2011 yılına, dünyada “Avrupa Birliği Ekonomi Sistemi”nin çöküşü, ülkemizde ise “Cari Açık” damgasını vurdu. “Cari Açığın Finansmanı” temel olarak doğrudan borçlanmalar, kaynağı belirlenemeyen döviz girişleri ve döviz rezervleriyle yapıldı. İstatistiklikler, yabancıların borsa ve devlet tahvilindeki yatırımlarını gittikçe azalttığını gösteriyor. Doğrudan borçlanmalar da radikal biçimde azalıyor.
Hem Merkez Bankası’nın hem de bankaların döviz rezervlerinde düşüş yaşanıyor. Ancak, döviz rezervlerinde risk seviyesi söz konusu değil. Yani, “Cari Açığın Finansmanı”nda bir süre daha döviz rezervlerimizi kullanabiliriz. Merkez Bankası, şimdiye kadar yaptığı gibi, bundan sonra da piyasaya döviz likiditesi sağlayarak, kurun dengeli biçimde artmasına yardımcı olmalı. Aşağıdaki tabloda döviz rezervlerimiz görülüyor(milyon ABD doları):
Cari İşlemler Hesabı Açığı, yılın ilk on aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 31.512 milyon ABD doları artış göstererek, 65.057 milyon ABD doları oldu. Bu gelişmede, dış ticaret açığının 33.803 milyon ABD doları tutarında artarak 76.473 milyon ABD dolarına ulaşması temel etkiyi yaptı. Alınan tedbirlerin etki göstereceğini ve açığın azalabileceğini öngörebiliriz; ancak, diğer ülkelerin de mal satmak için fiyatlarını gittikçe daha ucuzlatacağını da unutmamalıyız. Öte yandan, hiç kimse “Dünya Ticaret Hacmi” genişletilemedikçe, kriz ortamının sona erdirilemeyeceğini unutmamalı. “Cari Açık” ile ilgili olarak aldığımız her tedbir, “Dünya Ticaret Hacmi”ni daraltıyor ama yapacağımız bir şey yok.
Cari İşlemler Açığı’ndaki aylık gelişmeler şöyle(milyon ABD doları):
Ekonomimiz için ikinci büyük riski, özel sektörün dışarıdan sağladığı krediler oluşturuyor. Ancak, bu borçlanmada şimdilik artış olmaması, iyi bir gelişme. Döviz kurları arttıkça, yurt dışından alınan kredilerin de artması söz konusu olabilecek. Özel sektörün dışarıdan borçlanmasındaki gelişme şöyle (milyon ABD doları):