Arkadaşlarım evlendiler... Evi davetiyeyle doldurup, albümlerimi komşumuz Mualla Teyze’ye rakip olacağım şekilde topuzlu fotoğraflarımla süslediler. Şimdiyse ‘meyvelerini’ yeme vakti geldi, patır patır doğurmaya başladılar
Bir arkadaşın evleniyorsa sen ne yaparsan yap, ilişkin asla onunla eskisi gibi olmuyor. Bir defa gecenin bir yarısı canının istediği gibi telefon edemiyorsun. Sonra içip içip, “Nişantaşı’na yakın Canan var, ona gideyim taksi parası vermeyeyim” diyemiyorsun. Beraber zaten çapkınlık yapamıyorsun bir de sen yapınca “Artık düzgün bir ilişkin olsun” diye papara yiyiyorsun. Eskiden tanıştırdığın her adam için “Aşık mısın?” diye sorarken, şimdi tek sordukları soru “Evlenecek mi bu seninle?” oluyor.

Haberin Devamı

Bana altın yok!
Daha ben bunlara alışamamışken şimdi bir de hepsinin elinde bebek var. Çiftleşmelerinizi aynı zamana mı denk getirdiniz, anacım? Bir anda “Teyzesi gel benim Berkcan’ıma bir bak” diye arayıp durdular. Bu hafta sonu artık bu gerçekle yüzleşme zamanıdır diyerek ‘teyze’ sıfatımla arkadaşımın bebeğini görmeye gittim. Kadın çocuğu sanırım sırf millet altın taksın diye doğurmuş. Her gelen benim gibi bir şey taksa, ohoooo. Evlendiklerinde de takmıştım, belimi doğrultamadan bir de bu çıktı. Millete seviştiler diye resmen para veriyoruz. Ben de her gün sevişiyorum ama hiçbir arkadaşım, “Al PuCCa’cım sana lazım olur şu çeyrek, seksi don alırsın” demiyor.

Alsam, kaçsam
Elimde 15 cm. bez parçaları ama fiyat olarak maşallah benim alacağım elbiseden de pahalı, garip oyuncaklar ve çeyrek altınımla dikildim kapıya. Kapıyı elinde bebeğiyle açtı arkadaşım. Allahım o nasıl güzel bir şey öyle, top gibi suratı, bezelye gibi ayakları, tombik baldırları var. Öpmeye doyamıyorsun resmen, çipil çipil bakıyor suratına, al mıncıkla saatlerce. Sana değil çeyrek altın, üzerine ev, araba, arsa, yat, kat yapmak lazım. O dünya çirkini ana babadan nasıl o güzelim şey meydana gelmiş? Temeli atarken bal mı sürmüşler ne? Çocuğu kaçırmak istedim resmen.

Bir sakinleş
Hemen doğurmam lazım. Evlenmesem bile bir çocuk şart diye kendimi inandırırken bebek ağlamaya başladı. Bir anda bütün hevesim kaçtı. Susmuyor bir türlü yırtınıyor, mosmor oldu ağlamaktan. Neden ağladığını da çözemiyorum yani en fazla ya acıktın, ya altına yaptın bu kadar kıyameti koparmanın alemi ne? “Bir dur, bir sakinleş” diyorum, yok anacım susmuyor sanki kolunu bacağını kesiyorlar bebeğin. Az önce kaçıracağım çocuktan nefret ettim. O dünya tatlısı bebek büyük ihtimalle zaten Sezercik gibi dünya iticisi bir velet oluverir üç sene sonra.
Bir de ben severken ağlaması da kötü. Potansiyel suçlu gibi oluyorsun bir anda. İnsanlara sürekli olarak açıklama yapma gereğindesin, “Eeee seviyordum, ne oldu anlamadım. Yaa bebekler aslında beni sever, acaba bezini mi değiştirsek?” Hemen sıvıştım, mutfağa gittim. Mutfaktayken kendimi evli, mutlu ve çocuklu bir anne olarak düşünmeye çalıştım, yok olmadı. Hayatımın merkezinin bir çocuk olması fikri sanırım beni korkuttu. Yani her ağladığında mutfağa kaçamayacağım yamuk yumuk, her yana sıçan, sürekli istekleri olan, en önemlisi bana muhtaç birine hayatı bağlamak biraz ürkütüyor beni sanırım. Dünyada en çok istediğim şey anne olmak ama bu olay Channel çanta değil ki. Heveslenip, hırs yapıp alarak köşeye koyasın. Bir insan yetiştirmek, onu birey yapmak, kendinden daha çok onu önemsemek, önem sıralarının değişmesi ve bencilliğini unutmak... Bebek bir türlü susmak bilmedi, benim de başım ağrıdı. Bir süre sonra bunları düşünerek çıktım gittim bekar evime...