Koronavirüs salgınında sonun göründüğüne dair oldukça iyimser hava var. Hatta bazı yerlerden pandemi öncesinin normal yaşamına dönüş görüntüleri geliyor. Hem de hâlâ yüksek seyreden vaka ve ölüm sayılarına rağmen. Mesela Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın bazı ülkelerinde günlük vaka sayıları yüz binlerle ifade ediliyor, DSÖ’nün açıklamalarına göre de aşı adaletsizliği nedeniyle dünya nüfusunun üçte biri, Afrika nüfusunun yüzde 83’ü henüz tek bir doz aşı dahi olmamış durumda. Yani garip bir çelişki söz konusu. Bunda da diğerlerine oranla yayılma hızı, bulaşıcılığı daha yüksek, öldürücülüğü ise daha düşük denilen Omicron ve alt varyantlarının etkisi büyük. Çünkü kolay bulaşıyor, nispeten hafif bir hastalık yapıyor. Hastalananlar genellikle ayakta geçiriyor. Tabii bu daha çok aşılarını yaptıranlar için geçerli. Dolayısıyla, aşılanmanın çok yüksek oranlara ulaştığı
Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından, Ukrayna’nın Odessa açıklarına döşediği yaklaşık 420 adet eski mayının fırtınalı hava nedeniyle koparak sürüklendiğinin duyurulmasıyla Karadeniz’de yaşanan endişe artarak devam ediyor. Özellikle de İstanbul Boğazı ve İğneada açıklarında görülerek SAS timlerince etkisiz hale getirilen mayınlar nedeniyle. Şimdi buna bir de Ukrayna’nın “O mayınlar bize ait değil. Sorumluluk Rusya’nın” açıklaması eklendi. Dolayısıyla kafalar, hesaplar hepten karışmış durumda. Tabii günlerce sessiz kalan Ukrayna’nın bu açıklamasına da diğerleri gibi ihtiyatlı yaklaşmak kaydıyla... Çünkü Rus istihbaratının duyurduğu bilgiye göre, şu ana dek konuşulanlar şunlar:
Ukrayna’nın döşediği o mayınların kaçının koptuğu bile belli değil. Hatta gerçekten kopup kopmadığı da... Dahası, o mayınların Odessa’dan kopup gelen “serseri” değil bazılarınca özel olarak adrese teslim getirilen mayınlar olduğu iddiaları dahi söz konusu. O nedenle de ikisi bizim sularımızda, biri ise Romanya sahilleri
Ankara’daki 6 muhalefet lideri zirvesinin bir gece öncesinde İstanbul Caddebostan Büyük Kulüp’te Basın Konseyi’nin 35.yaş kutlaması vardı.
Başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere siyasi partilerin temsilcileri, milletvekilleri, bilim, hukuk ve basından çok sayıda davetlinin katıldığı gecede, TBMM’nin önceki başkanlarından ve uzun yıllar Basın Konseyi Yüksek Kurulu’nda okuyucu temsilcisi olarak görev yapan Hüsamettin Cindoruk’a ‘Onur Ödülü’ verildi. Davet sahibi, mekân ve konuklar böyle olunca konuşulanların odak noktası iletişim özgürlüğü, hukukun üstünlüğü kadar siyasetteki hareketlilik ve olası gelişmelerdi. Tabii ikinci şık aleni değil de daha çok kulis anlamındaydı… Dolayısıyla hem Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyesi olarak pandemi nedeniyle online toplantılarda görüştüğümüz dostlarla yeniden yüz yüze gelmenin mutluluğunu yaşadık hem de Ankara kökenli bir gazeteci olarak siyasi nabzı yoklama fırsatı da bulduk.
Ama onlara
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte nükleer tehdit ve 3. Dünya Savaşı olasılığı pik yaparken, son iki yıldır gündemden hiç düşmeyen bir başka küresel kriz koronavirüsle savaşta ise sona yaklaşılıyor gibi. Son iki üç aya baktığımızda hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok ülkesinde vakalarda ve ölümlerde önemli bir düşüş görülüyor. Yani Dünya Sağlık Örgütü’nce başlarda “endişe verici” diye tanımlanan Omicron varyantı tam tersine salgının bitişini hızlandırma anlamında sevindirici gelişmelere neden oldu. Şöyle ki, uzmanlara göre, diğerlerine oranla yayılma hızı, bulaşıcılığı daha yüksek olan Omicron çok fazla insanı enfekte ettiği için kendi bağışıklığını oluşturdu.
Tabii asıl en büyük etken de aşılanmanın çok yüksek oranlara ulaşması. Hâlâ var olan aşı karşıtlarına rağmen. Dolayısıyla, hem Türkiye’de hem de dünyanın pek çok ülkesinde kısıtlamalar kalkarken, maske kullanımı da gevşetildi. Dahası, 2022’nin Kovid-19
Savaşta kalıcı ateşkes için Rusya ile Ukrayna heyetleri arasındaki müzakereler ilk haftadan beri sürüyor. Her iki taraftan da olumlu gelişmeler var denildi, hatta barış yakın gibisinden umut verici mesajlar dahi geldi. Dahası, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, “ateşkes ve Rus askerlerinin çekilmesi karşılığında Kiev’in NATO üyeliğinden vazgeçebileceği, Kırım ve Donbas’ın statüsünü tartışmaya da hazır oldukları” şeklindeki son açıklamasında geri adım sinyali de verdi. Rusya Devlet Başkanı Putin ise yapılan tüm çağrılara rağmen görünürde “Asla geri adım atmam” noktasında. Dolayısıyla, “Putin’i kim, nasıl ikna edecek?” kadar, “Putin ne yapmak istiyor, gerçek hedefi ne?” tartışmaları da gündemde. Çünkü sahadaki görüntü giderek sertleşiyor, Putin’in doğrudan sivilleri hedef alan taktik değişikliği savaşın iğrençliğini zirveye taşımış durumda. En son kullandığı hipersonik füzeler de bu çılgınlığın bir başka boyutu. Ama bir yanda da hiç ummadığı Ukrayna direniş
Gazetem MİLLİYET’in sadece haber odaklı değil, gazetecilik faaliyetinin hayatın her alanına, sosyal ve kültürel gelişmeye katkıda bulunma sorumluluğu taşıması gerektiğini gösteren ve öğreten yayın politikasıyla hep gururlandım. Mesela İlkokullar arası bilgi yarışmasından liseler arası müzik, halk oyunları yarışmalarına kadar düzenlediği organizasyonlarla bilimsel, sanatsal ve kültürel yaşamı desteklemiş, kamuoyuna tanıtmış ve gelişmesine katkı sunmuştur. MİLLİYET sosyal sorumluluk projeleriyle de öncü ve örnektir. Çanakkale Abidesi’nin inşasından, Zap Suyu’na köprü yapılmasına, kız çocuklarının okullaşmasına kadar birçok kampanyanın altında imzası vardır. Yani MİLLİYET insan odaklı duyarlılığı ve faaliyetleriyle sadece haber veren bir gazetenin çok ötesidir… Bu özelliği de sürekli yenilenir ve gelişir. Ama hepsinde de kalıcılık ve taahhütleri yerine getirme ilkesi vazgeçilmezdir. Bunun en son örneği de “cinsiyet eşitliği ve kadının sürdürülebilir kalkınma amaçlarına eşit katkısını” yansıtan ve
Masada barış umudu, sahada kan ve gözyaşı artarak sürüyor. Aynı ivme propaganda, enformasyon, dezenformasyon savaşına da yansımış durumda. Her iki taraf da kendi elini kuvvetlendirmek, her iki taraf da karşı tarafın moral motivasyonunu bozmak, kırmak için elinden geleni yapıyor. Ama Putin’in işgali başlattığı andan bu yana geçen süreçte Ukrayna Batı’nın askeri, istihbari, ekonomik, diplomatik, hem de teknolojik bilişim anlamındaki yardımlarıyla propaganda ve psikolojik üstünlükte Ruslardan daha ileride. Fakat her iki taraftan da gelen bilgilere çok ihtiyatlı yaklaşmak gerektiği de bir başka realite. Çünkü her ikisinin de duyurduğu kayıp ve imha edilen askeri hedef verileri arasında uçurum var. Dolayısıyla açıklanan son derece kritik gelişmeler dahi sorgulanır durumda. Mesela, Ukrayna savaşın başladığı günden şu ana dek Rusya ordusundan dört generalin öldürüldüğünü duyurdu. Hepsi de Rus ordusu açısından önemli isimler. Rusya tarafından ise henüz bir doğrulama ya da yalanlama gelmedi. Dün bu durumu uzmanlık alanı
Yönetim sistemi değişikliğiyle birlikte siyasi literatürümüzde ağırlık kazanan seçim öncesi ittifak düzenlemesi TBMM’ye sunulan yeni seçim yasası teklifiyle mutasyona uğradı. Yani hâlâ var ve siyasi partiler açısından yine özendirici ama yeni varyantıyla bir o kadar da sıkıntı yaratacak, zorlayacak nitelikte. Özellikle de oyları düşük partiler için. Şöyle ki yüksek oy oranlı lokomotif partilerin katarına eklenen, ittifak kapsamındaki az oyu olan partiler daha önce olduğu gibi yine baraj sorunu yaşamayacaklar ancak sahip olacakları milletvekili sayısında bu kez iş başa düşecek. Her parti kendi aldığı oya göre milletvekili çıkaracak. O nedenle de hesaplar, beklentiler hepten karışmış durumda. Tabii ittifak pazarlıkları da... Mesela ittifaklar arasındaki güç dengesinde artı bir hesabıyla “Sadece oy oranıma bakma, benim etkim çok daha fazla” diyerek 10-15 milletvekili talep etmek biraz zor. Dahası, güç iddiasında çıtayı yüksek tutan DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi Genel Başkanları’nın bile CHP