Neler yapmalı?

25 Eylül 2012

Büyümeden fedakarlık yaparak cari açığı kapatmaya çalışıyoruz. Sonuçta, büyüme oranımız ABD gibi çok güçlü bir ekonominin seviyesine indi. Bu gidişle, ekonomi yönetimi Nobel ödülü alacak ama biz yerimizde sayacağız. Büyüme oranımızı mutlaka arttırmalıyız.
* Bütçe açığımız artıyor. Bu da etkin bir vergi yönetimi olmadığını ve yeterli özelleştirme yapılamadığını gösteriyor. Ayrıca, popülist harcama yapıldığının da bir göstergesi. Bütçe açıklarının daha da artmamasına dikkat etmeliyiz.
* İç talebin büyümeye verdiği destek “eksi”ye dönüştü. Global krizin başlamasından sonra ilk kez böyle bir olguyla karşılaşılıyor. Özel sektör harcamaları da özel sektör yatırımları da düşüyor. Bu yıl özel sektör yatırımları %1.97 oranında büyümeyi yavaşlatıcı etki yaptı. Özel sektör yatırımlarını arttırıcı tedbirler almalıyız.
* Bu yıl beklenilen %2.9’luk büyüme ihracatın net katkısı sayesinde gerçekleşecek. Bu yılki ihracat büyümesinin %5.7 olması bekleniyor. İhracatın büyümeye katkısının sürdürülmesi için döviz kurlarında aşırı oynaklığa ve Türk Lirası’nın değer kazanmasına izin vermemeliyiz.
* Geçen yıl cari açık GSMH’mizin %10’u iken, bu yıl %7’sine düşüyor. Alınan sonuç başarılı

Yazının Devamı

Lider olma fırsatını kaçırıyoruz

24 Eylül 2012

Global ekonomik kriz ülkemize geniş ufuklar sundu. Önceki hükümetlerin katlandığı zorluklar, AK Parti hükümetleri için göz ardı edilemez olanaklar sağladı. AK Parti hem bu olanaklardan faydalanmayı hem de "ekonomik pasta"yı büyütmeyi bildi.

Yapılan seçimler 3 dönem boyunca tek başına iktidara sahip güçlü hükümetler ortaya çıkarınca da, ekonomik istikrarın yanında siyasi istikrar da sağlandı. Siyasi otoritenin gerçekleştirdiği demokrasi açılımı, dünya siyasetinde söz sahibi olma eğilimi, Kıbrıs ve Ermenistan’la olan sorunlarımızı çözme isteği, bazı ülkelerle vizelerin karşılıklı kaldırılması, Avrupa Birliği açılımı ve "komşularımızla sıfır sorun" siyaseti, Türkiye’yi yabancı yatırımları çeken, ucuz ve kolay borçlanılabilen ve bölgesinde lider konumuna yükselen bir ülke haline getirdi.
Ancak, bizden kaynaklanmasa bile Kıbrıs sorununun çözülememesi, Ermenistan’la ilişkilerin Ermenilerin katı tutumları nedeniyle bir türlü düzeltilememesi, İran’a global ambargo konulması sonucu da olsa İran’la ilişkilerin arttırılamaması, Irak hükümetiyle şii-sünni bağlantılı olduğu anlaşılan sorunlar yaşanması, İsrail ile ilişkilerin bozulması ve Suriye deki iç savaşa neredeyse taraf olunması

Yazının Devamı

Kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmasında zorluklar var

18 Eylül 2012

Sermaye Piyasası Kurulu(SPK), 13 Eylül 2012 günü Kurumsal Yönetim İlkelerinin Belirlenmesi ve Uygulanmasına ilişkin yeni bir Tebliğ daha yayınladı. Yeni Tebliğ, 11 Ekim 2012 tarihli önceki Tebliğ’i yürürlükten kaldırıyor ve 30 Aralık 2011 tarihli Tebliğ’den sonra yapılan 3 önemli değişikliği de kapsıyor.
Bilindiği gibi, Kurumsal Yönetim İlkeleri’ni belirleyen bu tebliğler çeşitli tartışmalara yol açtı ve uygulama bir çok yönleriyle aksadı; yeniden düzenlendi. Örneğin; yabancı yönetim kurulu üyeleri için uygulama değiştirildi; bankalar için de Tebliğ’in uygulanması 1 yıl süre ile ertelendi. Bankalar, kendilerinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na bağlı olduklarını ve zaten yoğun biçimde denetlendiklerini söylemişler ve bu konuyu siyasi makamlara da iletmişlerdi. Halen Bankalar Birliği Başkanı olan Ziraat Bankası Genel Müdürü de bir kaç gün önce, bankaların görüşleri destekleyen bir açıklama yaptı.
Anonim şirketler ve bankalar, genel kurullarından asgari “3” ay önce kendilerini yeni sisteme uydurmak zorundalar. Yani, yılsonuna kadar kurumsal yönetim ilkeleriyle ilgili tüm sorunların çözülmüş olması lazım. Ancak, sorunlar tamamıyla çözülebilmiş değil.

Üye sayısı

Yazının Devamı

Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez

17 Eylül 2012


Yukarıdaki deyiş, Sokrat’a ait. Özer Uçuran Çiller de “Düşüncenin Simyacılığı” kitabında, düşüncenin oluşumunu, ruhumuzun bağlantılarını, evreni inşa eden Tanrısal sistemi inceliyor. Çiller’in bu 7. kitabı, öncekileri tamamlayıcı ama onların çok önünde ve tahmin edileceğinden çok daha gerçekçi bir yaklaşım sergiliyor.
Çiller, Introducing Junk (Hyde&McGuinness) kitabında değinildiği gibi, iktisatçıların “dışa dönük düşünen tip” insana uyduğunu; enerjilerini öğrenmeye ve dış dünya ile ilgili bilgi toplamaya harcadıklarını, duygusal yönlerinin baskın olmadığını söylüyor. Çiller’in kitabında, “yeni simyacılık”ın esaslarını anlatıyor ve önemli yaklaşımlar ortaya atıyor; diyor ki:
* İnsan düşüncedir ve ne düşünüyorsa onu yaşar. Dolayısıyla yaşamın gerçek tanımı da düşüncedir. Güzel yaşam da olumlu düşüncedir. Eğer güzel yaşam, düşüncelerimizi ve dualarımızı gerçeğe dönüştürmek ise, bu fenomenin sırrını çözecek anahtar, düşüncenin simyacılığında aranmalıdır. Mutlu bir yaşam, kim olduğunuza ya da nelere sahip olduğunuza değil, tamamıyla ne düşündüğünüze bağlıdır.
* Düşünce akılsalcılık değil, zihinselciliktir. Akıl bedensellik de içeren bir kabiliyet iken, zeka zihinsellikle

Yazının Devamı

Vergi mükellefi sayısı kolay arttırılamıyor

11 Eylül 2012

Aşağıdaki tabloda, 2007 ve 2011 yıllarında ülkemizdeki vergi türü bazında faal mükelleflerinin sayısı yer alıyor. Yıllardan beri, vergi mükellefi sayısı bir türlü arttırılamamıştı. Sayıyı arttırmak için "vatandaşlık numarası" dahil çeşitli tedbirler alındı; ama kesin sonuç elde edilemedi. Ancak, geçen yıl kiralardan elde edilen kazançların üzerine gidilmesi sayesinde, yaklaşık 450.000 yeni vergi mükellefi kazanıldı. Mükellef sayısının artması ile, "potansiyel mükellef sayısı" da düştü.

Tabloda göze çarpan en önemli rakam, tüm tedbirlere rağmen "potansiyel mükellef sayısı"nın yüksek olması. Yani, alınan bunca tedbire rağmen, milletimiz vergi vermek istemiyor. Bizim rakamımız, nüfusun yaklaşık % 60'ının vergi mükellefi (Bu oranın, ABD'de ve % 45 olduğunu biliyoruz) olmadığını gösteriyor.
Sağlıklı vergi toplayabilen bir ülke olabilmemiz için, Maliye'nin yaklaşık 5 milyon daha vergi mükellefi yaratması gerekiyor. Doğal olarak, son yıllardaki çabaları ve sonuçları da göz ardı etmeyelim.
Öte yandan, Ocak 2003 – Aralık 2011 döneminde re’sen terk işlemine tabi tutularak kaydı silinen mükellef sayısı 615.862 olmuş. Sadece 2011 yılında 60.926 kişi veya kurum mükelleflikten

Yazının Devamı

Enflasyon düşünce gelir yönetimi kolaylaşıyor

10 Eylül 2012

Aşağıdaki tabloda, Maliye Bakanlığı’nın Genel Bütçe vergi gelirleri tahsilat artışı ile enflasyon artışının karşılaştırılması var. Bu tablodan da görüldüğü gibi, yüksek enflasyon aynı oranda vergi gelirlerini arttırmıyor. Oysa, enflasyonun düştüğü dönemlerde, vergi gelirleri enflasyon oranının üzerinde artabiliyor.
Tablodan elde edilen sonuç çok önemli. Çünkü, devletlerin harcamalarının en önemli bölümünü vergi gelirleri oluşturur. Vergi toplayamayan devlet, harcama yapabilmek için merkez bankası kaynaklarına başvurup, karşılıksız para bastırmak zorunda kalır. Oysa, 4-5 yılda bir seçimle karşılaşan siyasi yönetimler, harcama ve yatırım yapmak durumundalar. Yani, özellikle demokratik sistemlerde yüksek enflasyon bir kısır döngü. Yüksek enflasyon ise, hükümetleri daha yüksek bir enflasyon zorunluluğu ile karşılaştırıyor. Süre gelen yüksek enflasyonlar da belirsizlik ve istikrarsızlık ortamı yaratıyor; ülkeye güven ve sermaye girişi azalıyor. Kim ne derse desin, mevcut hükümetin bu konuda göz ardı edilemez bir başarısı oldu.

Bu tablodan, enflasyon düştükçe toplanan verginin oransal olarak arttığını görüyoruz. Tablo, enflasyon rakamı olarak Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE)’yi

Yazının Devamı

Uçak indi ama bilmediğimiz bir havaalanına

4 Eylül 2012

Borsa yükseliyor; dışarıdan döviz girişi var. Ama, döviz fiyatı düşmüyor; petrol fiyatları yükseliyor. Cari açık kapanıyor, ama bütçe açıkları büyüyor. İlginç gelişmelerin yaşanacağı bir sonbahara giriyoruz. Belirsizlikler, beklendiği gibi had safhada. Üstelik yalnız ekonomide değil, siyasette de belirsizliklerin arttığı bir ortama giriyoruz. Yani, istikrarın korunamadığı ve dalgalanmaların arttığı bir ortam bizi bekliyor. Üstelik, istikrarı sağlayabilmek ekonomi yönetimimizin elinde değil. Çünkü, istikrarsızlık büyük ölçüde dışarıdaki siyasi ve ekonomik şartlardan kaynaklanıyor. ABD seçimleri sonuçlanıncaya kadar, FED piyasaya para vermeye devam edecek; ama Avrupa Merkez Bankası’nın Almanya ile çatışması sürüyor. Suriye ve İran’la ilgili tedbirler kasım sonuna kadar buzdolabında.

Bütçe açığı risk olmaya devam ediyor
Bütçe harcamaları geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık % 18 arttı; ancak, bütçe gelirleri sadece % 11 arttırılabildi. Geçen yıl ilk 6 ayda bütçe dengesi sağlanmış ve hatta küçük de olsa fazla verilmişti. Bu yılın aynı döneminde, 6.7 milyar TL açık var. Geçen yıl ilk 6 ayda "Faiz Dışı Fazla (borç faizleri bir kenara bırakılırsa bütçe dengesi)" 25.3 milyar

Yazının Devamı

Bankaları yönetirken nelere dikkat etmeli?

3 Eylül 2012

Eski bir Wall Street çalışanı olan Sallie Krawcheck’in “Bankaları yönetirken nelere dikkat etmeli?” konulu araştırması, bankacılık çevrelerinde ciddi ilgi gördü. Araştırma, bankaların yaşadığı son fırtınanın nedenlerine odaklanmış ve daha çok ABD’deki sistemi eleştiriyor.
ABD’deki büyük bankaların yaşadığı problemler sadece kendilerini değil tüm ekonomiyi, hatta dünya ekonomisini ilgilendiriyor. Bu konuda yapılan bazı araştırmalar, yaşanan problemlerin suçunu banka çalışanlarına yüklerken, bazıları mevcut sistemin bozukluğunu neden gösteriyor.
Görülen o ki, ne yönetim kurullarının oluşturulması, ne de sermaye yeterlilik rasyolarının düşüklüğü tek başına bankaların düştüğü durumu açıklamakta yeterli değil. Hatta, Basel Standartları’nın uygulanması veya bankalara verilen değerlendirme (rating) notları bile bankaların karşılaştıkları sorunları tam anlamıyla açıklayamıyor.

Banka yöneticilerinin bonusları
Bankacılık krizinin ortaya çıkmasında banka yöneticilerinin önemli rolü olduğu, artık tüm otoritelerce kabul ediliyor. Krawcheck bu konuda şunları öneriyor:
* Üst düzey yöneticileri, bankanın aldığı risklere daha duyarlı hale getirmek lazım. En iyisi yüksek

Yazının Devamı