Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Vücudumuzun dışarıyla temas eden hemen her yerini kaplayan derimiz mikropların içeri geçmesine engel olan mükemmel bir organdır. Dost saydığı zararsız binbir çeşit mikrobu üstünde barındırır. Bunların çoğu yıkandığımız zaman bile derimizi tümüyle terk etmez. Buna karşılık çeşitli hastalıklara sebep olan kötü mikroplar temas ettiğimiz ortamlara ve hijyen kurallarına ne ölçüde uyduğumuza bağlı olarak derimizde, özellikle ellerimizde yer edinirler.

Dikkat ellerimiz mikrop deposu

Her gün yüzlerce kere dokunduğumuz bir çok yüzeyde bulunan mikropların elimize geçmesi kaçınılmazdır. Elimizi yıkayarak bu mikroplardan kurtulmazsak hem kendimize hem de elini sıktığımız kişilerin hastalanmasına zemin hazırlamış oluruz.

Haberin Devamı

Dokunduğun yere dikkat!
Mikropların yayılmasında en önemli araç nedir sorusuna, “ellerimizdir” diye cevap verirsem yanlış yapmış olmam. Bir dakika düşünüp gün içinde ellerimizle nelere ve nerelere dokunduğunuzu hatırlarsanız bana hak vereceğinizden eminim.
Çiğ hayvan etiyle uğraşanlar başta olmak üzere besin endüstrisinde çalışanların ellerinde, vücutlarında ve giysilerinde tehlikeli mikropların bulunma riski yüksektir. Çiğ et ne kadar temiz görünürse görünsün hayvan dışkısıyla kirlenme riskinin olduğu unutulmamalıdır.
Gözle görülemeyecek kadar az miktarda dışkının insana bulaşması bir bulaşıcı hastalığın oluşması için yeterlidir. Bir gram dışkıda bir trilyondan fazla mikrop olduğu düşünülecek olursa işin ciddiyeti anlaşılır. Tifo, dizanteri, kolera, bulaşıcı sarılık gibi tehlikeli hastalıkların yanı sıra besin zehirlenmelerinin nedeni de çoğu zaman dışkı kaynaklı mikroplardır.

Dikkat ellerimiz mikrop deposu

Elimizi yüzümüze, ağzımıza, burnumuza, gözlerimize sürdüğümüzde var olan mikroplar kolayca vücudumuza girip ciddi hastalıklara yol açabilir. Kirli ellerle tuttuğumuz bir sandviçi yediğimizde bağırsaklarımızın bozulması tehlikesi vardır. Bir dostumuzla tokalaştığımız zaman, eğer elimiz kirliyse onu da tehlikeye atmış oluruz.


Elimizden yüzümüze
Görünüşte temiz olan, gerçekte milyarlarca mikrobun kaynadığı bir yüzeye dokunduktan sonra elimize bulaşan mikropları dokunduğumuz başka yerlere bulaştırdığımızın farkında bile olmayız. Çoğu zaman elimizin mikroplarla dolu olduğunu bile bilmeyiz. Bir örnekle açıklayayım.
Tuvalete gittikten sonra elini iyice yıkamayan birinin daha sonra bir mağzada ödeme yaparken verdiği paraya bulaşan mikroplar bir süre sonra başka birisine para üstü olarak verililen paralarla o kişinin eline bulaşır. Bir süre sonra siz o kişi ile el sıkışacak olursanız ellerinize ciddi hastalıklara yol açabilecek mikroplar dolar. Eğer ellerinizi yıkamadan yemeğe oturur, tuttuğunuz bir parça ekmeği ağzınıza atarsanız bir kaç saat sonra karın ağrısı, ishal ve kusma ile kıvranmanız işten bile değildir.

Bağışıklık sistemi zayıflarsa
Yukarıdaki örnekte sözünü ettiğim mikrop bulaşması hiç de ender değildir. Çok şükür ki, bağışıklık sistemimiz çoğu zaman zaralı mikroplara karşı bizi korur ve hasta olmamızı önler.
Ama savunmamızın zayıfladığı zamanlarda mikropların işi kolaylaşır. Çocuklarda, yaşlılarda, diyabet gibi kronik hastalığı olanlarda, hamilelerde, bağışıklık sistemini zayıflatan ilaç alanlarda mikroplar daha kolay hastalık yaparlar. Basit bir soğuk algınlığı sırasında bile bağışıklığımız gücünü geçici olarak yitirdiği için hastalıklara karşı etkin olarak savaşamayız.
Vücut direncimiz tam olsa da elimize bulaşan mikrop çok azgınsa savunma sistemimizin üstesinden gelip hastalığa yol açabilir. Grip salgınlarında sapa sağlam insanların yatağa düşmesinin nedeni budur. Elle bulaşan mikroplar sadece mide bağırsak hastalığı yapmazlar. Grip ve diğer solunum yolu hastalıklarındaki en önemli aracılardan biridir ellerimiz. Menenjitten apse yapan mikroplara kadar bir çok derdi kendi ellerimizle sokarız vücudumuza

Haberin Devamı

Dikkat ellerimiz mikrop deposu

Haberin Devamı

Uzmanlar el yıkamanın mikropların önemli bir ulaşım aracının ortadan kaldırdiğını söyleyerek herkese el hijyenine özen gösterme çağrısı yapıyorlar.

El yıkama en güçlü silah
Mikropların oluşturduğu tehlikeye karşı etkin silahımızı gereği gibi kullandığımızda düşmanlar çaresizlik içinde ölüp giderler. Bu etkili silah su ve sabundur. Ellerimizin kirlenmiş olduğunu düşündüğümüzde, tuvaleti kullandıktan sonra, yemeklerden önce ellerimizi iyice sabun ve bol suyla yıkarsak ve sık sık elimizi yüzümüze götürmezsek enfeksiyon riskini ciddi biçimde azaltmış oluruz.
El yıkama bulaşıcı hastalıklardan korunmada çok önemli ama tek yöntem değildir. Son yıllarda üstünde durulmaya başlanan bir başka tedbir daha var: Özellikle hastane gibi azgın mikropların bolca bulunduğu ortamlarda ve bulaşıcı hastalıkların salgın olduğu zamanlarda çok işe yarayan bu tedbir, el sıkışmaktan vaz geçmektir.

Dikkat ellerimiz mikrop deposu

Tokalaşmaktan vazgeçmek kolay değil
El sıkışmayı bırakmak kolay değil. Binlerce yıl öncesine dayanan kültürel, geleneksel ve toplumsal kökleri olan bir davranış bu. Hoş geldin derken de, güle güle diye uğurlarken de el sıkışıyoruz. Barışırken, anlaşma yapınca, tebrik ederken elimizi uzatıyoruz. Ama el sıkışmanın geri planda olduğu toplumlar da var.
Farklı kültürlerde, el sıkışmadan, dostluk, saygı, selam gibi duyguları ifade eden davranışlar var. Hindistan da “Namasta” denilen selamlama çok yaygın. Budistler ve Hindu’lar için dini anlamı olan bu selamlama tarzı seküler topluluklarca da yaygın olarak kullanılıyor.
Japonlar karşılamalarında, uğurlamalarında, birbirlerini eğilerek selamlıyorlar, el sıkışmaları ise oldukça ender.
Ortadoğu’da ve Asya’daki başka bazı kültürlerde eli kalp üstüne koyup hafifçe eğilerek verilen selam kullanılsa da el sıkma da çok popüler. Daha da ötesi ülkemizde ve bir çok çevre ülkede sarılıp öpüşme de dostluk ve yakınlık göstergesi olarak çok sık kullanılır.
Son yıllarda bazı batı ülkelerde, daha çok gençler arasında el sıkışma yerine kullanılan başka yöntemler de var. Gençler arasında yaygın olarak yumruk tokuşturmak özellikle Afrika kökenli Amerikalı gençler arasında çok rağbette. Dostluk ifade ederken, kutlamalarda elleri kaldırıp açık avuçları vurarak yapılan davranış da bir başka selamlama biçimi.

Dikkat ellerimiz mikrop deposu

Sıradan bir el sıkışma ile 100 mikrop bulaşrsa, kuvvetli bir tokalaşmayla elden ele neredeyse 2 kat daha fazla mikrop geçiyor. En az mikrop yumruk tokuşturmayla bulaşıyor.

İki hafta önce, American Journal of Infection Control adlı dergide yayınlanan bir makalenin sonuçları el sıkışmaktan vaz geçin diyenleri destekler nitelikte. İngiliz bilim insanlarının yaptığı bu ilginç çalışmada el sıkışma, yumruk tokuşurma ve el ayalarını birbirine vurulması karşılaştırıldı. Hangisinin daha fazla mikrop bulaşmasına yol açtığının anlaşılması için titiz bir yöntemle ölçümler yapıldı.
Ellerine steril cerrahi eldivenler giyen 2 kişiden biri elini özellikle hazırlanmış bolca mikrobun bulunduğu bir sıvıya batırdıktan sonra karşısındakinin hiç mikrop bulunmayan eldivenli elini sıktı. Sonra temiz eldivene ne kadar mikrop geçtiği ölçüldü. Aynı deney yumruk tokuşturma ve el ayası vurma için de tekrarlandı. Ayrıca ellerin temas süresi ve kuvveti değiştirilerek de deneyler yapıldı. Her bir deney 5 kere tekrar edildi. En fazla mikrobun el sıkışmayla geçtiği ortaya çıktı.
Umarım bu ve benzeri araştırmalar, bulaşıcı hastalıkların sık görüldüğü dönemlerde ve hastane gibi azgın mikropların bol olduğu ortamlarda tokalaşmak için elimizi uzatmadan önce bir an olsun düşünmemize yol açacaktır.

Son söz:
1957 yılında genç yaşta kaybettiğimiz, “Yedi meşale” şiir akımının temsilcilerinden şair Ziya Osman Saba’nın Eller şiirinden bir dörtlükle bitirelim yazıyı:
El var titrer durur, el var yumuk yumuk.
El var pençe olmuş, el var yumruk.
Hepsi de etten, deriden, tırnaktan;
Farkları yok ama dal ucunda yapraktan