Kapitalizm, paraya tapanların dini olarak bilinir. Bu dinin müritlerinden sayılan “boğalar”, piyasalardaki iyimserlerdir. “Borsa analizcileri”, çoğu zaman borsadaki “boğa eğilimini” temsil eder. “Borsa analizcileri”, borsadaki hisseler hakkında “al”- “tut”-“sat” tavsiyelerinde bulunurlar. Bu tavsiyeler genellikle, kendi şirketlerinin portföy yapısına göre şekillenir; bu nedenle birbirini tutmaz. Doğal olarak, tavsiyelerinin büyük çoğunluğu “al” önerisi biçimindedir. “Analizci”ler, şimdiye kadar birçok hatalı öneride bulundular. Bu nedenle, onlara borsa dilinde “süsleyip ölüyü bile satanlar” adı veriliyor.
“Teknik analizci”ler, “analizci”lerden farklıdır. “Teknik analizci”ler, kopma noktası, V formasyonu, daire hareketi, gittikçe yükselen üst seviyeler ya da yükselen dip noktaları gibi deyimlerle piyasayı yorumlamaya çalışan kişilerdir. Bazen, bu analizler bir tarot falından farklı olmuyor.
Verilen krediler bankaların varlıkları arasında görülür. Krediler birer varlıktır ama ihtiyaç halinde elden çıkarılamaması, bankaları zora sokabilir. Varlıklar, ister gayrimenkul ister bono olsun para gibi alınıp satılabilen sermaye piyasası araçlarıdır. Dolayısıyla, bankaların kredileri de alınıp satılabilir. Kredilerin alınıp satılabilmesi olasılığı henüz bankacılık sistemimize yerleşmiş değil. Hatta, krediler teminat gösterilerek (asset-backed security) çıkarılan bir sermaye piyasası aracı bile yaratılamadı.
Bahşiş, Amerikalıların az gelişmiş ülkelerde verdikleri rüşvetleri anlatmada kullanılan bir terim olmuş. İngilizcedeki yazılımı “baksheesh” biçiminde.
Zincir mağazalar
Politikacıların ve üst düzey bürokratların varlıklarını yönetmek üzere kayyum tayin edilmesi işlemini yabancılar “blind trust” olarak adlandırıyor. Bu işlev sayesinde, göreve gelen siyasetçiler ve üst düzey bürokratların, hem görevleri gereği oluşabilecek çıkar çatışmaları (conflict of interest) önlemiş oluyor; hem de içerden öğrendikleri bilgilerle (insider information) kendi varlıklarını yönetmeleri engelleniyor. Darısı bizim ülkenin başına.
Satacağı “malları bir katalogda sergileyip satma” fikri, 1872’de Montgomery Ward tarafından uygulanmaya konuldu. 20. yüzyılın başında Sears ve Roebuck da bu işe girdi. Sears, daha sonra “zincir mağazalar” kurarak satışlarını arttırmaya çalıştı. Sears katalogları, bir dönem Amerikan Rüyası’nın bir parçası oldu. “Sears kataloglarının yok edilmesi fikri”nin akılsız şirket CEO’ları tarafından uygulanması Sears zincirlerini ikinci sınıf mağazalar haline getirdi.
İlk zincir mağazalar ise 1860’da Great Atlantic and Pacific Tea Company’nin çay ve kahve satmak için oluşturduğu dükkanlardı. Zincir mağazalar fikrinin yerleşmesini takiben 1930 yılında A&P markası 17.000 mağazaya ulaşmıştı.
“A Devil’s Dictionary of Business” kitabına göre, CEO’lar “Ben şirketim için ne yapabilirim?” demek yerine, “Şirketim benim için ne yapabilir” diye düşünen kişiler. “Kurumsal yönetim” ise CEO’ların kurumlarını demokratik prensiplerle yönettikleri izlenimini vermek için kullanılan bir yönetim deyimi. Şirket hissesini elinde bulunduranların Yönetim Kurulu’nun seçtiği ve Yönetim Kurulu’nun da CEO’yu atadığı düşünülüyorsa da birçok uygulamada CEO doğrudan çoğunluk hissesini elinde tutan kişi tarafından atanıyor ve CEO görevden ayrılırken, çoğu zaman kendi yerine geçecek olan kişiyi atıyor. Günümüzde, birçok borsa şirketinin çoğunluk hissesinin kalmadığı veya çoğunluk hissesini elinde bulunduran kişinin hakları sınırlandırıldığı için, CEO’lar şirketlerin gerçek sahibi sayılıyor.