkez Bankası ile yapmaları; piyasadaki faiz oranının geniş dalgalanma içinde oluşmaması sağlanıyor. Sonuç olarak, TCMB faiz oranını tam bir kontrol altında tutmuş oluyor.
* TCMB, piyasaya sağladığı likiditenin sistem içinde daha dengeli dağılmasını sağlamak amacıyla da “Açık Piyasa İşlemleri Repo İhaleleri”nde her bir bankanın vereceği teklif tutarının, toplam ihale tutarının % 20’sini aşmamasına karar verdi. Böylece, sağlanan likidite de bankalar arasında dengeli bir biçimde dağıtılmış olacak.
* TCMB, “Zorunlu

Yazının Devamı

NE YAPILDI? NEDEN YAPILDI? NE OLACAK?

8 Ağustos 2011

ABD Kongresi ve Senatosu, ABD Hükümetinin piyasadan alabileceği borç miktarının limitini yükseltti. Bu sayede Hükümet, ilave tahvil çıkarıp; bu tahvilleri FED(Amerikan Merkez Bankası)’e vererek artan nakit ihtiyacını karşılayabilecek. Sonuçta, FED piyasaya para vermiş olacak. Verilen paranın çarpan etkisi de düşünülürse, Amerikan ekonomisinde bir büyüme ve durgunluktan çıkış sürecine girilecek. Bu tedbirin uygulama sürecinde diğer ülkelerin karşı tedbir almaması durumunda, ABD Dolarının değeri düşecekti. Ancak, Avrupa Birliği Merkez Bankası(ECB)’nın karşı tedbiri gecikmedi.
ABD’deki gelişmelerin hemen sonrasında, ECB de piyasaya para vereceğini açıkladı. ECB, zor durumda olan Avrupa Birliği(AB) ülkelerinin devlet tahvilleri karşılığında, o ülkelere Euro likiditesi sağlayacak. Bu tedbir, AB üyesi olup da ekonomik durumu zorda olan ülkelerin “kurtarılma operasyonu”nun bir parçası olarak alındı. Bu suretle piyasaya çıkarılan ilave likidite de kaçınılmaz olarak, Euro’nun değerini düşürecek.
Dolar/Euro paritesi ise, Merkez Bankalarının piyasaya sürdüğü para miktarına ve bu miktarların ne zaman sürüldüğüne göre şekillenecek.
ABD ve AB Merkez Bankalarının aldığı bu tedbirler

Yazının Devamı

Kurdaki yükselme yabancılar yeniden gelince durur

2 Ağustos 2011

Başbakanımız, bakanlarımız ve ekonomiden sorumlu bürokratlarımız, döviz kurunun geleceği konusunda demeçler verdiler ve uyarılarda bulundular. Demek ki, döviz kuru sorun olmaya devam ediyor. Öte yandan, IMF’den, Derecelendirme (Rating) Kuruluşları’na, bazı basın organlarına kadar bir yelpazeye yayılan uluslararası kurumlar da Türk ekonomisi hakkında olumsuz görüşler ortaya attılar. Yabancıların ortaya attıkları bu görüşlerin çoğu anlamsız ve abartılı görünse de ekonomimizde bir sorun olduğunu vurguluyor. Oysa, hepimiz biliyoruz ki, ekonomimizde şu an için dış cari açığın büyümesi ve önümüzdeki dönemde kolayca kapatılamama olasılığı dışında bir sorun yok; çünkü, yeterli döviz rezervimiz var.
Dış cari açık, artan ithalat nedeniyle yükseliyor. Artan ithalatı destekleyen en büyük olgu ise, döviz kurunun düşüklüğü. Doğal olarak, ülkemizin gittikçe artan maliyetle yapabildiği enerji ithalatı da var. Sonunda, ister enerji, ister tüketim malı, ister üretim malı, ister ara malı biçiminde olsun yapılan ithalat döviz ödenerek gerçekleşiyor ve ithalattaki artan ihtiyacı karşılayacak döviz girdimizin olmadığı anlaşılıyor. Bu durumda, tek olasılık olarak, döviz kurunun artması gerekiyordu

Yazının Devamı

GEORGE SOROS

1 Ağustos 2011

Büyük kazananların hepsi, büyük yardım severlerdir. 80 yaşını aşan ve Macar asıllı bir Yahudi olan George Soros da bunlardan biriydi. Bir çok ülkeye yaptığı yardımın tutarı, bu ülkelere, Birleşmiş Milletler tarafından yapılan yardım miktarını aşıyordu. Halen, emekliye ayrılarak fon yönetimlerinden ayrılan Soros’un başlıca kazanç kaynağı, borsa spekülasyonu oldu. Nasıl oluyorsa, herkes % 5-10 kazanırken Soros % 100-200 kazanabiliyordu. Soros’un bu kazancı iki nedene dayanıyordu: Kazancın birinci nedeni, kullanılan enstrümanlar; ikinci nedeni ise, herkesten daha net tahmin yapmaya elverişli olan bilgilerdi.
Soros’un kullandığı en başta gelen yatırım enstrümanı, şimdi neredeyse yasaklanmış olan “hedge” işlemleriydi. Bu işlemleri yapmak için oluşturulan “hedge fonları”, özellikle global kriz öncesinde neredeyse hiç denetlenmiyordu.
Fonlar, ülke paraları arasındaki parite ve faiz farklarından faydalanılarak para yapıyordu. Bu fonlara yatırılan paraların kaynağının araştırılıp araştırılmadığını da bilmiyoruz. Ama, en azından kriz sonrasında, artık araştırılıyor.
Soros’un, dünya çapındaki ülkeleri kapsayan ve özellikle de borsaları güçlü olan ülkelerde geliştirilmiş bir iletişim

Yazının Devamı