Global ekonomik kriz ülkemize geniş ufuklar sundu. Önceki hükümetlerin katlandığı zorluklar, AK Parti hükümetleri için göz ardı edilemez olanaklar sağladı. AK Parti hem bu olanaklardan faydalanmayı hem de "ekonomik pasta"yı büyütmeyi bildi.
Yapılan seçimler 3 dönem boyunca tek başına iktidara sahip güçlü hükümetler ortaya çıkarınca da, ekonomik istikrarın yanında siyasi istikrar da sağlandı. Siyasi otoritenin gerçekleştirdiği demokrasi açılımı, dünya siyasetinde söz sahibi olma eğilimi, Kıbrıs ve Ermenistan’la olan sorunlarımızı çözme isteği, bazı ülkelerle vizelerin karşılıklı kaldırılması, Avrupa Birliği açılımı ve "komşularımızla sıfır sorun" siyaseti, Türkiye’yi yabancı yatırımları çeken, ucuz ve kolay borçlanılabilen ve bölgesinde lider konumuna yükselen bir ülke haline getirdi.
Ancak, bizden kaynaklanmasa bile Kıbrıs sorununun çözülememesi, Ermenistan’la ilişkilerin Ermenilerin katı tutumları nedeniyle bir türlü düzeltilememesi, İran’a global ambargo konulması sonucu da olsa İran’la ilişkilerin arttırılamaması, Irak hükümetiyle şii-sünni bağlantılı olduğu anlaşılan sorunlar yaşanması, İsrail ile ilişkilerin bozulması ve Suriye deki iç savaşa neredeyse taraf olunması gibi nedenler, Türkiye’nin dış politikasını iflas etme noktasına getirdiği gibi, ülkemizin de ekonomik bakımdan "sığınılacak liman" siyasi bakımdan da "örnek ülke" olma umudunun giderek erozyona uğramasına neden oldu.
Amerikan Merkez Bankası, piyasaya neredeyse sonsuz ölçüde dengeli likidite vereceğini açıkladı. Avrupa Merkez Bankası, zor durumdaki Avrupa Birliği ülkelerinin tahvillerini üst limiti olmadan satın alabileceğini söyledi. Almanya’nın da yeşil ışık yakmasıyla Avrupa da çözüme doğru gidiliyor. Çin, Japonya, Kore, Brezilya ve Hindistan Merkez Bankaları hem faizleri indirerek hem de piyasalarına likidite vererek ülkelerinin ekonomik dar boğazları aşmasına yardımcı oluyorlar. Kısacası, giderek 3-5 yıl içinde global ekonomik krizin etkileri kontrol edilebilir seviyelere inecek.
Türkiye için 5 risk
Önümüzdeki kısa dönemde, Türkiye için 5 büyük risk var. Bunlar:
n AKP içinde tekrar seçilme riskiyle karşılaşan Milletvekillerinin isyan bayrağı açma olasılığı, bulunuyor. Bu konuda, bir tüzük değişikliği yapılarak bu gereksiz hükmün kaldırılması lazım.
* Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini yeniden düzeltmesi ve "komşularla sıfır sorun" siyasetine yeniden dönmesi gerekiyor.
* Siyasi ve ekonomik istikrar için, yalnız komşularla değil, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Dinci-Laik gibi gruplaşmalar için de "sıfır sorun" siyaseti güdülmeli.
* Cari açık küçülüyor ve ekonomik verilerin karşılıklı dengesi düzeliyor görünse de, "pastanın büyütülememesi" sorunu ile karşı karşıyayız. AK Parti hükümetleri pastanın büyütülmesi sayesinde mevcut gücünü elde edebilmişti. Önümüzdeki seçimlerde AK Partinin güç kaybetmesi, koalisyon hükümetlerini ve siyasi istikrarsızlığı da gündeme getirecek; bu durum giderek ekonomik istikrarsızlığa yol açacaktır. Ekonomik istikrar için, AK Parti'nin güçlü olması gerekiyor.
* Genel ekonomik verilerimiz iyi ve dengeli gibi görünse de, bölgesel ekonomilerde çok ciddi sorunlar var. Doğu ve Güney Doğu bölgesindeki terör hareketleri ekonomik faaliyeti ve siyasi istikrarın devamını da olumsuz biçimde etkiliyor. Antakya'da İstanbul’dan sonra en büyük ve son 10 yıldır vergi şampiyonu olan bir taşımacılık sektörü var. Suriye’deki sorunlar nedeniyle yaklaşık 750 araçlık TIR filosunun çoğu atıl kalmış vaziyette. Öte yandan, bizim Suriye’de taraf olmamız Rusya ile olan ilişkilerimizi ve buradan sağlanan turizm gelirimizi etkileyebilecek.
Çok dikkat gereken bir döneme giriyoruz.