Kurumsal yönetim!

16 Ocak 2012

Sermaye Piyasası Kurulu(SPK) 2011 yılının son iş gününde bir Tebliğ yayınlayarak, hisse senetleri Borsa(İMKB)’da işlem gören şirketlerin uygulaması gereken “kurumsal yönetim ilkeleri”ni belirledi. Seri IV, No: 56 numaralı bu Tebliğ ile, aynı konuda daha iki buçuk ay önce(11 Ekim 2011 tarihinde), çıkarılmış olan Tebliğ de tamamen yürürlükten kaldırıldı. Zaten, yürürlükten kaldırılan eski Tebliğ, birçok konuda açıklama gerektiren konuları içinde barındırıyordu. Eski Tebliğ’de yer alan hususlardan birisi de, halka açık şirketlerde yönetim kurulu üyesi olmak isteyen SPK çalışanlarına ayrıcalık tanınmasıydı.
Yaklaşık 2 hafta önce yayınlanan yeni Tebliğ, hisse senetleri İMKB de işlem gören bankalar için yayımı tarihinden 1 yıl sonra, diğer İMKB şirketleri için yayımı tarihinde yürürlüğe giriyor. İMKB’de hisse senetleri işlem gören şirketler, yayımlanan bu Tebliğ’e uyum sağlamak amacı ile 30 Haziran 2012 tarihinden önce bir Genel Kurul yapacaklar. Ya da, yapılacak yıllık Olağan Genel Kurullarında, SPK’nın direktifleri doğrultusunda alınacak kararlarla, yeni “kurumsal yönetim ilkeleri”ni uygulamaya başlayacaklar.
Hisseleri İMKB de işlem gören bankalar ise 30 Haziran 2013 tarihine

Yazının Devamı

Yine diyorum ki

10 Ocak 2012

Merkez Bankası, 1 Dolar = 1.5 TL seviyesi ve daha düşük fiyattan aldığı dövizlerini satsın. Ancak, döviz satınca, piyasadan sattığı döviz karşılığı kadar Türk lirası çekmiş oluyor. Ama, bankalar döviz almak için ödedikleri Türk lirasını, Merkez Bankası Açık Piyasa penceresinden geri istiyorlar. Zaten, faizler de bu operasyonu engellemeyecek kadar düşük. Bu durumda, Merkez Bankası’nın döviz satışı, ‘cari dış açık’ı finanse etmekten başka işe yaramıyor. Merkez Bankası, piyasaya verdiği Türk lirasını faizi yükseltmeden nasıl geri çekeceğini açıklamalıdır. Yoksa, piyasadaki paranın geri çekilmesi için, ülkeye yeniden döviz girişinin başlaması mı beklenecektir?
* Merkez Bankası, döviz fiyatını “düşürmek” istiyorsa, bu fiyatı “artırmaya” çalışsın. Çünkü, hiçbir şey çıkmadan düşmez; piyasada “kötü” görülmeden “iyi” görülmez. Yani, Merkez Bankası’nın döviz satışı Türk lirasının değerini yükseltmek için değil, Türk lirasının değerinin aşırı düşmesini engellemek için olsun. (Böyle yaptığını zannediyordum. Bu nedenle de, bankaya sürekli destek verdim.)

Önemli olan
- Önemli olan, döviz fiyatının çıkabileceği en yüksek değerde bir süre istikrara kavuşmasıdır. Bu nokta, “cari dış

Yazının Devamı

Merkez Bankası ne yapmak istiyor?

9 Ocak 2012

“Merkez Bankası başkanları az konuşur” dediler. n “Merkez Bankası başkanları az konuşmaz ama tutarlı, hesaplı konuşur ve söylediğini mutlaka yapar” dedim.
* Görünen o ki, bizim başkanımız hem çok, hem de tutarsız konuşuyor.
* * *
* “Merkez Bankası’nın elinde o kadar çok veri vardır ki, piyasanın hangi yöne gideceğini bilir ve buna göre tedbirini alır” derler.
* “En bol istatistiki ve güncel veri Merkez Bankası’ndadır. Ama, bu veriler, bir gün önceye ait bile olsa, geçmişe yöneliktir. Merkez Bankası geleceği ancak bizden iyi tahmin edebilir ama bilemez. Hele, dünyada krizin yaşandığı, ekonominin dışarıya ciddi biçimde bağlı olduğu ve ülke parasının rezerv para niteliğinde olmadığı ülkelerde merkez bankaları ekonomik ve parasal büyüklüklerin geleceği konusunda, en azından medya karşısında kesin yargılara varmamalı” demiştim.
* Oysa, Merkez Bankası Başkanı iddialı rakamlar telaffuz ediyor. Örneğin, “Enflasyon mayısta tek haneye düşecek, yıl sonunda yüzde 5 olacak” diyor. “2012 yılında ABD dolarını yeneriz, bunu bir tarafa yazın” diyor.
Diyorum ki,

Yazının Devamı

Milletvekili maaşları

3 Ocak 2012

Meclis’in büyük bir çoğunlukla karar alarak, milletvekili maaşlarına zam yapması, medyada acımasızca eleştirildi. Son dönemde hükümeti eleştirme adına doğru dürüst malzeme bulamayan medya, milletvekili maaşlarına yapılan zammı bahane ederek, içlerinde kalmış olan “Hükümet’i acımasızca eleştirme” isteğini su üzerine çıkardı ve popülist söylemlere sarıldı.
Milletvekilleri için yapılan düzenlemeler ne aşırı ne de kamu vicdanını rahatsız eder seviyede. Gereğinde sabahlara kadar çalışan, hayatlarını bölgelerinin en ücra köşelerinde dolaşıp halkın dertlerini dinlemekle geçiren, ihtiyacı olan vatandaşa evini açan, kısacası hayatını halkına adamış olan milletvekilleri, neden bu görevlerini yerine getirebilecek gelire sahip olmasın?

Yazının Devamı

Ekonomide geçen yılın başarıları

2 Ocak 2012

Ekonomide geçen yılın en başarılı Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK) oldu. Dünyanın krizlerle boğuştuğu ve krizlerin de bankaları vurduğu bir dönemde, BDDK istikrarı bozacak hiç bir davranışta bulunmadı. Ülkemizde şubeleri, ortaklıkları veya kardeş bankaları bulunan bir çok yabancı banka var. Bu bankalar yakından takip edildi ve ülkemizdeki yabancı bankalardan hiç biri sıkıntı yaşamadı. Yabancı bankaların en kârlı operasyonları, Türkiye’de oldu. Ülkemizden kısmen veya tamamen ayrılan yabancı bankalar da, bu operasyonlarını kârlı ve sıkıntısız gerçekleştirdiler. Avrupa’daki bunca sıkıntıya rağmen, bankalarımız özkaynak sıkıntısına düşmedi ve tüm bankacılık rasyolarında risksiz aralıklar korundu. Bankacılık sektörü için en önemli gösterge sayılan “geri dönmeyen kredilerin çeşitli büyüklüklere oranı” da, yıl boyunca hiç bir risk unsuru barındırmadı. BDDK’nın bu yılda da, aynı tutumu sürdürmesini bekliyorum.
Yılın en başarılı ekonomi kurumları sıralamasında, ikinci sırayı Maliye Bakanlığı(Maliye) ve Hazine Müsteşarlığı(Hazine) paylaşıyor. Maliye, bütçe dengesini koruma ve düzeltmedeki başarısı; Hazine ise, iç ve dış borç yönetimindeki ustalığı nedeniyle övgüyü

Yazının Devamı

2011’de tek ekonomik sorun cari açık oldu

27 Aralık 2011

2011 yılına, dünyada “Avrupa Birliği Ekonomi Sistemi”nin çöküşü, ülkemizde ise “Cari Açık” damgasını vurdu. “Cari Açığın Finansmanı” temel olarak doğrudan borçlanmalar, kaynağı belirlenemeyen döviz girişleri ve döviz rezervleriyle yapıldı. İstatistiklikler, yabancıların borsa ve devlet tahvilindeki yatırımlarını gittikçe azalttığını gösteriyor. Doğrudan borçlanmalar da radikal biçimde azalıyor.
Hem Merkez Bankası’nın hem de bankaların döviz rezervlerinde düşüş yaşanıyor. Ancak, döviz rezervlerinde risk seviyesi söz konusu değil. Yani, “Cari Açığın Finansmanı”nda bir süre daha döviz rezervlerimizi kullanabiliriz. Merkez Bankası, şimdiye kadar yaptığı gibi, bundan sonra da piyasaya döviz likiditesi sağlayarak, kurun dengeli biçimde artmasına yardımcı olmalı. Aşağıdaki tabloda döviz rezervlerimiz görülüyor(milyon ABD doları):




Cari İşlemler Hesabı Açığı, yılın ilk on aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 31.512 milyon ABD doları artış göstererek, 65.057 milyon ABD doları oldu. Bu gelişmede, dış ticaret açığının 33.803 milyon ABD doları tutarında artarak 76.473 milyon ABD dolarına ulaşması temel etkiyi yaptı. Alınan tedbirlerin etki göstereceğini ve

Yazının Devamı

Fransızlar hep haksızdı ve hep yenildi

26 Aralık 2011

Birinci ve İkinci Haçlı Seferi sonucunda Kudüs’ü ellerinde tutamayan Hıristiyanlar, İngiliz Arslan Yürekli Richard ve Fransız Kralı 2. Philip öncülüğünde Üçüncü Haçlı Seferi’ni düzenledi. Richard ülkesine döndü ise de, 2. Philip, Türklerin ve Müslümanların elinde kaldı. Beşinci Haçlı Seferini Fransız Kralı Louis (Saint) başlattı. Hedef, Kahire üzerinden Kudüs’e gitmekti; olmadı. Louis ve tüm ordusu esir alındı; yüklü fidye karşılığında ülkelerine dönmelerine izin verildi. Haçlı Seferlerinde toplam 3 milyon kişi can verdi.
1562-98 yılları arasında, Fransız Katolikleri ve Protestanları birbirine girdi; 3 milyon Fransız öldü.

İlk soykırımları
1208’de Hıristiyanlığı farklı biçimde yorumladıkları için, Güney Fransa’daki Catharlara karşı bir soykırım başlatıldı. 1229’da, 6. Louis kendi ülkesinin güneyinde yaşayan Catharlara bir Haçlı Seferi(Albigensian Crusade) düzenledi ve hepsini kesti. Bu savaşlardaki ölü sayısı 1 milyon kişi olarak kabul ediliyor.
İngilizler ve Fransızlar arasında 1337 ila 1453 yılları arasında yapılan 100 Yıl Savaşları’ndaki ölü sayısı, en az 3.5 milyon kişi idi. İngilizler, Poitiers savaşında esir aldıkları Fransız Kralı John ve oğlunu ülkelerine

Yazının Devamı

İlmek ilmek birbirine bağlanmış çok renkli bir ülke: Türkiye

20 Aralık 2011

Katharine Branning “Bir Çay Daha Lütfen” isimli kitabında işte bunu anlatıyor. Birçoğumuz tarihimizden, ailelerimizden ve dinimizden gelen üstünlüklerimizi tam olarak kavrayamazken, Branning(Kadriye Hanım) üstünlüklerimizin neden ve köklerini bize, bizden iyi anlatıyor. “Türkiye’de insanlar, Avrupa’dakilerle karşılaştırıldığında daha merhametli, bağışlayıcı ve hoşgörülüdür. Türkler, dik başlı, kararlı, olumlu, muktedir ve hata yapmaktan korkmayan vatandaşlardır” diyor.
Diğer hiçbir ülkede; halk ozanları, kambur köprüler, sarnıçlar, kümbetler, devrik tarihi sütunlar, saz ustaları, pilav günleri, sünnet düğünleri, asmaların gölgelediği çay bahçeleri, bozacılar, sokakta piyango bileti satıcıları, hamallar, tarlalarda tohum saçan kadınlar, dantelli perdeler, taş oyma kapılar, hayvanlar ve yavrularıyla dolu köy evleri, tezek kokusu, azık çıkanıyla tek başına yol kenarında yürüyen işçiler, kaplıcalar, davullar, sazlıklar, eşek arabaları, bayrakların dalgalandığı ve şehirlerin tacı olan kaleler, kız kaçırmalar, aile cinayetleri, bayramda kurbanların bahçede kesilip yukardan aşağıya parçalanması, ayet yazmak için saatlerce uğraşan hattatlar, onlarca değişik medeniyet tarafından

Yazının Devamı