Yeni Kıbrıs gerçekleri

29 Nisan 2015

Neyse ki medya yoluyla yapılan tartışmalar bir telefon konuşmasıyla sona erdi ve iş tatlıya bağlandı...
KKTC’de Mustafa Akıncı’nın yeni Cumhurbaşkanı seçilmesinin bütün dünyada olumlu karşılandığı bir ortamda, Ankara ile Lefkoşa arasındaki “anavatan-yavru vatan” polemiğinin durup dururken gerginliğe yol açması, büyük bir talihsizlik olurdu.
Sonuçta meselenin kapanmış olması sevindirici. Ancak bu tartışmanın bir iz bırakmaması ve bu tür retoriğin tekrarlanmaması önemli. Bunun için de -kızgınlıkla acele tepki göstermekten vazgeçmenin dışında- Kıbrıs’la ilgili yeni gerçekleri dikkate almak gerek. Nedir bu gerçekler?
***
1) KKTC’de Cumhurbaşkanı seçimlerinde, bağımsız aday Mustafa Akıncı yüzde 60.5 oyla seçildi. Sandıktan çıkan ve milli iradeyi temsil eden bu sonuca saygı göstermek gerek. Akıncı sol cenahtan gelen, yenilikçi, barışçı, çözüm yanlısı bir politikacı olarak tanınır. Kampanyasını “değişim” sloganıyla yürüttü. Sonuç, halkta değişim ve çözüm yönünde güçlü bir iradenin bulunduğunu gösterdi.
2) Akıncı’nın işbaşına gelmesi, Rum kesiminde ve uluslararası camiada iyi karşılandı, yeni liderin şahsında Türk tarafının imajı yükseldi. Tüm bu noktada Türkiye’den onu küçük

Yazının Devamı

Kıbrıs için yeni bir umut

28 Nisan 2015

K KTC’de Cumhurbaşkanı seçiminde Mustafa Akıncı’nın kazandığı zafer, adanın geleceği için yeni bir dönem başlatıyor.
Sol eğilimli, kırk yıllık politikacının güçlü rakibi Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu ikinci turda hatırı sayılır bir farkla yenmesi, önemli bir başarı. Bunda seçim kampanyasında sık sık kullandığı “değişim” ve “çözüm” sloganlarının etkisi olduğu muhakkak.
Bu sonuç, halkın geniş bir kesiminin eskisinden farklı, yeni bir vizyon ve hamleye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Akıncı ta 1970’lerde Lefkoşa’nın genç Belediye Başkanı olduğu günden itibaren, siyasi yaşamı boyunca, hep yenilikçi olmakla, değişim yönünde cesur adımlar atmakla tanınmıştır. Bu kez de Cumhurbaşkanlığı yarışına, yeni fikirler getirmek vaadiyle girmiştir. Nitekim zaferini ilan ettiği konuşmasında da artık Kıbrıs’ta “yeni bir milat, yeni bir dönem” başlamakta olduğunu belirtmiştir.

Bu kez fark ne?
Akıncı’nın Cumhurbaşkanı koltuğuna oturması, Kıbrıs sorununda bir hareketlenme belirtilerinin görüldüğü bir zamana rastlıyor. Bir süredir kesik olan müzakere sürecinin, BM’nin girişimleriyle, mayıs ayı içinde başlaması söz konusu.
Kıbrıs’ta yıllardır iki taraf arasında müzakereler bir başlar, bir

Yazının Devamı

Yeni bir sayfa açma zamanı

25 Nisan 2015

Törenler, toplantılar düzen- lendi, konuşmalar yapıldı, resmi pozisyonlar ortaya kondu... “Ermeni soykırımı”nın 100. yıldönümü vesilesiyle dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleşen gelişmelerden sonra, şimdi soğukkanlılıkla bütün bu olanları değerlendirmek ve bundan sonrasını farklı biçimde planlamak gerek.
Bu yıl soykırımı anma etkinliklerinin çok daha yaygın olacağı, çok daha ses vereceği biliniyordu. Nitekim 100. yıldönümü birçok ülkenin 1915 olaylarını “soykırım” olarak tanıdıklarını resmen beyan etmelerine ve bu konuda net bir pozisyon sergilemelerine yok açtı.
Başta Papa’nın Vatikan’daki tören sırasındaki konuşması, ardından 28 ülkeyi temsil eden Avrupa Parlamentosu’nun kararı, daha sonra Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve Almanya Cumhurbaşkanı Gauck’un açıklamaları, Erivan’ın ve Ermeni Diasporası’nın istek ve beklentilerini karşıladı.
Açıkçası, Türkiye’nin itirazlarının ve hassasiyetinin bilinmesine rağmen bu konuda öylesine yaygın bir kanaatin oluşması, -bu aşamada fiili bir etkisi olmasa dahi- ciddiye alınıp iyi değerlendirilmesi gereken bir husustur.
“Soykırım” demedi ama...
Her şeye rağmen ABD bu yıl da bu “domino etkisi”nin dışında kaldı. Başkan Obama

Yazının Devamı

Anzakların Türkiye’de ne işi vardı?

24 Nisan 2015

Yıl 1915... Birinci Dünya Savaşı’nın ikinci yılında, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı savaşan Büyük Britanya’nın teşvikiyle, Avustralya ve Yeni Zelanda’da ANZAC adı altında bir kolordu kuruluyor. Amacı, müttefiklerin safında Osmanlı’ya karşı savaşmak.
On binlerce Avustralyalı ve Yeni Zelandalı genç, ta 15 bin kilometre uzaklıktaki Türk topraklarına doğru yola çıkıyorlar. Üç aya yakın süren bir deniz yolculuğundan sonra Gelibolu Yarımadası’na ulaşıyorlar...
Anzaklar cephede Türk askerinin hiç tahmin etmedikleri güçlü direnişiyle karşılaşıyorlar. Avustralya 26 bin, Yeni Zelanda da 7500 savaşçısını kaybediyor. 24 Nisan’ı 25’e bağlayan gün, şafak vakti Anzaklar beyaz bayrağı çekiyor...
Bu olay her iki ülkenin tarihinde bir milat oluyor.
Aslında olay, kendileri açısından bir yenilgi. Ama gerek Avustralyalılar, gerek Yeni Zelandalılar bundan ders çıkarmasını bildiler, Türklere karşı savaş açmanın hatasını kabul ettiler. Savaştan sonra da Türkleri düşman değil, dost olarak görmeyi tercih ettiler...
O kadar ki, “Anzak Günü” adeta bir bayram gibi kabul edildi. Bir yandan Çanakkale’de toprağa verilen askerlerin anıldığı, diğer yandan da milli duyguların galeyana geldiği bir gün...

Yazının Devamı

İnsanlık adına...

22 Nisan 2015

Gece karan- lığında alabora olan köhne bir tekneyle birlikte sulara gömülenlerin tam sayısı belli değil. 700 de olabilir 900 de... Ama muhakkak ki bu, şimdiye kadar Akdeniz’de, Libya-İtalya kaçak göçmen güzergâhında meydana gelen faciaların en büyüğü...
Daha birkaç gün önce, gene aynı şekilde bir başka tekne devrilmiş, içindeki 450 göçmen hayatını kaybetmişti (Dün akşam da bu satırlar yazılırken yeni bir facia haberi daha geliyordu).
Maalesef Akdeniz, kurtuluşu Avrupa’ya kaçmakta gören binlerce umutsuz Afrikalıya ve Asyalıya mezar olmuş bulunuyor.
BM yetkililerinin verdiği rakamlara göre, geçen yıl Akdeniz yoluyla Avrupa’ya ulaşan kaçak göçmenlerin sayısı 218 bini buldu. Bunların bir kısmı İtalyan sahil muhafaza görevlileri tarafından denizin ortasında toplanan ve İtalya’nın en güneyindeki Lampedusa adasına getirilen mülteciler. Ama kurtulamayıp Akdeniz’de boğulanların sayısı da 3500.
Bütün bu facialara rağmen, kaçakçıların yönettiği bu trafik giderek yoğunlaşıyor ve Libya-İtalya ölüm güzergâhı ha bire can alıyor...

Neden Avrupa?
Göçmenlerin bu güzergâhı seçmelerinin nedeni, Lampedusa adasının, Afrika kıtasına (ve Libya’ya) en yakın yer olmasıdır. Aslında bu seçimi

Yazının Devamı

İnsanlık adına...

21 Nisan 2015

Gece karan- lığında alabora olan köhne bir tekneyle birlikte sulara gömülenlerin tam sayısı belli değil. 700 de olabilir 900 de... Ama muhakkak ki bu, şimdiye kadar Akdeniz’de, Libya-İtalya kaçak göçmen güzergâhında meydana gelen faciaların en büyüğü...
Daha birkaç gün önce, gene aynı şekilde bir başka tekne devrilmiş, içindeki 450 göçmen hayatını kaybetmişti (Dün akşam da bu satırlar yazılırken yeni bir facia haberi daha geliyordu).
Maalesef Akdeniz, kurtuluşu Avrupa’ya kaçmakta gören binlerce umutsuz Afrikalıya ve Asyalıya mezar olmuş bulunuyor.
BM yetkililerinin verdiği rakamlara göre, geçen yıl Akdeniz yoluyla Avrupa’ya ulaşan kaçak göçmenlerin sayısı 218 bini buldu. Bunların bir kısmı İtalyan sahil muhafaza görevlileri tarafından denizin ortasında toplanan ve İtalya’nın en güneyindeki Lampedusa adasına getirilen mülteciler. Ama kurtulamayıp Akdeniz’de boğulanların sayısı da 3500.
Bütün bu facialara rağmen, kaçakçıların yönettiği bu trafik giderek yoğunlaşıyor ve Libya-İtalya ölüm güzergâhı ha bire can alıyor...
Neden Avrupa?
Göçmenlerin bu güzergâhı seçmelerinin nedeni, Lampedusa adasının, Afrika kıtasına (ve Libya’ya) en yakın yer olmasıdır. Aslında bu seçimi

Yazının Devamı

Diplomasi sofrasında bir Yunanlı

18 Nisan 2015

Haftanın yoğun ve yorucu gündemi arasında, Kadir Has Üniversitesi’nin önceki akşam düzenlediği “Diplomasi Sofraları” adı altındaki zevkli etkinliğinde bu kez konuk ülke Yunanistan’dı.
Bu köşede daha önce bu etkinliğin komşu ülkeleri yemek kültürü yoluyla tanıtmayı amaçladığını anlatmıştık. Şimdiye kadar Ermenistan, İsrail, Ukrayna ve (mülteciler vasıtasıyla) Suriye’nin konuk edildiği “Diplomasi Sofraları”, Türk ve yabancı diplomatları, akademisyenleri, sivil toplum temsilcilerini ve gazetecileri bir araya getiriyor.
Bu etkinlik sırasında konuk ülkeden gelen ünlü bir şefin hazırladığı yemekler tanıtılıyor, konuk bir konuşmacı ülkesi hakkında bilgi veriyor ve sofra etrafında sohbet samimi bir hava içinde sürdürülüyor.
Örnek politikacı
Yunanistan’a ayırılan gecede seçkin misafirler arasında Patrik Bartholomeos’un bulunması etkinliğe ayrı bir renk kattı.
Aslında birlikte yenen Yunan yemeklerinin Türk mutfağıyla ne kadar ortak bir karakter taşıdığı bir kez daha ortaya çıktı. Bu da iki komşu halkın -zaman zaman ilişkileri bozan siyasi anlaşmazlıklara rağmen- birbirine ne kadar yakın olduklarının bir göstergesi...
Gecenin konuk konuşmacısı Selanik Belediye Başkanı Yanis

Yazının Devamı

Bu karar ne yazar?

17 Nisan 2015

Beklendiği için sürpriz olmadı. Avrupa Parlamen- tosu’nun (AP) “Ermeni soykırımı” ile ilgili bir tasarıyı onaylamaya hazırlandığı günlerden beri biliniyordu.
Bu bakımdan Avrupa Birliği ülkelerinin 751 seçilmiş milletvekilinin oluşturduğu bu uluslararası parlamentonun -büyük çoğunlukla- aldığı karar Ankara’da büyük bir şok yaratmadı. Nitekim resmi ağızlar kararı “gülünç”, “hukuki zeminden yoksun”, “kabul edilemez” gibi sözcüklerle nitelendirdiler. Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan daha baştan böyle bir kararın “bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan çıkacağını” söyledi...
Aslında AP’nin aldığı kararların hukuken bağlayıcı bir niteliği yoktur. Yani AP’nin bu kararından sonra Türkiye ile AB arasındaki müzakere sürecinin aksaması ve hele birtakım yaptırımların gündeme gelmesi söz konusu değildir.
Karar karşısında Ankara’nın, verdiği resmi tepki dışında, fazla telaşlanmamasının nedeni de budur.
Psikolojik etki
Ne var ki AB ülkelerinin farklı siyasi gruplarını temsil eden böyle geniş bir yapının aldığı bu kararın siyasi anlamı ve psikolojik bir etkisi görmezden gelinemez.
Bu kararın Papa’nın aynı konudaki açıklamasının ardından gelmesi açıkçası Türkiye için bir darbedir.

Yazının Devamı