ERKEK OLSAYDIM...

3 Nisan 2011

“Eğer erkek olsaydım elimden bir uçan, bir kaçan...” demeyen kadın yoktur sanırım. Her erkeğin, “Kadın olsam hafif olurdum” dediği gibi

Ama işte kazın ayağı öyle değil. Geçen gün işim gücüm yok, yine oturdum “Erkek olsaydım nasıl olurdum” diye düşündüm. İlk başta Adrina Lima’sından tut, İclal Aydın’dan vur, Ebru Destan’dan çal, Ajda Pekkan’a ver. Her alandan kadınları susuz dereye götürüp, orada yıkanırız diye düşündüm. Sonra işin asıl zor kısmına geldi, bu olayı nasıl başaracaktım?

Hayaller başlar

Mesela şu an erkek olduğumu düşünüyorum, mekanın birine gittim, kızı gözüme kestirdim. Kıza önce bir içki ısmarlamam lazım, keko gibi bira ısmarlamayacağımız için eli cebe atmak gerek. Hadi bir taneyle tanışma faslına girdik, ikinci ve üçüncü derken ne olacak? Bizde ki de can anacım, para kolay kazanılmıyor, o yüzden göze kestirilen kız en azından bir parça ‘leyla’ olmalı. Ki fazla ısmarlama olayına girilmesin.
Sonra bir umut, kızı eve bırakma muhabbetine girdik diyelim, taksiye bindiğim an dua etmeye başlarım sanırım, “Allahım karşıda oturmuyordur umarım, taksimetre atmasın” diyerek. Tabii bende bu şans olunca, kız büyük ihtimal ailesiyle yaşıyordur, ben taksiyle

Yazının Devamı

GEÇMiŞ ZAMAN OLUR Ki

27 Mart 2011

Bu aralar rüyamda sürekli babamı görünce dayana-madık, kardeşimle beraber İzmir’e yanına gittik. Gitmişken de eski anıları şöyle bir kurcalayayım dedim
Öyle bir özlemişim ki o evi, kokusunu, yaşadıklarımı, eve girince direk, “Aptal mıyım ben ya, İstanbul gibi bütün paramı yola verdiğim bir şehirde yaşıyorum. Burada yaşasam ya ohh mis, babamın dizinin dibinde olurum hem” deyiverdim. Tabii iki gün sonra bu fikrim babamın “Sokak lambaları yanmadan evde olun!” uyarısı üzerine değişti, hayır onu da anlamıyorum, İstanbul’da fink fink gezerken sorun yok, eve gelince ‘çıkamazsın’ oluyor.
Öyle böyle dünyanın en huzurlu gününü geçiriyorum derken o eve gittiğim zaman yaptığım ilk şeylerden birisini yaptım, gittim eski değerli anılarımı sakladığım kutumu açtım. Aşk mektupları, ilgi çekmek için yazdığım fake intihar mektuplarım, yarısı kesilmiş fotoğraflar, karalanmış peçeteler vs vs. derken ilk black metal konser biletimi buldum.
Lisedeyken metalci bir çocuğa vurgundum. Çocuğun gözüne girmek için saçlarımı mavi siyah yapıp, sadece burnum gözükecek derecede ortadan ikiye ayırıyordum. Sevgi Yolu’ndan binbir tür gümüş takı alıp, her yanıma saçıyordum. Nasıl bir aşksa benimki çocuğun yanında

Yazının Devamı

ÜÇÜNCÜ TEKiL ŞAHIS

20 Mart 2011

Hayatta ne olursan ol, ama çiftlerin yanındaki üçüncü şahıs olma. Fobiler arasında ilk 10’a giren bu durum; karanlık ve ezik bir profili simgeliyor
Lisede biriyle çıkıyorsan, ilk aşamaları yalnız atlatamazsın. Yanında muhakkak promosyon olarak verilen kuzen, kanka ya da kardeş olur. Bu bir liseli kız kuralı, yapacak bir şey yok. Bu yüzden hafta sonları dershaneden sonra “Annemgillere seninleyim dedim, şimdi seni görürler, ne olur bizle gel” diye yalvaran kızların yanındaki ezik arkadaş çok olmuşumdur. 10 dakika önce bana yalvaran o kızın, sevgilisinin yanına geldikten sonra beni hiç sallamaması ve manitasının benden nefret eden bakışları... Öpüştükleri zaman nereye bakacağımı bilememe hissi, o fazlalıklık, o besleme gibi duran görüntü, o İzel-Çelik-Ercan üçlüsünden, Çelik olma durumu... Yazarken bile kalbim daraldı, işte bu durumdur beni kahreden, yaşarken cehennemi gösteren.

Yaver oldum
Neyse lise bitti de, üniversite, iş hayatı derken üçüncü tekil şahıslık sona erdi. Geçen gün arkadaşımın internetten tanıştığı çocukla buluşması için yanına yaver oldum. “Hangi akla hizmet bu durumu kabullendin?” derseniz, adam sapık, katil, böbrek avcısı çıkarsa bana da eğlence çıkar diye

Yazının Devamı

iÇiMDEKi FERDi TAYFUR

13 Mart 2011

Günlerdir anamı babamı kesmişler, kardeşimden sucuk yapıp yemişler, beni de dolaba kapatıp bu işkenceleri seyrettirmişler gibi bir acı vardı üzerimde. Yerli yersiz kafamın içinde belli kelimeler dolanıyor, GURBET, ACI, GARİBAN, EZİLMİŞ, TERKEDİLMİŞ, YAPAYALNIZ...
Kendimi tonlarca yükün altında ezilmiş unufak olmuş gibi hissediyorum. Biri benden bir şey istediği zaman “Yapma ağabey, vurma ağabey” diye ağladı ağlayacak durumdayım. Pencereden dışarıya dalıp dalıp “Ooffffff” çekiyorum. Gece yatarken cenin pozisyonunu alıyorum “Allahım neden ben böyle yapayalnızım, neden bana bunu yapıyorsun, neden beni sevmiyorsun, neden haa nedeennnnn?” diye hüngür hüngür ağlıyorum.
Sevgilimle telefonda konuşuyoruz, adam diyor ki “10 dakika geç kalabilirim.” Normalde “Tamam” deyip, kapatmam gerekir ya da çok sinirliysem, “Zamanında gel bir gün de beaa” diye carlamam gerek. Ama ben kısık bir sesle, gözlerim dolu dolu “Hep böyle oluyor işte, hep geç kalınıyorum, herkesin geç kaldığı biriyim, ben kimim ki zaten? Neyim ben? Sen de geç kal napalım” deyip iç çekiyorum. Adam sonunda patlayınca kendime geldim, “PuCCa affedersin ama mal mısın? Günlerdir böyle saçma saçma şeyler söylüyorsun iyi misin sen?”

Yazının Devamı

ÖZGÜRLÜĞÜME DOKUNMA

6 Mart 2011

Ne bir siyasi partide dostum, ne bir şirkette yakınım, ne de para babası bir sevgilim oldu. Bana kimsenin yapmadığı kıyağı yaparak, yolumu açan en iyi dostum blogumun kapısına kilit vurdular
Bundan dört sene önce eski sevgilime hırslanarak açtığım internet günlüğüm, aldı benim hayatımı evirdi çevirdi bambaşka yerlere taşıdı. Öğrencilik hayatı bitmiş, sırf sevdiğim adam o şehirde yaşıyor diye Ankara’da kalmış, orada iyi bir televizyon kanalında işe girmiştim. Sonrasında nişan yüzüklerimizi takıp, evlilik için gün saymaya başlamıştık ki gelecekteki lanetimin başlangıcı olarak ayrıldık. Ben tabii fındık beyinli, işi gücü bırakıp beş parasız baba evine döndüm.
Onca sene yalnız yaşayınca aile evine dönmek kolay olmuyordu, bir de aşk acısı çekiyoruz, rahat rahat ergen gibi odamda şarkı bile dinleyemiyordum. Sabah akşam ağla ağla kendimi mundar etmiştim. Ben bu şekilde ölüp ölüp dirilirken, adam kendine manita yapmış tabii, boş durur mu koca kafalı!
Allaaahhhh ben bir sinirlendim, vayyy sen misin bana bunu yapan. Ben unutmadan, beni unutamazsın; ben birini bulmadan, sen nasıl olur da bulursun diyerek kendi kendime cinnet getirdim. Sen daha dur bakayım, internette bana

Yazının Devamı

BiR iŞKENCE ARACI: HALALARIM

27 Şubat 2011

Keçi gribi midir nedir, o bir musallat oldu, bırakmıyor yakamı. Günlerim kabus, ateş arasında gidip gelirken sevgili babacığım durumuma dayanamadı ve ayağı kırılan atları vururlar misali, yanıma halamı yolladı.
Cehennem kapısının üç bekçisi olan halalarımın ortancası yanıma geldi. Daha kapıdan girer girmez, “Oouu, PuCCa! Ne olmuş sana, ayı yavrusuydun şimdi tam bir ayı olmuşsun. Kız, az tut şu boğazını” dedi. Sonra eşyalarını benim dolabıma yerleştirirken “Bunları nerede giyiyorsun, her tarafı açık. Hayır, yakışsa tamam giy, ama şu haline baksana, giyilir mi bu hiç?” Ardından her zaman yaptığı gibi dönüp saçlarımla ilgili “Ayy yine mi boyattın saçlarını, zaten suratın ölü suratı gibi bembeyaz, bir de bakır mı ne yapmışsın, iyice çirkin olmuşsun. Nasıl yaşlı göstermiş seni nasıl, yan yana yürüsek seni benim ablam zannederler” dedi. Tam bir saat boyunca, çirkinliğimden tut, balıketlerimi bırak, asla koca bulamayışımı kavra, evi nasıl böyle pisliğe çevirdiğimize kadar fırlattı. Biz tam kahvaltı yaparken temizlikçi abla da geldi bir güzel. İşte o nokta da benim ölü taklidi yapmam gerekliydi!

Bu kez yenildim
Hayır, zaten abladan çok çekiniyorum. Kadının bir gün cinnet getirip,

Yazının Devamı

BEBiŞiM OLDUN iLK GÜNDEN

20 Şubat 2011

Arkadaşlarım evlendiler... Evi davetiyeyle doldurup, albümlerimi komşumuz Mualla Teyze’ye rakip olacağım şekilde topuzlu fotoğraflarımla süslediler. Şimdiyse ‘meyvelerini’ yeme vakti geldi, patır patır doğurmaya başladılar
Bir arkadaşın evleniyorsa sen ne yaparsan yap, ilişkin asla onunla eskisi gibi olmuyor. Bir defa gecenin bir yarısı canının istediği gibi telefon edemiyorsun. Sonra içip içip, “Nişantaşı’na yakın Canan var, ona gideyim taksi parası vermeyeyim” diyemiyorsun. Beraber zaten çapkınlık yapamıyorsun bir de sen yapınca “Artık düzgün bir ilişkin olsun” diye papara yiyiyorsun. Eskiden tanıştırdığın her adam için “Aşık mısın?” diye sorarken, şimdi tek sordukları soru “Evlenecek mi bu seninle?” oluyor.

Bana altın yok!
Daha ben bunlara alışamamışken şimdi bir de hepsinin elinde bebek var. Çiftleşmelerinizi aynı zamana mı denk getirdiniz, anacım? Bir anda “Teyzesi gel benim Berkcan’ıma bir bak” diye arayıp durdular. Bu hafta sonu artık bu gerçekle yüzleşme zamanıdır diyerek ‘teyze’ sıfatımla arkadaşımın bebeğini görmeye gittim. Kadın çocuğu sanırım sırf millet altın taksın diye doğurmuş. Her gelen benim gibi bir şey taksa, ohoooo. Evlendiklerinde de takmıştım, belimi

Yazının Devamı

14 ŞUBAT SANCISI

13 Şubat 2011

Sevgililer Günü denilen şey, sadece erkeklerin kadınlara çılgın gibi hediye alıp, oraya buraya gezmeye götürüp, onları şımarttıkları gün olmalı

Yarın Sevgililer Günü ve ben adama hâlâ hediye almadım. Özel günleri kutlamayı sevmeyen entel ayağına yatmayı düşünüyorum ama sanırım bunun için de geç kaldım. En son “Bana yükte hafif pahada ağır hediye almazsan başına gelecekleri sen düşün” diyerek kıyameti koparmıştım.
Erkeğe hediye mi alınırmış yaa, hem çok zor hem seçenek az. Çakmak ve Küçük Prens kitabını hediye etmediğim manitam kalmamıştır herhalde. İlginç bir şey olsun diye günlerdir düşünüyorum, orayı burayı karıştırıyorum ama yok, bütün ilginç ve mutlu edecek şeyler kadınlar için yapılmış sanki. Hayır, bir de sınırı da yüksek tuttuk, adama şekilli şemalli komikli don alayım desem olmayacak, karşılığında pırlanta istemişiz. Hadi kol düğmesi alayım desem onu da takmayacak sonra ben sinir olacağım.

Atkılar bana dolandı
Her Türk kızı gibi atkı öreyim hem ucuz hem benim elimden çıktı diye düşünmedim değil. Düşündüm ama bundan önceki bütün sevgililerime ördüğüm atkı benim boynuma dolandı. Uğursuzluk getirirmiş meğersem atkı örmek. Belki de bu yüzden evde kaldım diyerek atkıyı

Yazının Devamı