Kafa karışıklığı

18 Kasım 2014

Geçen cumartesi ABD’nin Suriye politikasını irdeleyen yazımızı şu cümleyle bitirmiştik: “Yani iki hedefli bir strateji söz konusu ama en azından bu aşamada öncelikli hedef IŞİD”...
O günden sonra Başbakan Davutoğlu’ndan ve Başkan Obama dahil ABD yönetimi yetkililerinden yeni açıklamalar geldi. İlk bakışta birbirleriyle örtüşmeyen ve dolayısıyla kafaları karıştıran beyanlar...
Peki, bu konuda şimdi hangi noktadayız?
Bizce yukarıdaki cümleyle ifade ettiğimiz aynı noktada. Bunun anlamı da şudur: Obama yönetiminin stratejisinde temel bir değişiklik yok; nüansta ve retorikte bazı farklılıklar var...

Çelişkili demeçler
Bu kafa karışıklığı geçen haftanın başlarında CNN’nin verdiği bir haberle başladı. Buna göre Obama yönetimi Suriye stratejisini yeniden değerlendiriyor ve -Türkiye’nin de istediği gibi- Esad’ın iktidardan uzaklaştırılmasını esas hedef olarak almaya hazırlanıyordu...

Yazının Devamı

Suriye’de öncelikler tartışması

15 Kasım 2014

Konu bir süredir Türkiye’de ve uluslararası camiada tartışılıyor: Kimine göre Suriye’de öncelikli hedef Esad olmalı; zira o gitmediği sürece IŞİD ve benzeri terör grupları ortadan kaldırılamaz... Kimine göre ise öncelikli hedef IŞİD olmalı; çünkü bu örgüt bölge ve dünya için en büyük tehdit...
Türk hükümeti öteden beri birinci görüşü ısrarla savunuyor. ABD ve koalisyon ise ikinci tezi.
Pratikte günümüze dek ikinci tercihin uygulandığı görülüyor.
Şimdi Obama yönetiminin bu konudaki stratejisini yeni bir değerlendirmeye tabi tuttuğuna dair haberler geliyor. CNN’e göre Washington’da yapılan toplantılarda, “Esad gitmeden IŞİD sorunu hallolmaz” varsayımı lehinde bir eğilim oluştu. Bunu da Obama’nın stratejisini değiştirmeye hazırladığı şeklinde yorumlayanlar oldu.
***
Ne var ki son bazı açıklamalar Washington’daki toplantılardan böyle bir sonucu çıkarmanın doğru olmadığını gösteriyor. Bu açıklamalardan birini ABD Savunma Bakanı yaptı. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü de henüz bu konuda alınan bir karar bulunmadığını belirtti. Ve ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi John Ross “Hürriyet”e verdiği özel demeçte, IŞİD’in “akut bir tehdit” oluşturduğunu ve ABD’nin bütün çabalarına bu

Yazının Devamı

Soğuk Savaş’a dönüş mü?

14 Kasım 2014

Bugünkü yazıma, bu hafta vefat eden, çok sevdiğim ve takdir ettiğim meslektaşım Ali Haydar Yurtsever’i anarak başlamak istiyorum. 66 yaşında hayata gözlerini yuman Ali Haydar, benim Milliyet’in Dış Haberler Editörü olduğum dönemde, 1980’lerden itibaren 2001 yılına kadar Viyana’da Doğu Avrupa temsilcimiz olarak çalışmıştı. Kendisini tamamen mesleğine adamış, atak, cesur, dürüst ve fevkalade üretken bir muhabirdi.
Yurtsever’in Doğu Avrupa ülkelerinde komünist rejimlerin çöküşüne dair Milliyet’te yayımlanan yazıları, o dönemde yaşanan tarihi olayları canlı olarak yansıtan belgesel bir değer taşıyor.
Örneğin 27 Haziran 1989’da Ali Haydar, Doğu Avrupa’da bir şeylerin kıpırdadığı hissiyle, Avusturya-Macaristan sınırındaki Şobron kasabasına gitmiş, Macar gençlerinin sınır boyunca uzanan tel örgülerde açtıkları deliklerden Avusturya’ya geçmelerini izlemişti. Bu onun deyişiyle, Demir Perde’nin indirilmesinde ilk adımdı. Macar sınır polisi de aldığı “vur” emrine meydan okumuş, yüzlerce kişinin özgürlüğe koşmalarını seyretmekle yetinmişti.
Ali Haydar’ın daha sonra belirttiği gibi bu olay, 9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve tüm Sovyet blokunda komünizmin çöküşünün

Yazının Devamı

Doğu Akdeniz’de cepheleşme

12 Kasım 2014

Güney Kıbrıs açıklarında bundan 3 yıl önce zengin doğalgaz yatakları keşfedildiğinde, bunun Kıbrıs sorununun çözümü için güçlü bir motivasyon oluşturacağı, ayrıca bölge ülkeleri arasında yeni işbirliği imkânları sağlayacağı düşünülmüştü.
Bu umutla Kıbrıs’ta taraflar çözüm müzakerelerine yeni bir ivme kazandırıyor, Türkiye dahil bölge ülkeleri yeni enerji hatları üzerinde birlikte kafa yormaya başlıyordu.
“Birleştirici” bir etki yapması beklenen Doğu Akdeniz doğalgaz yatakları ne yazık ki daha denizin dibinde dururken tam aksine “uzaklaştırıcı” bir rol oynadı. Bugün gelinen noktada bu doğalgaz yüzünden Kıbrıs’ta ve bölgede bir kriz ve gerginlik yaşanıyor.
Yıllarca süren Kıbrıs müzakerelerinin kesilmesinin ardından şimdi iki yeni durumla karşı karşıyayız. Biri Doğu Akdeniz’deki askeri güç gösterisi, diğeri de yeni bir cepheleşmedir.

Güç gösterisi
Türkiye Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama faaliyetinin “tek yanlı” olarak (yani Kıbrıs Türklerini yok sayarak) yürütülmesine daha baştan karşı çıktı. Rum tarafının bu itirazları dikkate almaması üzerine, Ankara KKTC ile bir anlaşma yaparak, aynı bölgede benzer bir arama yapmaya karar verdi. Son olarak Barbaros Hayrettin Paşa

Yazının Devamı

Bağımsızlığa “Evet”in sonrası

11 Kasım 2014

İspanya’nın Katalonya bölgesinde önceki gün referandum adı verilmeyen sıra dışı bir halk oylaması yapıldı. Gerçi seçmenler ezici bir çoğunlukla Katalonya’nın İspanya’dan ayrılıp bağımsız bir devlet olması lehinde oylarını kullandılar. Ama Madrid’de merkezi hükümet bu referanduma daha baştan şiddetle karşı çıktı. Anayasa Mahkemesi de bunu “yasadışı” ilan etti. Katalonya’daki özerk yönetim buna rağmen referandumu yapmakta ısrar etti, ama o da buna “referandum” demekten çekindi, bunun yerine “vatandaşlarla istişare” terimini kullandı.
Aslında pratikte olay, hangi sıfat kullanılırsa kullanılsın bağımsızlık üzerinde yapılan bir halk oylamasıdır. Ve Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen, Madrid sürtüşme olmasın diye bunu yasaklamadı, Katalonyalıların sandık başına gitmelerine engel olmadı. Bu aslında bir sağduyu örneği...
***
Katalonya halkı (7.5 milyon insan) bin yıllık bir tarihe, ayrı bir dil ve kültüre ve de güçlü bir kimliğe sahip. Bölge İspanya’nın (nüfusu 47 milyon) en sanayileşmiş ve zengin bölgesi. Katalonyalılar arasında bir süredir milliyetçi ve ayrılıkçı cereyanlar esiyor. İspanya’daki son ekonomik kriz bağımsızlık isteklerini daha da kamçıladı.
Referanduma

Yazının Devamı

Deniz haydutları gene atakta

8 Kasım 2014

Milliyet’in geçen günkü manşeti, bir süredir durduğunu sandığımız bir olayı duyurdu: Deniz korsanları Afrika açıklarında bir Türk gemisine saldırdı, mürettebattan iki kişiyi kaçırdı...
Dünya deniz korsanlarının çeşitli yabancı gemilere saldırıları haberlerini 2007’den itibaren sıkça duymaya başlamıştı. Saldırganların çoğu Somaliliydi. Faaliyet alanları da siyah kıtanın doğusundan Aden Körfezi’ne kadar, “Afrika Boynuzu” adı verilen bölgeyi kapsıyordu.
Korsanlar hızlı teknikler ve modern silahlar kullanarak dünya deniz ulaşımının ve uluslararası ticaretin bu çok önemli yolunda seyreden dev tankerleri ve yük gemilerini hedef alıyordu.
Değişik bandıralarla seyreden Türk gemileri de zaman zaman bundan nasibini aldı.

Amaç aynı
Bu kez Türk tankerine karşı saldırı Afrika’nın doğu değil, batı kıyılarında, yani Atlantik’te oldu. Korsanların Somalili mi, başka bir milliyetten mi olduğunu bilmiyoruz. Ancak bu saldırganlar “panik odası”na sığınan 12 mürettebata karşılık, güvertede görevli 2 Türk personelini rehin alıp kaçtılar. Şimdi bu iki kişi, muhtemelen Nijerya’da, bu haydutların elinde. Geminin ait olduğu şirketten istedikleri fidye karşılığında bu iki kişiyi serbest

Yazının Devamı

“Topal” Obama ABD’de muhalif

7 Kasım 2014

Cumhuri- yetçilerin ara seçimlerdeki zaferinden sonra, Başkan Barack Obama’nın “topal ördek” durumuna düştüğünü düşünen gözlemciler var.
“Topal ördek” (İngilizcesi “lame duck”) Amerikan siyasi lisanında kullanılan bir deyim. ABD Başkanı, Beyaz Saray için yapılan seçimlerden sonra, koltuğunu yeni seçilen halefine devredinceye kadar, 4 ay süreyle görevine devam eder. Ancak bu arada karar yetkisini tam kullanamadığı için, “tek ayak üstünde” duran bir ördek misali, kendisine bu sıfat verilir.
Salı günü yapılan seçimlerde, Cumhuriyetçiler Kongre’nin iki kanadını, yani Senato ve Temsilciler Meclisi’ni de hâkimiyetleri altına almayı başardılar.
Demokratların bu yenilgisi üzerine, Başkan Obama -“topal ördek” misali- “tek ayak” üzerinde durmak zorunda. Çünkü Kongre’de, başında bulunduğu Demokrat Parti’nin çoğunluğu yok artık.
Böylece Obama, başkanlık görevini sürdüreceği 2016 yılına kadar genelde Kongre desteğinde yoksun, Beyaz Saray’daki “yalnız adam” durumunda olacak.
Bunun anlamı da şu: Obama bundan sonra politikalarını belirlediği gibi rahatça sürdüremeyecek, zaman zaman Kongre’nin muhalefetiyle karşılaşacaktır.

Yazının Devamı

Türkiye, Suriye meselesinde bir müttefik buldu

4 Kasım 2014

İlk bakışta garip görünebilir, ama Türkiye’yi ABD ve koalisyon ülkelerinden uzaklaştıran Suriye meselesi, Fransa ile yakınlaştırıyor... O Fransa ki yakın bir zaman kadar birçok konuda Ankara’nın izlediği politikalara ters düşüyor ve Türkiye’ye rakip olarak görünüyordu.
Şimdi ise iki ülke arasındaki buzlar çözülme ve ilişkiler ısınma yolunda. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile yaptığı görüşmelerden çıkan başlıca sonuç bu.
Bu görüşmelerin odak noktası (ki Erdoğan’ın bir günlük Paris ziyaretinin esas amacını oluşturuyordu) Suriye krizi ve buna bağlı olarak IŞİD’in bölge için yarattığı ciddi tehlikeydi.
Türkiye’nin bu krizle ilgili kendine göre bir pozisyonu var. Ankara’nın bu konudaki temel görüşleri açıkçası ABD ve onun başını çektiği koalisyon tarafından pek paylaşılmıyor.
Ancak Paris’teki görüşmeler, Türkiye ile Fransa’nın bu meselede birbirine yakın görüşlere sahip olduklarını ortaya koydu.
Diğer bir deyişle, Türkiye bir süredir yalnızlık çektiği Suriye ve IŞİD krizinde, kendine bir müttefik buldu...

Yazının Devamı