Konu bir süredir Türkiye’de ve uluslararası camiada tartışılıyor: Kimine göre Suriye’de öncelikli hedef Esad olmalı; zira o gitmediği sürece IŞİD ve benzeri terör grupları ortadan kaldırılamaz... Kimine göre ise öncelikli hedef IŞİD olmalı; çünkü bu örgüt bölge ve dünya için en büyük tehdit...
Türk hükümeti öteden beri birinci görüşü ısrarla savunuyor. ABD ve koalisyon ise ikinci tezi.
Pratikte günümüze dek ikinci tercihin uygulandığı görülüyor.
Şimdi Obama yönetiminin bu konudaki stratejisini yeni bir değerlendirmeye tabi tuttuğuna dair haberler geliyor. CNN’e göre Washington’da yapılan toplantılarda, “Esad gitmeden IŞİD sorunu hallolmaz” varsayımı lehinde bir eğilim oluştu. Bunu da Obama’nın stratejisini değiştirmeye hazırladığı şeklinde yorumlayanlar oldu.
***
Ne var ki son bazı açıklamalar Washington’daki toplantılardan böyle bir sonucu çıkarmanın doğru olmadığını gösteriyor. Bu açıklamalardan birini ABD Savunma Bakanı yaptı. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü de henüz bu konuda alınan bir karar bulunmadığını belirtti. Ve ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi John Ross “Hürriyet”e verdiği özel demeçte, IŞİD’in “akut bir tehdit” oluşturduğunu ve ABD’nin bütün çabalarına bu örgütle mücadele üzerinde odaklamaya devam ettiğini belirtti.
Öyle anlaşılıyor ki IŞİD gene de öncelikli hedef olarak kalıyor. Ancak Büyükelçisi’nin de işaret ettiği gibi, Esad’a muhalif güçlere desteğe de önem veriyor.
Yani iki hedefli bir strateji söz konusu; ama en azından bu aşamada öncelikli hedef IŞİD...
Sınırsız bilim
Haber geçen çarşamba akşamı dünya radyo ve televizyonlarında, ertesi sabah da gazetelerde en ilk sarada yer aldı... Bu alışılageldiği gibi savaşla veya doğal afet konusunda bir haber değildi. Bu kez olay bilim ve teknolojiyle ilgiliydi...
Evet, uluslararası medyada büyük heyecanla insanoğlunun ilk kez, yeryüzünden 510 milyon kilometre uzaklıktaki bir kuyruklu yıldıza ulaştığını müjdeliyordu.
Daha çok içe dönük olan bizim medya ise bunu sıradan bir haber olarak geçiştirdi. Hatta bir TV kanalı işin magazin tarafına kaçıp bu konuda “Bunda ne var? Bu işe milyarlar harcadılar. Bana 100 bin dolar versinler, ben onlara kâinatın bütün sırlarını açıklayayım” şeklindeki sözlerini öne çıkardı!..
***
Gerçekten evrenin oluşumu, Güneş Sistemi’nin işleyişi, hayatın kökeni gibi “sırlar”ın keşfi için bu son uzay serüvenine de milyarlar harcandı. Tıpkı bundan önce, yani son yarım yüzyılda, uzayın, Ay’ın, Mars’ın keşfi için yapılan çalışmalar gibi...
Gökbilimcilerin “Tschouri” adını verdikleri kuyruklu yıldız ile ilgili araştırmalara bilim adamları 25 yıl harcadılar. “Rosetta” uzay aracı, bu bilimsel misyonu gerçekleştirecek olan “Philae” adıl modülü tam 10 yılda bu kuyruklu yıldıza ulaştırabildi!
Kuşkusuz bu olay, her şeyden önce bilim ve teknolojinin bir zaferidir. Bir uzay aracının 500 küsur milyon kilometre uzaklıktaki bir göktaşına ulaşması, onun taşıdığı modülün oradaki çalışmalarını resimli ve sesli olarak yeryüzüne ulaştırması adeta bir mucize. Ve bu kez bunu başaran ABD veya Rusya değil Avrupa Uzay Merkezi. Bu da Avrupalıların bu alandaki yüksek gücünü gösteriyor.