“Dünyayı Kırıp Geçiren Bankacılar-Finansın Lortları(The Bankers Who Broke The World-Lords of Finance)” adlı kitabın yazarı Liaquat Ahamed, Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak, Merkez Bankası başkanlarının aldığı yanlış kararlar yüzünden ülkelerinin ne sıkıntılar çektiğini anlatıyor.
Özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, 1929 Dünya Ekonomik Krizi ve yaşadığımız Global Krizde merkez bankalarının yaptığı hataların nelere mal olduğunun hikâyeleri çok ilginç.
Merkez Bankalarının gittikçe artan rolünün anlaşılması ve birçoğunun bağımsızlığı, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve savaş sonrasında gerçekleşti. Birinci Dünya savaşı sırasında ve/veya sonrasında, İngiliz Merkez Bankası Başkanı Sir Montagu Norman, ABD Merkez Bankası New York Başkanı Benjamin Strong, Alman Merkez Bankası Reichbank Başkanı Hjalmar Schacht ve Fransa Merkez Bankası Başkanı Emile Moreau idi.
Bu dörtlü “Finansın Lortları” olarak adlandırılıyordu. Savaş sonrası yıllarda, zaman zaman bir araya gelen bu dörtlü dünya ekonomisini yönlendiriyordu.
1920-30 arasında alınan yanlış kararlar 1929 Dünya Ekonomik Buhranı’na neden oldu. Sonunda, Strong, genç yaşta 1928 yılında öldü; 1930’da Schacht kovuldu ve
Kainatta herşey birbiri ile ilişkili. Her varlık, yaşamak için bir diğerini yenmek, hatta yemek zorunda. Her zafer, diğer bir varlığın yenilgisi anlamına geliyor. Güçlüler kalıyor; güçsüzler eleniyor. Bağıranlar kalıyor; sessizler eleniyor. Birleşenler kalıyor; tek başina olanlar eleniyor. Tahakküm edenler güçlenirken, biat edenler güçsüzleşiyor. Tanrı’ya sığınmamız bile, aslında bir diğerimizi saf dışı edebilmek için. Tanrı’nın koyduğu düzen böyle. Kainata da hakim olan bu düzen, siyasetten ekonomiye; uluslararası güç savaşından, insan davranışına kadar her ilişkiyi yönlendiriyor.
Kainatta her şey birbiriyle ilişkili ama bu ilişkinin hangi esaslara dayandığı ve nasıl işlediği henüz kanıtlanabilmiş değil. Belki de hiç kanıtlanamayacak. Elektromanyetik güç ile güçlü ve zayıf nükleer güçlerin birbirlerine olan etkisi, henüz araştırma safhasında. Bilim adamları, her ilişkinin 3 (zaman işin içine katıldığında 4) değil, asgari 10 boyutla incelenmesi gerektiğini düşünüyor. Kainattaki en yüksek hızın ışık hızı olduğu bilinirken, kainatın kendisinin de büyüdüğü, üstelik bu büyümenin ışık hızından çok daha hızlı gerçekleştiği anlaşıldı. Tabii ki, bilim tarafından ispatlanamayan her
Evinizde oturarak işlerinizi takip etmenin veya işinizi evde yapmanın, başkasının yanında çalışarak kazanabileceğinizden çok daha fazla getirisi olabildiği kabul ediliyor. Üstelik, bu şekilde istediğiniz yeniliği işlerinize uygulayabilir; zaman içinde işinizi geliştirebilirsiniz. Apple, Hewleet-Packart, Amazon, facebook gibi birçok milyarlar kazandıran iş, bir evde, garajda veya öğrenci yurdunda başladı. Böylece, hem kendi kendinizin patronu olur, hem de kendinize ayıracağınız zamanı ayarlayabilirsiniz.
Tyler G.Hicks’in “Home Based Business That Will Make You Rich(Evden İş Yaparak Zengin Olmak)” kitabında anlattığı gibi, önce ne yapacağınıza karar vermelisiniz. Sonra, müşteriyi nasıl bulacağınız, başlamak için ne kadar sermayeye ihtiyaç duyduğunuz, potansiyel kazancınızın ne olacağı, ilk geliri hangi süre içinde elde edebileceğiniz ve ne çeşit araç gerece ihtiyacınız olacağı konularında, bir araştırma yapmalısınız.
Hangi işler iyi kazandırıyor?
İşyeri bile açmadan iyi kazanç sağlanabilecek bazı işler şunlar:
- Evlere alınacak yardımcıları veya çocuk bakıcılarını seçip değerlendirme işi.
- Günün belli zamanlarında(part-time) çalışmak isteyenlere iş bulma servisi.
Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İtalya’da yaşanan borç sarmalı Avrupa Birliği’nin (AB) geleceğini tehdit ediyor. Yunanistan’ın önümüzdeki haftalarda borçlarını ödeyemez duruma düşeceği hemen hemen kesinleşti. Zaten değerlendirme notunun (rating) dünyanın en kötüsü seviyesine indirilmesi bu durumun kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. Global ekonomik krizin bu kez Avrupa’yı sallayacağı anlaşılıyor. Bu yüzden, yalnız AB ülkelerine değil, bizim gibi komşu ülkelere olan yatırımlar da askıya alındı.
Yunanistan’ın borcunu ödeyememesi, yalnız Yunanistan’ın değil, diğer Avrupa ülkelerinin de notunun düşürülmesine neden olacak. Çünkü, Avrupa ülkeleri birbirlerine büyük oranda borç vermişler ve bu borçlar tahsil edilemeyecek. Örneğin, Fransa’nın Yunanistan’a verdiği borç, kendi Gayri Safi Milli Hasıla’sının (GSMH) % 15’ine ulaşıyor. Avusturya, İrlanda, Hollanda ve Belçika da kendi GSMH’lerinin % 5’inden fazlasını Yunanistan’a borç vermiş durumda. Hollanda’nın İspanya’ya kullandırdığı kredi, kendi GSMH’sinin % 10’unu aşıyor. Fransa’nın zor durumdaki bu
5 ülkeye verdiği borç, kendi GSMH’sinin % 25’ine ulaşmış durumda. Almanya ve İngiltere’nin ise bu ülkelere GSMH’lerinin %
Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez popülist amaç güden seçim harcaması yapılmadı. % 14’e kadar yükselen işsizlik, geçen yıl % 12’ye inse de seçim öncesinde yüksek oranını korudu. Mevsimlik işçiler nedeniyle yaz aylarında düşecek olan işsizlik seviyesi bile umursanmadan, haziran ayında seçim yapıldı. Yabancıların dövize dönerek borsadan çıkmalarına rağmen, döviz kurları fazla değişmedi. Türk Lirası hâlâ, (2003 yılı baz alınırsa) % 8 değerli durumunu sürdürüyor. Seçim döneminde bile, bütçedeki faiz dışı fazla artarken, borç stokunun milli gelire oranı geriledi. Ancak, faiz dışı harcamalar içinde en ağırlıklı kalem sağlık, emeklilik ve sosyal giderleri yansıtan cari transferler oldu. Cari transferlerdeki artış, popülist bir yaklaşım olarak değerlendirilse bile, bu sırada bütçedeki faiz dışı fazla artışı devam ettiği için bu harcamalar risk yaratmadı.
Faiz dışı fazlanın artmasındaki en önemli neden, içeride ve dışarıda faiz oranlarının düşük seyretmesi oldu. Bütçe açığının milli gelire oranı 2010 yılında % 3.6 iken, bu yıl oranın % 2.8’e düşürülmesi hedefleniyor. Seçimden önceki dönemde vergi barışları sayesinde kolayca tutturulan bu hedefe, yıl sonunda da erişilmesi için
1960’lı yıllarda gençlik ayaklanmaları gündeme damgasını vurmuştu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar büyük ve yaygın halk ayaklanmaları olmadı. Günümüzde ise, birçok ülkede bulaşıcı hastalık gibi yayılan halk ayaklanmaları var.
Bu ayaklanmalar, esas itibariyle diktatörlüklere, varlık içinde yoksulluğa ve demokratik olmayan uygulamalara karşı yapılıyor. Artık, ülkelerin ve halkların zenginleşmesi için istikrarın ve hem siyasi hem de ekonomik faaliyete halkın katılımının şart olduğu anlaşıldı. Görünen o ki:
* Büyük ekonomilerde istikrar kolay bozulmuyor.
* Zengin ve zenginliğin daha adil paylaşıldığı toplumlarda, istikrar kolay bozulmuyor.
* Tarihsel mirası yüksek olan ve kuruluşu tesadüflere dayanmayan ülkelerde istikrar kolay bozulmuyor.
* Bir ülkede petrol gibi tüm dünya tüketicilerinin kullanımına açık olan bir mal üretiliyorsa, o ülkelerdeki istikrarı yabancılar yönetmek zorunda kalıyor.
* Tek kişinin veya ailenin yönetiminde, demokrasi dışı yönetilen devletlerde, istikrar daha kolay bozuluyor.
İçinde bulunduğumuz yüzyılda, “milyar dolar kazandırabilecek tek iş”in internet üzerinden yapılan ticaret olacağı anlaşılıyor.
İnternet üzerinde yapılan ticaretin (e-ticaret) % 95’ten fazlasının gelişmiş ülkelerde gerçekleştiği görülüyor. ABD ve Avrupa Birliği’ndeki firmaların % 93’ünün “hızlı internet” ağına sahip oldukları ve bu firmaların toplam cirolarının % 15’inin e-ticaretten elde edildiği hesaplanıyor. Ülkemizde de Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre tüm şirketlerin 2012 Temmuz ayına kadar bir “web sitesi” oluşturmaları gerekiyor.
2008 yılında, sadece İngiltere’de gerçekleştirilen e-ticaret işlemlerinin yaklaşık değeri 1 trilyon dolar oldu. Aynı yıl, ABD’de şirketler arasındaki e-ticaret alış verişi 3.4 trilyon dolara ve buna ek olarak şirketlerle tüketiciler arasındaki e-ticaretin hacmi de 288 milyar dolara ulaştı. Netcraft.com verilerine göre Ocak 2011’de internetteki site sayısı 155 milyar 583 milyon adede varmış bulunuyor. Ancak, bunların aktiflik oranı % 40 civarında. Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’daki internetten kullanıcı sayısı 535 milyonu aştı.
İnternetten alış-veriş
Bankalararası Kredi Kartı Merkezi, 2010 yılında Türkiye’de 3 milyon kişinin internet
Seçim yılı olmasına rağmen, bütçe performansı beklenenden iyi oldu. Bu başarıda, 1 yıl içinde yapılan vergi barışlarının da önemli rolü var. İlk 5 aydaki vergi geliri artışı, yıl sonu hedefinin oldukça üzerinde gerçekleşti. Bu durumda, Gayri Safi Milli Hasıla’nın % 2.8’i olması hedeflenen bütçe açığı, gerçek olacak. Nisan sonu itibariyle elimizdeki bulunan aşağıdaki tablo, 50 milyar lirayı aştığı bir kaç gün önce açıklanan vergi barışı gelirleriyle birlikte, Mayıs sonu itibariyle çok daha iyi verilere yerini bırakacak.
Cari dış açık zorluyor
Cari dış açık, ekonomi için en büyük risk faktörü olmaya devam ediyor. Daha önce, doğrudan yabancı yatırımlar, yabancılara yapılan satışlardan alınan özelleştirme gelirleri ve uzun vadeli borçlanma sayesinde kapatılabilen cari dış açık, giderek sıcak para ve kısa vadeli borçlarla kapatılmaya başlandı. Halen bu durum sürüyor.
İlave tedbirler alınmadığı taktirde cari dış açığın kapatılması Merkez Bankası rezervleriyle olacak ve Türk Lirası’nın değer kaybetmesi neticesini vermeye başlayacak.
Cari dış açığın kredi büyümesiyle paralellik arz ettiğini gözlemleyen ekonomi yöneticileri, kredi büyümesini durdurarak dış cari açığa bir