Bugün Dünya Kalp Günü. Yapılacak kutlamalarda amaç, kalp-damar hastalıklarına karşı toplumu, kamu yöneticilerini ve konuyla ilgili olan herkesi uyarmak, korunma yollarını anlatmak ve öncülük yapmak. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı önderliğinde hazırlanan bir eylem planı yarın yapılacak bir toplantıyla açıklanacak
1 - Dost ortamlar
Her yıl Dünya Kalp Örgütü önderliğinde kutlanan dünya kalp gününde, bir tema ön plana çıkarılıyor. 2014 yılının teması “Kalbe dost ortamlar”... Bu tema yaşamın her alanında kalp sağlığına uygun ortamların yaratılmasını içeriyor. Bu yaklaşımla kalp hastalıklarının önlenmesinin esas olarak bir kişisel sorumluluk olduğu anlayışının ötesine geçiliyor. Başka bir deyişle “sigara içme”, “sağlıklı beslen”, “düzenli egzersiz yap” diye sıkça dikkat çektiğimiz yaşam tarzı önerilerinden başka atılması gereken adımların olduğunu vurguluyoruz. “Kalbe dost ortamlar” teması dört başlık altında işleniyor: Yaşa, çalış, oyna ve katıl.
Evimizde, sokakta, yollarda ve akla gelen bütün yaşam alanlarında sağlık ön plana alınarak yaşanmalı. Bunu başarabilmek için ulaşılması gereken birçok hedef var. Rahat yürünebilecek yollar, derin derin solunabilecek temiz hava, kahvede
Geçen haftaki yazımda stentlerin kalp damar hastalıklarının tedavisinde yeni bir çığır açtığından söz etmiştim. Tıpta yeniliklerin çoğunun bir derde çare olurken, çözülmesi gereken yeni sorunları da beraberinde getirdiğine değinmiştim. Stentlerin hikâyesi bu duruma güzel bir örnek oluşturuyor...
Stentler damar darlıklarının açılmasında, sadece balon kullanılarak yapılan işleme göre önemli bir ilerleme sağladı. Lakin stentle genişletilen her 6- 7 hastadan birinde damarın yeniden daraldığının görülmesi bu yeni soruna çözüm arayışlarını başlattı.
1- Daralmanın sebebi!
Vücudumuz, herhangi bir yerine yabancı bir madde koyulduğunda, onu özel ürettiği hücrelerle sarmak ister. Metalden yapılmış bir kafes olan stentin tellerini, ürettiği yeni hücrelerle kaplamak için harekete geçer. Bir süre sonra stentin telleri bir hücre tabakasıyla kaplanır. Çoğu zaman bu tabaka incedir. Bazen yeni hücre üretimi çok fazla olur. Stentin içi hücrelerle dolar, kana akacak yer kalmaz. Bu sorunu, aşağıdaki grafikte bir tünele benzeterek açıklamaya çalıştım.
Her çeşit tedavi yapıldı
Stentin tıkanmasının tedavisi zordur. Stentin içi vücudun yeni ürettiği hücrelerle dolduğunda ortaya çıkan
Bundan 60 yıl önce kalp krizi geçiren bir kişiye doktorlar bol bol dinlenmesini söylemekten başka bir şey yapamıyorlardı. Bugün ise tıkanan damarı dakikalar içinde açabiliyoruz. Bu noktaya gelene kadar birçok engelin aşılması gerekti. Yolculuk devam ediyor...
İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’daki müttefik ordularının komutanı olan general Dwight Eisenhower, 1952 yılındaki seçimlerde Amerikan Başkanı seçildi. Dünyanın en gelişmiş sağlık sisteminin olduğu ülkenin başkanı olan emekli general 1955 yılında 65 yaşındayken kalp krizi geçirdi. O yıllarda ne kalp krizine yol açan kan pıhtısını eritmek için verilecek bir ilaç vardı ne de darlığı açacak başka bir yol. Henüz kalp damarlarını görüntülemek, yani anjiyo yapmak bilinmiyordu. Balonla daralan damarların açılmasına daha 22 yıl vardı.
Eisenhower hastaneye yatırıldı, oksijen çadırına kondu ve ‘Heparin’ adlı kan sulandırıcı verilmeye başlandı. Haftalar süren yatak istirahatiyle yaralı kalbin toparlanması beklendi. Elden gelen başka bir şey yoktu. 1950’lerde ne anjiyo vardı ne baypas, ne de stent. Kalp hastalıklarının tedavisini ve hastaların kaderini değiştiren bu buluşlar Eisenhower’in kalp krizi geçirmesinden sonraki
Barselona’da geçen hafta yapılan dünyanın dört bir yanından gelen 30 bin kişinin katıldığı Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin yıllık bilimsel toplantısında binlerce bildiri sunuldu. İşte kongrede en çok yankı yapan bildiriler
Kalp yetersizliğine yeni ve etkin ilaç
Ülkemizde kalp yetersizliği nedeniyle nefes darlığı, halsizlik ve yorgunluktan şikâyet eden, sık sık hastaneye gitmek zorunda kalan yüzbinlerce insan var. Bu hastaların sıkıntısını azaltan, ömrümü uzatan ve neredeyse 20 yıldır kullanılmakta olan ilaçlar var ama yeni bulunan bir ilaç yok. Bunun nedeni bu konuda araştırma yapılmaması değil. Tam tersine, başlangıçta büyük ümitler bağlanmış birçok ilaç piyasaya çıkmadan çöpe atılmak zorunda kalındı. Çünkü karşılaştırmalı araştırmalar yeni ilacın ya eski tedavilere ek bir yarar sağlamadığını, ya da kabul edilemez yan etkileri olduğunu gösterdi.
Barselona’daki toplantıda sunulan bir bildiriden, yeni ve etkin bir kalp yetersizliği ilacına kavuşacağımızı öğrendik. Henüz ismi bile konmamış olan bu ilaç 47 ülkeden rastgele iki gruba ayrılan 8400 hasta üstünde denendi. İki yıl sonra yeni ilacın ölüm ve hastaneye yatma oranlarını azalttığı saptandı. Yeni ilacın 2015 yılında
Afrika’ya seyahat edecek olanlar bu günlerde ‘Ebola’ virüsü kaparız diye endişeliler. Gerçekte gezginlerin daha çok korkmaları gereken başka mikroplar var. Kolay bulaşan bu mikroplara dünyanın birçok yerinde rastlamak mümkün
Ebola salgının bir türlü kontrol altına alınamaması, aksine çevre ülkelere de yayılması tüm dünyada, özellikle iş veya tatil nedeniyle seyahat edenlerde endişeye yol açtı. Okurlardan bu konuyla ilgili birçok soru geldi.
Seyahat edenlerin, Ebola’nın görüldüğü ülkelere gitmedikten sonra endişeye kapılmalarına gerek yok. O ülkelere gitseler dahi hastalık kapma riski oldukça düşük. Çünkü bir kişi Ebola virüsü taşısa bile hastalık belirtileri ortaya çıkmamışsa bulaşıcı olmuyor. Belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastaya veya eşyalarına dokunulmazsa hastalık kapma ihtimali yüksek değil. Gezginlerin Ebola’ya yakalanmaktan korkmalarına gerek yok, ama başka birçok bulaşıcı hastalık tehlikesine karşı tedbirli olmalarında yarar var.
Besin zehirlenmesi
Çoğumuzun başına gelmiştir. Yeni gittiğimiz bir yörede karın ağrısı, mide bulantısı, kusma ve ishalle yatağa düşüp ya tatilin keyfini çıkaramamış ya da yapmamız gereken işleri tamamlayamamışızdır. Başımıza
ALS insanı haraketsizleştirip kendi vücudu içine hapseden bir hastalık. Kovadaki buzlu suyu başından aşağı boşalttıktan sonra arkadaşlarına hodri meydan, siz de benim gibi hem buzlu suyla ıslanın hem de bağış yapın diyen kişi, bu hastalıkla yapılan mücadeleye katkıda bulunuyor
Amerikalılar beyzbolu milli sporları olarak görürler. Bu sporun yaş, yöre, sosyal sınıf, ırk, cinsiyet farkı gözetmeden insanları bir birine bağlayan kültürel bir yanı olduğunu düşünürler.
Bir keresinde aynı masada bulunduğum beyzbol düşkünü iki kişi hararetle bir karşılaşmanın ayrıntılarını konuşuyorlardı. Her halde dünkü maçı seyretmişler diye düşündüm. Biraz sonra 1930’lardaki bir maçta kimin galip getirici vuruşu yaptığı konusunda iddiaya girdiklerini görünce çok şaşırdım. Zamanla bunun hiç de yadırganacak bir şey olmadığını anladım. Bazı yıldız beyzbol oyuncularının yıllar geçse bile adlarından sık sık söz edilmesini, hikâyelerinin anlatılmasını yadırgamaz oldum.
Son günlerde adı sıkça duyulan, eski yıldız oyunculardan Lou Gehrig, beyzbol ile Amerikan folklorunun nasıl iç içe geçtiğini göstermesi açısından güzel bir örnek. Gehrig’in adını sıkça duymamızın nedeni, son günlerdeki buzlu
Vücudumuzun dışarıyla temas eden hemen her yerini kaplayan derimiz mikropların içeri geçmesine engel olan mükemmel bir organdır. Dost saydığı zararsız binbir çeşit mikrobu üstünde barındırır. Bunların çoğu yıkandığımız zaman bile derimizi tümüyle terk etmez. Buna karşılık çeşitli hastalıklara sebep olan kötü mikroplar temas ettiğimiz ortamlara ve hijyen kurallarına ne ölçüde uyduğumuza bağlı olarak derimizde, özellikle ellerimizde yer edinirler.
Her gün yüzlerce kere dokunduğumuz bir çok yüzeyde bulunan mikropların elimize geçmesi kaçınılmazdır. Elimizi yıkayarak bu mikroplardan kurtulmazsak hem kendimize hem de elini sıktığımız kişilerin hastalanmasına zemin hazırlamış oluruz.
Dokunduğun yere dikkat!
Mikropların yayılmasında en önemli araç nedir sorusuna, “ellerimizdir” diye cevap verirsem yanlış yapmış olmam. Bir dakika düşünüp gün içinde ellerimizle nelere ve nerelere dokunduğunuzu hatırlarsanız bana hak vereceğinizden eminim.
Çiğ hayvan etiyle uğraşanlar başta olmak üzere besin endüstrisinde çalışanların ellerinde, vücutlarında ve giysilerinde tehlikeli mikropların bulunma riski yüksektir. Çiğ et ne kadar temiz görünürse görünsün hayvan dışkısıyla kirlenme
İlaç almaya başladıktan sonra yeni şikâyetler ortaya çıkarsa bu durumu aldığımız ilacın yan etkilerine bağlama eğilimindeyizdir. Halbuki her şikayet mutlaka aldığımız ilacın yaptığı bir yan etki değildir. Karşılaştırmalı bilimsel çalışmalar tedavi sırasında ortaya çıkan her sorunun ilaca bağlı olmadığını gösteriyor...
Hangi hastalıkta olursa olsun tedavinin başarılı olabilmesi için doktorun tavsiyelerine uymak, verilen ilaçları zamanında, yeterli dozda ve tavsiye edilen süre boyunca almak gerekir. Kısa dönemli tedavilerde, örneğin idrar yolu enfeksiyonu için bir hafta süreyle günde iki kere antibiyotik hapını çoğu kişi aksatmadan alır.
Ama, uzun süre kullanıması gereken tedavilerde, örneğin tansiyon veya yüksek kolesterol için verilen ve ömür boyu alınması gereken ilaçlar için durum farklıdır.
Birçok hasta tedaviye başladıktan bir süre sonra ilaçlarını bırakır. Neden olarak da çoğu zaman ilaçların yan etkileri öne sürülür. Şikâyet edilen yan etkilerden bazıları gerçekten alınan ilaca bağlı olsa da birçoğunun ilaçla ilgisi yoktur.
Hastalar bu gerçeği kabul etmeye pek yanaşmazlar ama karşılaştırmalı bilimsel çalışmalar tedavi sırasında ortaya çıkan her şikayetin ilaca