Tolga Şardan

Tolga Şardan

tsardan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

17 Aralık sonrasında, Türkiye bir yandan ortaya atılan iddialara, diğer yandan, usulsüz telefon dinlemelerine ve dinleme kayıtlarının kamuoyuna servis edilmesine odaklandı.
Hükümet, Gülen hareketiyle bağlantısı olan bazı devlet görevlilerin usulsüz telefon dinleme işleminin içinde olduğunu iddia ederken, iddiaların araştırılması için ülkenin her köşesinde müfettişlerce inceleme ve soruşturmalar yürütülüyor.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, usulsüz telefon dinlemeleriyle ilgili 180 soruşturmanın yürütüldüğünü açıkladı. Aldığım bilgilere göre, Emniyet Genel Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığı’nda görevli 130 müfettiş hem usulsüz telefon dinleme işlemlerini hem de Gülen hareketiyle bağlantısı olduğu iddia edilen emniyet görevlilerini mercek altına aldı.
Telefon dinlemelerine yönelik yürütülen soruşturmalar çerçevesinde önce bir dönemin kilit ismi Emniyet İstihbaratı’nın eski başkanı Ramazan Akyürek açığa alındı. Ardından, Akyürek’ten sonra göreve getirilen ve üç yılı aşkın süre Emniyet İstihbaratı’nın başı olan Ömer Altıparmak, son görev yeri olan EGM Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı’ndan alınarak merkeze çekildi.
Akyürek, Ergenekon soruşturması sırasında daire başkanıyken, Altıparmak, çözüm süreci ve Oslo görüşmeleri, İzmir’deki casusluk davası sürecinde görev başındaydı.
Bir noktanın altını çizmek gerekiyor: Bugün ortaya çıkarılan belge ve bilgilere göre; Emniyet İstihbarat Dairesi’nin merkez ve taşra birimlerinin son iki yılda dinlediği telefon sayısı 570 bin dolayında.
Bu “önemli” dönemin büyük bölümünde görevdeki isim Ömer Altıparmak’tı. 2013’te görevden alınmasına karşın, geçen yıl devam eden dinlemelerin geriye dönük işlemleri Altıparmak’ın görev süresi içinde yürütüldü.
Elbette bu dönem incelenirken, kimlerin kimlere ait telefonlara yönelik dinleme talimatlarını Altıparmak’a verdiği günışığına çıkacaktır. Soruşturmalar, Altıparmak’ın üstlerine de yönelecektir.

Dinlemenin süreci
Telefon dinlemesi konusunda kamuoyu fazlasıyla hassas.
İlk adli soruşturmanın başlatıldığı Adana Emniyeti’nin istihbarat şubesinde halef-selef olarak görev yapan iki polis müdürü tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Bu müdürlerden Ertuğrul Yetkin’in ifadesinde 9 kente ait dinlemelerin Adana’dan yapıldığı ve bu iş için 2 bin hat kapasiteli aktif sistem kullanıldığını açıklaması oldukça önemlidir.
Aynı soruşturmada gözaltına alınan ve İstihbarat Şubesi’nde teknik dinleme kararlarını yazan polis memuru Abdullah Karaca, ifadesinde şunları anlatıyor:
“Direkt dinleme talep ediliyordu. TC numaraları veya isimden isteniyordu. O numaraların karar takip sisteminden dinlenmesinin uygun olup olmayacağı Ankara İstihbarat Daire Başkanlığından sistem üzerinden soruluyordu. Uygunsa dinleme talep ediliyordu. Biz de talep formuyla sıralı amirlerin imzasıyla dinleme talep ediyorduk. Dinlenecek kişilerin bilgileri de istihbarat şube müdürüne veya büro amirine direkt geliyordu. Kim gönderiyor bilmiyorum.”
Bu aşamada, telefon dinlemesinin nasıl yapıldığından kısaca söz etmek gerekiyor:
A kentinde X kişinin telefonunu dinlemeyi hedefleyen emniyet istihbarat şubesinin terör örgütleri ya da organize suçlarla mücadele bürosu, önce bu kişiyle ilgili kimlik, kullandığı telefon numaraları ile cihazların IMEI numaralarının tespitini yaptıktan sonra, aynı kişinin örgütsel yapıyla bağlantısını gösteren bir ön raporu hazırlayıp Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na gönderir.
İl Emniyet İstihbarat Şubesi’nde, X kişisiyle ilgili örgüt bağlantısı bulunduğunu belirten raporu yazan büronun İstihbarat Dairesi’nde karşılığı olan birimde söz konusu rapor incelemeye alınır. Ardından raporla birlikte telefonlara yönelik dinleme talebi yine dairenin gerek merkezde gerekse illerde telefon dinlemelerini koordine eden Teknik Şube’ye gönderilir.
Teknik Şube’de yapılan incelemede, X kişine ait iletişim numaralarının hiçbir birimce takip edilmediğinin anlaşılmasıyla birlikte, dairenin verdiği “uygun” görüş, talepte bulunan il emniyeti istihbarat şubesine geri gönderilir. Buraya kadar yapılan işlemlerde hiçbir mahkeme ve savcılık kararı olmamakla birlikte “altyapı” çalışması yürütülür. Bu noktada uygun görüşler, şube müdürü ya da başkan yardımcısı imzasıyla verilir, ancak takip edilecek kişinin niteliğine göre kimi zaman da bizzat daire başkanının imzası kullanılır.
Onayın il emniyetine ulaşmasının ardından bu kez adli süreç başlar. Kimi zaman gerçek isimle, kimi zaman sahte isimle, kimi zamanda telefon cihazlarının IMEI numaralarına göre yazılan dinleme talepleri, alınan mahkeme kararı sonrasında TİB’e gönderilerek telefon dinleme işlemi resmen başlatılmış olur. Hedef kişinin telefonu ya da telefonları, mahkemeden alınan karar doğrultusunda 24 saat boyunca dinlemeye alınır.

Sahte raporla dinleme
Teknik dinleme sırasında X kişisinin yaptığı tüm konuşmalar kayıt altında tutulur. Böylece, hiçbir terör veya organize suç örgütüyle ilgisi olmasa bile hedef X kişisi, hiçbir şeyden haberi olmaksızın günlerce dinlemeye tabi tutulur.
Burada önemli detay ise, yasadışı ya da usulsüz olarak tanımlanan telefon dinlemelerinde sadece kararı alan birim veya görevli kusurlu değildir.
Hiçbir suç grubuyla bağı olmayan kişileri “hedef” konumuna getirecek gerçeğe aykırı rapor yazan, bu rapor üzerine “telefon dinleme onayı” veren İstihbarat Dairesi’ndeki görevliler de, en az diğerleri kadar yasadışılık ya da usulsüzlükten sorumludur.