Keçi gribi midir nedir, o bir musallat oldu, bırakmıyor yakamı. Günlerim kabus, ateş arasında gidip gelirken sevgili babacığım durumuma dayanamadı ve ayağı kırılan atları vururlar misali, yanıma halamı yolladı.
Cehennem kapısının üç bekçisi olan halalarımın ortancası yanıma geldi. Daha kapıdan girer girmez, “Oouu, PuCCa! Ne olmuş sana, ayı yavrusuydun şimdi tam bir ayı olmuşsun. Kız, az tut şu boğazını” dedi. Sonra eşyalarını benim dolabıma yerleştirirken “Bunları nerede giyiyorsun, her tarafı açık. Hayır, yakışsa tamam giy, ama şu haline baksana, giyilir mi bu hiç?” Ardından her zaman yaptığı gibi dönüp saçlarımla ilgili “Ayy yine mi boyattın saçlarını, zaten suratın ölü suratı gibi bembeyaz, bir de bakır mı ne yapmışsın, iyice çirkin olmuşsun. Nasıl yaşlı göstermiş seni nasıl, yan yana yürüsek seni benim ablam zannederler” dedi. Tam bir saat boyunca, çirkinliğimden tut, balıketlerimi bırak, asla koca bulamayışımı kavra, evi nasıl böyle pisliğe çevirdiğimize kadar fırlattı. Biz tam kahvaltı yaparken temizlikçi abla da geldi bir güzel. İşte o nokta da benim ölü taklidi yapmam gerekliydi!

Haberin Devamı

Bu kez yenildim
Hayır, zaten abladan çok çekiniyorum. Kadının bir gün cinnet getirip, “Bu evi nasıl böyle kirletiyorsunuz” diyerek vileda sopasıyla hepimizi dövmesin diye, abla gelmeden fırrr diye evden tüyüyorduk. Ama bu kez gerçekle yüzleşme zamanım gelmişti sanırım. Bir yanda abla, bir yanda halam, bir yanda kirli ev. Bu kez yenilmiştim.
Halam öncelikle ablaya, benim çocukken ne gerizekalı olduğumu, onların beni ne güçlüklerle büyüttüğünü anlatıp durdu. O, hikayelerimi anlatırken ben bulaşıkları yıkadım.
Sonra salona geçtik, halam bu kez lisedeyken evde bulduğu aspirinleri nasıl uyuşturucu zannettiğini, her gün peşimden okula gelip, beni kontrol ettiğini Müge Anlı’yı izleyerek ablaya anlattı. Ben o sırada toz alıyordum.
Sonra benim odaya geçtik, halam bütün çekmecelerimi temizliyor gibi yaparak içlerini kurcaladı. Eline aldığı her tangayı gözüme sokarak “Bunlar seni kabız eder kabız, zaten tuvaletini yapamıyorsun. Ayyy Gülseren Abla, bu kızın bağırsaklar çalışmıyor. Bebekken daha bu pıt pıt oraya buraya dışkısını yapardı, zeytin çekirdeği zannederdi diyerek bir de iç organlarımı aşağıladı. Ben o sırada dolabımı temizledim.
Ardından banyoya geçtim, halam ise hâlâ benim odada bir şey bulurum umuduyla yatağın altında dedektifçilik oynadı. Yani o hasta halimle bütün evi temizledim neredeyse, sonra artık dermanım kalmayınca biraz uzanayım dedim. Demez olaydım kadın çıldırdı, “Beni gezmeye götür, ben buraya sen uyu diye gelmedim” diye bas bas bağırmaya başladı. Diyemiyorum da, “Sen buraya hastayım diye geldin”, daha da delirecek çünkü. Giyindik, çıktık dışarı, en son eve ağlaya ağlaya girdiğimi hatırlıyorum.

Haberin Devamı

Ev arkadaşıma da yetti
Akşam oldu, bizim evde genelde pek yemek pişmediği için ev yemeği denilen nane nedir unuttuk. Hani eve büyük kadın gelince doğal olarak yemeği de o yapar ya, hah işte bizimki onu da gariban ev arkadaşıma yaptırdı. Kızcağız bademli pilav yaptı yahu. Kız yemeği yaparken, sen ne ara girdin kızın odasına, gitmiş don çekmecesinin içindeki prezervatifi bulmuş. Babam, “Halan gelecek” deyince, odamda ne varsa kızın odasına koydum doğal olarak. Hayır, yaptığı terbiyesizlik yetmiyor; bir de, “Seni anan baban burada birey olasın diye yolladı, bu tırtıklı, çilekli şeylerle oynayasın diye mi?” diye hesap soruyor. Kız da yazık ben arada varım diye sesini çıkartmadan yaptı pilavını. Sonra tek lokma yiyemeden geçti odasına Kemalettin Tuğcu’nun romanlarındaki ezilmişler gibi. Ardından çok ateşlendim, hayal meyal hatırlıyorum yaptığı işkenceleri. Öyle strese girmişim ki egzama çıktı ellerimde. Eğer haftaya yazımı görmezseniz bilin, dayanamadım bu acıya, kestim bileklerimi.