Türkiye, Ocak’tan bu yana “yasadışı telefon dinleme” skandallarıyla sarsılıyor. Bir dönem, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi adli soruşturmaların dalgalarıyla sarsılan kamuoyu, şimdi birbiri ardına patlayan “telefonları yasadışı biçimde dinlenen kişilerin isimlerinin yeraldığı liste” dalgaları karşısında şaşkınlık yaşıyor.
Pek çok ünlü kişinin isimleri bu listelerde çıkıyor, kamuoyu telefonları dinlenen kişilerin isimlerini öğreniyor.
Hükümetin, “darbe girişimi” olarak tanımladığı 17 ve 25 Aralık sonrasında yasadışı telefon dinleme iddialarının ortaya çıkarılması çerçevesinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda (TİB) başlatılan incelemeler yeni boyut kazandı.
Casusluk soruşturması çerçevesinde Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı, bir süredir Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişlerinin mesai yaptığı TİB’de bilirkişi incelemesi başlatarak belge, döküman ve bilgisayar sistemlerine el koydu.
Savcılığın yürüttüğü soruşturmaya esas olacak söz konusu adli işlemin 64 kişiyi kapsayan yeni “liste” dalgasından sonra gelmesi dikkati çekti.
TİB’de savcılık yetkilerince bilirkişi incelemesi başlattığı Çarşamba günü Milliyet’in manşetinde oldukça ibret verici bir haber vardı.
İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı valiler kararnamesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayından geçtikten sonra yürürlüğe girdi. Resmi Gazete’de yayımlanan kararnamede 12 kentin valisi doğrudan merkeze çekildi, 7 vali yer değiştirdi, 11 mülki idare amiri ilk kez valilik koltuğuna oturdu. Merkez Valisi olarak sadece Dursun Ali Şahin, Edirne’ye vali olarak atandı. Böylece, 19 kente yeni vali görevlendirilmesi yapıldı.
Kararnamenin resmiyet kazanmasıyla birlikte, hem İçişleri Bakanlığı’nda hem de siyasi kulislerde değerlendirmeler yapılmaya başlandı.
Kapsamı daraltıldı
İlk değerlendirmeler, hükümetin, 17 ve 25 Aralık süreci sonrasında bürokraside başlattığı “profil değişikliği” çerçevesinde Şubat ayında çıkartılan kararnameden daha geniş biçimde hazırlanan valiler kararnamesinin bir bölümünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından daraltıldığı yolunda oldu.
Gül’ün, 40’a yakın kentin valisinin değiştirilmesini öngören taslağın yarıya yakınını kabul etmediği bu nedenle kararnamenin “küçüldüğü” bilgisi kulislere yansıdı.
Hükümetin hazırladığı taslakta, başta İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Seyfullah Hacımüftüoğlu olmak üzere, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Ankara Valisi
Türkiye, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na “büyük acı”yla giriyor.
Dile kolay; Soma’daki maden faciasında onlarcası genç, 301 vatan evladı toprağa verildi.
Bu topraklar, gençlerin kolay yaşam şartlarında hayatlarını sürdürmekten çok, kolay biçimde yaşamlarını yitirdiği ülke haline geldi.
Maden kazası, trafik kazası, terör, aile içi şiddet ve töre cinayetleri derken, her yıl binlerce gencimizi hayatlarının baharında yitirmeye başladık.
Soma’da da benzer dramlar yaşandı ve yaşanıyor.
Bihaber işletmeci
17 ve 25 Aralık süreciyle birlikte yasadışı telefon dinleme ile izleme iddialarının araştırılması ve soruşturulması çerçevesinde müfettişlerin emniyet, TİB ve adliyelerdeki çalışmaları devam ediyor.
Kaybolan verilerin geri getirilmesinin yanısıra, eldeki mevcut bilgilerle emniyet, TİB ve mahkemeler ile savcılıkların kayıtları örtüştürülüyor.
Örtüştürülen bu kayıtların kesinlik kazanmasıyla birlikte müfettişlerin resmi talepleri doğrultusunda emniyette yasadışı telefon dinleme iddiaları kapsamında “açığa alma” işlemleri birbiri ardına devam ediyor. Açığa alınanların sayısı geçen hafta 199’a ulaştı.
HTS kayıtları
Türk insanı yaklaşık 20 yıldan bu yana “telefonunun dinlendiği, bilgisayarının izlendiği” endişesiyle yaşar hale geldi.
Ne ki; devam eden inceleme ve soruşturmalarda ortaya çıkanlara bakıldığında aksini söylemek mümkün değil.
Telefon dinleme işlemleri kapsamında gündelik yaşama giren diğer bir unsur ise “HTS kayıtları” tanımı oldu.
ABD’deki “Büyük Buhran” ve İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, dünya genelinde uygulanan ekonomik modellerin değişimiyle birlikte, “Yeraltı Dünyası” olarak tanımlanan “Mafya”nın da biçim değiştirdiğini söylemek yanlış olmaz.
Al Capone’nun ortaya çıkışıyla birlikte dünyanın tanımaya başladığı mafya ve yeraltı dünyası olgusu, 1950’li yılların sonuyla birlikte bu topraklar üzerinde de etkinliğini hissettirmeye başladı.
Bu dönemde, Türkiye’de mafya nitelemesi daha çok “ünlü kabadayılar” üzerinde yoğunlaşıyordu. Dündar Kılıç, Kürt İdris, Oflu İsmail, İnci Baba gibi isimler “kabadayılık” adı altında 12 Eylül’e kadar çeşitli suç organizasyonları içinde yer aldılar.
Kabadayılar, faaliyetlerini İstanbul merkezli olarak silah, içki ve uyuşturucu madde kaçakçılığı, dönemin ünlü gazino ve eğlence merkezlerinden haraç alma üzerine yoğunlaştırdılar. Elbette, bu yoğunlaşma içinde devlet yönetiminin ünlü simalarının desteğini yadsımamak gerekir.
Ne ki küreselleşmenin taban sağladığı liberal ekonomik düzenin dünyanın neredeyse tamamında (Çin, Kuzey Kore, Küba hariç) devlet yönetimlerince tercih edilmesi ve “tek dünyaya doğru gidiş” politikaları, 1990’ların sonundan itibaren mafyanın da
Futbolda UEFA Şampiyonlar Ligi’ne (ŞL) doğrudan katılmanın eşiğinde olan Beşiktaş’ta sular bir türlü durulmuyor.
Bir yanda ŞL maçlarını inşası devam eden yeni stadında oynamak için çaba gösteren bir kulüp yönetimi, diğer yanda henüz bu durumu kavrayamayan ve kulübün karizmasını çizmek için her türlü yöntemi “bilinçli/bilinçsizce” deneyen futbolcular.
Milli futbolcu Gökhan Töre’nin gece kulübünde vurulmasıyla başlayan olaylar zincirinin, kulüp içindeki halkalarında neler oluyor, neler yaşanıyor? Bu konuda değişik rivayetler ve dedikodular var.
Ne var ki somut olan iki durum var. Birincisi, spor kulübünün büyük paralara hükmeden yöneticileri ve milyonları peşinden koşturan kramponlarının henüz kurumsallaşmayı başaramadığı; ikincisi ise 15 milyonluk İstanbul’da kamu düzeni merkezindeki eğlence sektörünün geldiği konum.
***
19. yüzyılın ikinci yarısında ABD’de yaşayan mühendis Frederic Taylor, kurumsal kültür konusunda başlattığı bilimsel çalışmalarını “Stratejik Yönetim” başlığı altında sonuçlandırdı. Taylor’un çalışmalarında ‘kurumsal kültür’ ve ‘kurumsallaşma’daki en önemli faktörlerden biri “yapı içinde yer alan bireyin aidiyet duygusu” (commitment) olarak görülür.
G
Suriye’de yaşanan iç çatışmalar üçüncü yılını geride bıraktı.
Devam eden siyasi ve diplomatik çalışmalara rağmen Suriye krizinin çözümü konusunda kısa dönemde olumlu gelişmelerin yaşanması pek mümkün gözükmüyor.
İran ve Rusya, Esad yönetimini doğrudan destekliyor. Özellikle İran, Şam yönetimine askeri, ekonomik ve siyasi desteğin yanı sıra Devrim Muhafızları ve Lübnan Hizbullah’ı aracılığıyla da destek veriyor.
Muhalif güçler içindeki bazı grupların, “rant” peşinde koşması, her grubun kendi kontrol alanlarını belirlemesi ve kendilerine ait bölgelerden elde edecekleri finansal kaynaklara yoğunlaşması, Esad’a karşı verilen mücadelenin önündeki en önemli engellerden birini oluşturuyor.
Esad rejimi muhaliflerle çatışırken, ülkenin kuzeyinde Irak sınırına kadar olan bölge ile batısında Lazkiye’ye kadar olan alanda halen çok farklı terör grupları da faaliyet gösteriyor.
Bölgedeki gruplardan PKK destekli PYD ile El Kaide bağlantılı IŞİD (Irak Şam İslam Devleti), Türkiye’nin ulusal güvenliği için fazlasıyla tehdit oluşturmaya başladı.
17 Aralık sonrasında, Türkiye bir yandan ortaya atılan iddialara, diğer yandan, usulsüz telefon dinlemelerine ve dinleme kayıtlarının kamuoyuna servis edilmesine odaklandı.
Hükümet, Gülen hareketiyle bağlantısı olan bazı devlet görevlilerin usulsüz telefon dinleme işleminin içinde olduğunu iddia ederken, iddiaların araştırılması için ülkenin her köşesinde müfettişlerce inceleme ve soruşturmalar yürütülüyor.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, usulsüz telefon dinlemeleriyle ilgili 180 soruşturmanın yürütüldüğünü açıkladı. Aldığım bilgilere göre, Emniyet Genel Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığı’nda görevli 130 müfettiş hem usulsüz telefon dinleme işlemlerini hem de Gülen hareketiyle bağlantısı olduğu iddia edilen emniyet görevlilerini mercek altına aldı.
Telefon dinlemelerine yönelik yürütülen soruşturmalar çerçevesinde önce bir dönemin kilit ismi Emniyet İstihbaratı’nın eski başkanı Ramazan Akyürek açığa alındı. Ardından, Akyürek’ten sonra göreve getirilen ve üç yılı aşkın süre Emniyet İstihbaratı’nın başı olan Ömer Altıparmak, son görev yeri olan EGM Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı’ndan alınarak merkeze çekildi.
Akyürek, Ergenekon soruşturması sırasında daire başkanıyken,