Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

B aşlıktaki ifadeden kastet- tiğimiz şey, Yemen’de devlet başkanı Mansur Hadi’nin “meşru” sayılan yönetimiyle ona karşı başkaldıran Husi’ler arasındaki ihtilafın, bölgesel, hatta küresel bir kriz haline gelmeden kendi sınırları içinde halledilmesi gerektiğidir.
Krizin tam da uluslararası boyutlar almaya başladığı şu sırada, meseleye taraf olanlar dahil, yakın veya uzak bütün ilgililere düşen sorumluluk böyle bir çözüme katkıda bulunmaktır.
Aksi halde Yemen Irak, Suriye ve Libya gibi, yeni bir bataklık olacak ve uzun süre dünyanın başını ağrıtacaktır.
Yemen’de aslında bir iktidar kavgası olan mezhep çatışmalarının bölgedeki rakip güçleri arasında bir “vekâlet savaşı”na dönüşmesine çok müsait olduğu bir gerçektir. Bu nedenle Yemen’deki Şii Husi’lere İran, Hadi rejimine de Suudi Arabistan arka çıktı. Bu destek yerel ihtilafı ikinci plana düşürürcesine, sonuçta İran ile Suudi Arabistan eksenli Koalisyonu karşı karşıya getirdi.
Yeni bloklaşma
Dün de belirttiğimiz gibi Suudi Arabistan, İran’ın Şiilik yolu ile Yemen de bir hâkimiyet kurmak istediği gerekçesiyle, harekete geçmiş bulunuyor. Bunun yaparken de bir Sunni blok oluşturmuş bulunuyor.
Riyad’ın bu askeri operasyonu vesile ile bölgede mezhep ağırlıklı bir bloklaşma ortaya çıkıyor. Bir yandan Irak ve Suriye’yi (kısmen de Lübnan’ı) kendi nüfuzu altına alan Şii İran; diğer yandan da Mısır’dan Pakistan’a, Arap Emirlikleri’nden Fas’a kadar uzanan Suudi eksenli bir Sunni blok... Ve bu blokun destekçisi ABD’ye karşılık İran’ın yanında yer alan Rusya...
Yemen işte böyle bir bloklar arasındaki nüfuz mücadelesinin yeni alana durumunda.
Askeri opsiyon
Suudi Arabistan Yemen’deki Şiilere ve arkasındaki İran’a “dur” demek gerekçesiyle askeri operasyonu seçti. Bunda ne kadar ileri gideceği pek belli değil: Hava bombardımanıyla yetinmeyip kara ordusu ile geniş cepheli bir savaş açacak mı? Husi’ler İran’ın da desteğiyle sonuna kadar direnecekler mi?
Benzer olaylarda “askeri opsiyon”un bir çözüm sağlamadığı açıkça görüldü. Bu tür savaşlardan kimse galip çıkmıyor; ne oluyorsa her şeyini kaybedecek halka oluyor.
Bu nedenle Suudi Arabistan’ın giriştiği askeri operasyonun sınırlı kalması, Husi’lerin de bunu uluslararası bir uyarı olarak görüp saldırılarından vazgeçmesi, herkesin yararına olacaktır.
Türkiye’nin pozisyonu
Ortaya çıkan yeni durumda Türkiye prensip olarak Suudi girişimini destekleyen bir pozisyon aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran’ı bölgeyi “domine etme”ye çalışmakla suçlayan sert konuşması, Tahran’ın politikasından duyulan rahatsızlığı yansıtıyor. Bu arada Erdoğan’ın aynı konuşmasında mezhepsel çatışmalara karşı net bir tavır ortaya koyması önemli.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, çözüme ilişkin Türk görüşüne de açıklık getirdi. Bu görüşe göre Yemen’de ateş kesilmeli, bir milli birlik hükümeti kurulmalı. Bu da tabii diplomasi ile olur.
Bizce de en doğru yol budur. Türk diplomasisinden bütün olanaklarını bu yönde kullanması ve sonuçta Yemen meselesinin Yemen’de halledilmesine yardımcı olması beklenir.