Afrika’ya seyahat edecek olanlar bu günlerde ‘Ebola’ virüsü kaparız diye endişeliler. Gerçekte gezginlerin daha çok korkmaları gereken başka mikroplar var. Kolay bulaşan bu mikroplara dünyanın birçok yerinde rastlamak mümkün
Ebola salgının bir türlü kontrol altına alınamaması, aksine çevre ülkelere de yayılması tüm dünyada, özellikle iş veya tatil nedeniyle seyahat edenlerde endişeye yol açtı. Okurlardan bu konuyla ilgili birçok soru geldi.
Seyahat edenlerin, Ebola’nın görüldüğü ülkelere gitmedikten sonra endişeye kapılmalarına gerek yok. O ülkelere gitseler dahi hastalık kapma riski oldukça düşük. Çünkü bir kişi Ebola virüsü taşısa bile hastalık belirtileri ortaya çıkmamışsa bulaşıcı olmuyor. Belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastaya veya eşyalarına dokunulmazsa hastalık kapma ihtimali yüksek değil. Gezginlerin Ebola’ya yakalanmaktan korkmalarına gerek yok, ama başka birçok bulaşıcı hastalık tehlikesine karşı tedbirli olmalarında yarar var.
Besin zehirlenmesi
Çoğumuzun başına gelmiştir. Yeni gittiğimiz bir yörede karın ağrısı, mide bulantısı, kusma ve ishalle yatağa düşüp ya tatilin keyfini çıkaramamış ya da yapmamız gereken işleri tamamlayamamışızdır. Başımıza gelenin birkaç saat önce yediğimiz bir şeye bağlı olduğunu tahmin etsek de çoğu zaman nedenini tam olarak bilemeyiz.
Yemekle beraber mide ve bağırsaklara bin bir çeşit mikrop girer. Büyük çoğunluğu ise zararsızdır. Ama bazı mikroplar vardır ki bağırsaklarda kıyamet koparırlar. ‘E. Coli’ adlı bakteri bunların başında gelir, besin zehirlenmesine neden olur.
Mezbahadan kasaba oradan da yemeğin hazırlandığı yere kadar birçok yüzeyden ete mikrop bulaşabilir. Et iyi pişmeden yenirse mikroplar ölmemiş olduğu için birkaç saat içinde bağırsaklar bozulur, ishal ve kusmadan insan neye uğradığını şaşırır. Çoğu zaman dinlenme ve bol su içmenin dışında yapılacak bir tedavi yoktur. Eğer rahatsızlık bir iki günden uzun sürerse, yüksek ateş varsa, dışkıyla beraber kan geliyorsa ve şikâyetler azalacağına artıyorsa gecikmeden hastaneye gitmek gerekir.
Tifo
İyi yıkanmamış sebze, meyve veya kirli sudan sıkça bulaşan bir başka mikrop da ‘Salmonella’ adlı bakteridir. Salmonella ailesinin birçok üyesi vardır. Bunlardan biri tifoya yol açar. Haritada görüldüğü gibi dünyanın birçok ülkesinde salgınlar yapan tifo, başlangıçta besin zehirlenmesine benzer.
Ateş kırkın üstüne çıkınca, deride kırmızı döküntüler görülmeye başlanınca daha ciddi bir sorun olduğu anlaşılır. Antibiyotiklerle tedavi edildiğinde hasta birkaç gün içinde iyileşir. Tedavide gecikilirse bağırsak delinmesinden kalp iltihabına kadar birçok organda ciddi problemler ortaya çıkabilir.
Sıtma
Tropikal iklimlere seyahat edenleri bekleyen en önemli sağlık sorunlarından biridir sıtma. Sıtma yapan ne bakteridir ne de virüs, tek hücreli bir parazittir. Anofel cinsi sivrisineklerin dişisi, sıtmalı bir kişinin kanının ‘emip parazitini’ alır, ondan sonra kanını emmek için soktuğu insanlara paraziti verir. Böylece vücuda giren tek hücreli canlı karaciğere yerleşir. Aradan günler, haftalar, bazen çok daha uzun süre geçer. Bir gün titremeyle yükselen ateş nöbetleri, bitkinlik, yaygın kas ağrılarıyla hastalık kendini gösterir. İlaçlarla etkin olarak tedavi edilebilir. Buna rağmen dünyada her yıl 1 milyondan fazla insan sıtma yüzünden hayatını kaybetmektedir.
Sıtmanın yaygın olduğu ülkelere gidecek kişi, yola çıkmadan önce mutlaka doktoruna danışıp seyahat sırasında düzenli ilaç alarak sıtmadan korunabilir. Vücudun büyük bir kısmını kapatan kıyafetler giymek, açıkta kalan yerlere sivrisinekleri kaçıran krem sürmek, gerektiğinde cibinlik kullanmak da hasta olmamak için alınabilecek diğer bazı önlemlerdir.
Sarılık
Halk arasında sarılık bir hastalık olarak düşünülse de göz aklarının ve derinin sararması birçok karaciğer hastalığında ve bazı kan hastalıklarında görülen bir belirtidir. Çeşitli virüsler sarılıkla kendini gösteren, tıbbi adı ‘hepatit’ olan karaciğer iltihabı yapar. Bunlardan biri vardır ki yeme içmeyle bulaşır.
Hastalık, ‘Hepatit A’ denilen virüs vücuda girdikten birkaç hafta sonra ortaya çıkar.
Bu hastalık besinlerle özellikle deniz ürünü, hele pişmeden yenilen deniz ürünleriyle bulaşır. Su borularına lağım suları sızarsa hepatite davetiye çıkarılmış olur. Kirli suyla yıkanmış besinlerden, bardak ve sürahiden ya da suyun kendisinden virüs kolayca bulaşır.
Dang humması
Sivrisi-neklerin bulaştırdığı başka bir hastalık da Dang hummasıdır. Ani yükselen ateş, şiddetli kas, eklem ve baş ağrısıyla seyreden bu hastalık da Dang hummasıdır. Genellikle bir iki haftada iyileşen bu virüs hastalığına ağrılar nedeniyle halk arasında kemik kıran humması denir. Bir de iç kanama yapan, Dang kanamalı humması denilen öldürücü cinsi vardır.
Dang virüsü taşıyan sivrisinek, sıtma bulaştıran sivrisinekten farklıdır. Temiz su sever, bataklık olmasına gerek yoktur, bir kaç kaşık su bile yaşayıp üremesine yeter, hele bakraç, leğen gibi kapların içinde su varsa değmeyin keyfine. Kalabalık yerleri sever, 10 günlük olan ömrünü evlerin içinde geçirmek ister. Birçok sivrisineğin aksine uçarken hiç ses çıkarmaz. Pek müşkilpesenttir, hayvanlara gitmez, sadece insanları sokar. Gece uyur, gündüz kan emer. Bu nedenle gece kullanılan cibinlikler bir işe yaramaz. Dang hummasından korunmak için sıtmada olduğu gibi sivrisinekten korunmak esastır.
Kolera
Ülkemizde sık görülmese de dünyanın birçok yerinde kolera salgınları hiç ender değildir. Kolera da su ve kirlenmiş besinlerle bulaşır. Suçlu çoğu zaman kirli sulardan elde edilmiş deniz ürünleri veya lağım karışmış suyla yıkanmış besinlerdir. Birçok insanda hastalık hafif seyreder. Ama ağır ishalle seyrettiği zaman kaybedilen su yerine konmazsa kısa sürede ölüme yol açabilir.
Doğal afetler sırasında su ve kanalizasyon sistemleri tahrip olduğu için kolera salgınlarına sık rastlanır. En etkili tedavi ağızdan bol bol sıvı vermektir.
Temizlik şart
Besin zehirlenmesi, tifo, hepatit A, kolera ve daha birçok hastalık, yediğimiz içtiğimiz şeylerle bulaşır. Mikroplar, besinin veya suyun kaynağından başlayarak hazırlanma sürecinde temas ettiği yüzeylerden, dokunan ellerden, içine konulduğu kaptan, bardak ve çanaktan bulaşmış olabilir.
Bu hastalıklardan korunmak için tanımadığımız yerlerde yemek yerken, su içerken çok dikkatli olmak gerekir. Sokakta satılan besinlerden ve açık içeceklerden, satan kişinin çıplak eliyle verdiği yiyeceklerden hastalık bulaşma riski olduğu hatırlanmalıdır. Su temizliğinin şüpheli olduğu ülkelerde sadece su içerken değil, çiğ sebze ve meyve yerken de dikkatli olmalı, kabuğu soyulmayan meyvelerden uzak durulmalıdır.
Besinlerle bulaşan hastalıkların sık olduğu ülkelerde şişe suyundan başka su içmemelidir. Şişe suyunu da bardakla değil kapağını kendi açtığınız şişeden içmeniz en doğrusudur.
Sık sık el yıkamanın mikroplara karşı en etkin silah olduğu da hiç unutulmamalıdır.
Keneyle bulaşanlar
İnsana hastalık bulaştıran başka bir hayvan da kenelerdir. Kan emmek için vücuda yapışan keneden geçen virüsün yaptığı ‘Kırım Kongo’ kanamalı humması son yıllarda ülkemizde birçok kişiyi hasta etti, ölümlere yol açtı.
Son yıllarda kanamalı humma bir ölçüde de olsa azaldı ama yine kenelerin bulaştırdığı Lyme hastalığı giderek yayılıyor. Bu hastalıkta kenenin soktuğu yerde kızarma, ateş, bitkinlik ve baş ağrısı olur. Antibiyotik tedavisi yapılırsa hasta iyileşir. Tedavi edilmezse kapte, beyinde ve eklemlerde ciddi sorunlar oluşabilir.
Keneyle bulaşan hastalıklara karşı korunmanın birinci kuralı kenenin derimizle temasını önlemektir.