Genelde seçim kampan- yalarında parti liderlerinin söylediklerinin değeri seçimler bittikten sonra sorgulanır. Acaba bu sözler oy toplamak için mi söylendi, yoksa bunlar gerçekten izlenecek politikanın bir habercisi mi?
İsrail’deki genel seçimlerden sonra şimdi bu soru, Binyamin Netanyahu’nun son söyledikleri hakkında soruluyor.
Bu retorikte dikkati en çok çeken söz “iki devletli çözüm” ile ilgili. Bibi, kampanyanın sonunda yaptığı sürpriz bir açıklamada, kendisinin iktidarda olduğu sürece, bir Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkacağını öne sürdü.
Bu söylem, bölgeyle ilgili bütün başkentlerde bir bomba etkisi yaptı, ABD dahil birçok ülkenin sert tepkisine yol açtı. Tabii bu arada Filistin yönetimi yetkilileri de Netanyahu iktidarda olduğu sürece barışçı bir anlaşmanın gerçekleşemeyeceğini ve dolayısıyla kendilerinin İsrail’e karşı uluslararası platformda atağa geçeceklerini söylediler.
Bir U dönüşü mü?
Tam bu sırada, yani seçimlerden iki gün sonra, Netanyahu bir ABD televizyonuna verdiği demeçte, kampanya sırasında söyledikleriyle taban tabana zıt bir ifade kullandı. “İki devletli çözüm”ün gerçekleşmesini istediğini belirten Bibi, ancak bunun için “şartların da değişmesi” gerektiğini vurguladı.
Netanyahu’nun bu U dönüşü bir kez daha kafaları karıştırdı. Yeni hükümetin başına geçmesi ihtimali yüksek olan Likud liderinin Ortadoğu barış süreci ve Filistin devletinin kurulması konusundaki esas görüşü nedir, izleyeceği politika ne olacaktır?
Gerçek niyetin ne olduğunu daha iyi anlamak için herhalde Netanyahu’nun koalisyon ortaklarını seçmesini ve yeni İsrail hükümetinin programının nasıl olacağını görmek gerekecek.
Yalnız şurası açık: Netanyahu’nun Filistin devletinin kurulmasını öngören çözümü elinin tersiyle itip kendi başına yoluna devam etmesi pek mümkün değil. ABD dahil bütün dünya “iki devletli çözüm”ü savunuyor. İsrail izolasyonu daha uzun zaman göze alamaz.
Nitekim Başkan Obama’nın Netanyahu’ya, önceki akşamki telefon konuşmasında, Washington’un “iki devletli çözüm”ü savunmaya devam edeceğini apaçık söyledi ki bu baskıların yoğunlaşacağı anlamına geliyor.
Sertleşme mi, yumuşama mı?
Diplomatlar ve analistler Netanyahu’nun seçim öncesi ve sonrası demeçlerin ışığında, yeni dönemde, daha mı sert, yoksa daha mı ılımlı bir politika izleyeceği sorusunun yanıtını arıyorlar.
Bu konuda da tereddütler ve belirsizlikler var. Netanyahu bir “şahin” olarak tanınır. Dolayısıyla Filistin meselesindeki (İran sorunundaki gibi) katı tutumda herhangi bir değişiklik beklenemeyeceğine inananlar var. Onlara göre Bibi, baskı altında müzakerelere razı olursa dahi, kendi şartlarından ve görüşlerinden vazgeçmeyecektir.
Diğer bir görüş ise, Netanyahu’nun “iki devletli çözüm” müzakerelerinde gerçekçi bir yol izleyebileceğidir. Bu olasılığı savunanlar, barışın sağlanmasında “şahinler”in daha şanslı olduklarını öne sürüyorlar ve örnek olarak da Mısır lideri Enver Sedat ile barışı imzalayan eski Başbakan Menahem Begin’i gösteriyorlar.
Bibi’nin hangi yolu seçeceği zamanla görülecektir.