Aspirin almalı mıyım?

19 Ocak 2015

Kalp krizi riskini azaltmak için birçok kişi düzenli olarak asprin almakta. Ancak mutlaka bir doktora danışılıp ‘risk yarar oranı’ değerlendirilmeli. Aksi takdirde bilinçsiz tedaviyle kanama riski artabilir

Aspirin, kalp krizi riskini azaltırken kanama riskini artırıyor. Araştırmalar kalp damar hastalığı riski yüksek olmayanların aspirin almasının yarar sağlamayacağını, hatta zararlı olabileceğini gösteriyor.
Bir hastamın hikâyesi bu konuya bir örnek oluşturuyor.
Şakir Bey sabah yataktan zor kalktı. Kendini çok yorgun hissediyordu. Neredeyse parmağını kaldıracak hali yoktu. Tuvaletten kalkarken başının döndüğünü fark etti. Dışkısının katran gibi simsiyah olduğunu gördü, farklı kötü bir koku geliyordu. Geri dönüp yatağa uzansam iyi olacak diye düşündü. Henüz 52 yaşındaydı, ciddi hiçbir hastalığı yoktu. Günde bir kere aldığı aspirin dışında hiçbir ilaç kullanmıyordu.
Eşinin “Ne oldu sana, yüzün bembeyaz” dediğini duymuştu, sonrasını hatırlamıyordu. Gözlerini hastanede açtı. Doktoru mide kanaması geçirdiğini, dışkısının bağırsaklardan geçip gelen kan nedeniyle simsiyah olduğunu söyledi. Bir süre sonra mide bağırsak hastalıkları uzmanı, ağzından soktuğu ışıklı bir kamera

Yazının Devamı

Nakil için organ üretilebilir mi?

12 Ocak 2015

Organ nakli bekleyenler için bilim insanları yeni çözümler üzerinde çalışıyor. Sentetik maddelerle, hatta hastaların kendi hücreleriyle 3 boyutlu yazdıcıda basılan organlar hastalara umut vaat ediyor

Tahrip olmuş ve görevlerini yapamayan organları yenilemek için doktorlar 19’uncu yüzyıldan beri uğraşıyor.
Yapay organlar, organ nakli ve 3 boyutlu yazıcılarla organ yaratma olanağı bu hayali gerçekleştirmenin ilk adımlarını oluşturuyor.
Vücudumuz hastalıkların yaptığı hasarı onarmada çok başarılıdır. Ama öyle hastalıklar vardır ki organlarda yaptıkları zarar geri dönüşümsüzdür.
Dizimizdeki kıkırdak aşınıp parçalanırsa yürümemiz zorlaşır, nefrit böbreğimizi tahrip etmişse kanımızdaki zararlı maddeleri temizleyemez. Listeyi uzatmak mümkün.
Bu ve benzeri sorunların kesin çaresi organı yenilemektir.

Nakil bekleyen çok hasta var

Çalışmayan hayati organın yerine sağlıklı bir kişiden alınan organın kullanılmasının tarihi çok eskilere dayanıyor. Art arda gelen başarısızlıklardan yılmayan bilim insanları sonunda kısmen de olsa başarıya ulaştı. Tüm dünyada binlerce merkezde elde edilen tecrübe, organ naklinin ne kadar çok hayat kurtardığını gösteriyor. Ama bu müthiş tedavinin ü

Yazının Devamı

Sağlıklı olmak için okuryazarlık şart

5 Ocak 2015

Sağlık hizmetlerinden en fazla yararı elde etmek için sağlığımız hakkında bilgi sahibi olmamız, yani sağlıkta okuryazar olmamız şart. Ama Türkiye’nin sadece 3’te 1’i yeterli veya mükemmel okuryazarlık düzeyinde

Çağımızda sağlık hizmetlerinden en fazla yararı sağlayabilmek için doktorun söylediklerini anlayıp kararlara katılmak ve karmaşık sağlık sistemin nasıl işlediğini bilmek gerekiyor. Sağlıkta okuryazarlık denilen bu beceri hayatımızın süresi ve kalitesiyle yakından ilintili.
Muayeneden sonra eve dönünce doktorun söylediklerinin ne kadarını ailenize anlatabiliyorsunuz? Yapılan testlerin sonuçlarının ne alama geldiğini, konulan teşhisi, tedavi seçeneklerini, bunların yarar ve risklerini, verilen ilaçları nasıl almanız gerektiğini, doktorun yaptığı tavsiyleri hatırlıyor musunuz? Tekrar ne zaman muayene olmanız, test yaptırmanız lazım?
Ülkemizde sağlık hizmetlerinden yararlanan yurttaşlarımıza bu soruları soracak olursak büyük çoğunluğundan alacağımız cevap ‘yeteri kadar değil’ olacaktır.
Bu yetersizliğin birçok nedeni var. Başta hastaya derdinin ne olduğunun anlatılabilmesi için gerekli olan zamanın azlığı geliyor.
Günde 80 ilâ 100 hasta görmek zorunda olan

Yazının Devamı

2014’te neler konuşuldu?

29 Aralık 2014

Bitmekte olan 2014’te sağlık alanında yapılan birçok tartışmada tam bir uzlaşma sağlanmasa da en aykırı gibi görünen fikirler bile ufkumuzu açtı, zaman zaman doğruya yaklaşmamızı sağladı. Yılsonu yazımı, üstünde en çok tartışılanlar arasından seçtiğim 10 konuya ayırdım

1-Ebola

Ebola virüsünün yarattığı kanamalı hummanın tedavisi yok. Virüsün bulaşması pek kolay değil. En çok hasta olan vücutlara dokunmakla bulaşıyor. Buna rağmen yayılması önlenemedi. Binlerce can aldı ve almaya devam ediyor. Bu felaketin birçok nedeni var. Salgından etkilenen ülkelerde işleyen bir temel sağlık sisteminin olmayışı, uluslararası kuruluşların sorunun ciddiyetini anlayıp harekete geçmekte gecikmeleri bunların başında geliyor.
Ebola salgınından hepimizin çıkaracağı birçok ders var. Salgın hastalıklarla savaşta tek cephenin tıbbi hizmetlerden ibaret olmadığı bu derslerden en önemlisi. Ekonomik, politik, kültürel boyutları da çok önemli olan bu mücadelede insanların temel sağlık konularında bilgi sahibi olmalarının özel bir yeri var. Paniğin önlenebilmesi, karantina gibi koruyucu önlemlerin yaygın olarak uygulanabilmesi için toplumda temel sağlık bilincinin var olması gerekiyor.

2-Antibiy

Yazının Devamı

Vücudun koruma sistemi: LENF

22 Aralık 2014

Damar deyince aklımıza ya atardamarlar ya da toplardamarlar gelir. Oysa bir de lenf damarları vardır. Dokularımızı atıklardan arındıran, bağışıklığı sağlayan lenf sistemindeki dolaşım, bu damarlar aracılığıyla gerçekleşir...

Cenk son günlerde kendini halsiz hissediyor, zaman zaman ateşi çıkıyor, geceleri terliyordu. “Üniversitenin yurdunda sınavlara hazırlanırken uykusuz kalıp zayıf düştüm, üşüttüm herhalde” diyerek eczaneden antibiyotik aldı. Ama şikâyetleri geçmediği gibi kuru bir öksürük ortaya çıktı. Telefonda rahatsızlığından söz edince annesi, hemen doktora gitmesini tembih etti.
Doktor, Cenk’i dinleyip ayrıntılı bir muayene yaptı. Boynunda sağ köprücük kemiğinin üstünde ceviz büyüklüğünde bir yumru olduğunu saptadı. Bunun büyümüş bir lenf düğümü olduğunu söyledi. Mikroplu hastalıklarda lenf düğümlerinin şişmesinin sık rastlanan bir durum olduğunu, ama başka hastalıklarda da görülebileceğini belirtti.
“Her ateş yükselmesini antibiyotikle tedavi etmek gerekmez, kendi kendine ilaç almak doğru değil” diyerek genç adamı nazikçe haşladı. “ Üstelik senin dalağın da büyümüş, bu nedenle genel olarak lenf sistemini ilgilendiren bir hastalık olmasın diye incelememiz

Yazının Devamı

Atılan her adım sağlığı koruyor

15 Aralık 2014

Geçen hafta Akdeniz mutfağıyla beslenmenin sağlığımız için ne kadar önemli olduğuna değindim. Bu hafta da uzun ve sağlıklı bir yaşam için en az onun kadar önemli olan düzenli egzersizden ve hareketli olmaktan söz edeceğim...

İnsanoğlu son yüzyıla kadar gününün çoğunu ayakta yürüyerek, bedeniyle çalışarak geçiriyordu. Vücudunun işleyişi hareketli bir yaşama göre programlanmıştı.
Son yüzyılda, özellikle son 50-60 yılda bu hayat tarzı altüst oldu. İş hayatımızdaki değişiklikler bizi bir masanın arkasında oturmaya, bilgisayar ekranının önünde saatler geçirmeye yöneltti.

Günlerimiz oturarak geçiyor

Tayvan’da yapılan, 400 bin kişinin sekiz yıl izlendiği bir araştırma hareketli olmanın yararlarını gösterdi. Oturma azalıp hareket arttıkça ölümlerin azaldığı anlaşıldı. 15 dakikalık bir egzersizin bile kanser, kalp damar hastalıkları ve diyabete bağlı ölümleri azalttığı saptandı.

Günlük yaşamımızda da köklü değişiklikler oldu. Motorlu araçların yaygınlaşması, televizyonun oturma odalarımızda baş köşeye kurulması ve modern çağın yarattığı birçok kolaylık oturmamayı istisna haline getirdi. Atalarımızın hayel edemeyecekleri düzeyde az hareket etmeye, günlerimizin büyük

Yazının Devamı

Gençliğin sırrı ‘Akdeniz’ diyeti

8 Aralık 2014

Geçen haftalarda kalp damar hastalığından korunmak için ilaçların rolüne değinirken sağlıklı beslenmenin önemini vurgulamıştım. Sağlıklı beslenmenin ne olduğu çok tartışılan bir konu! Yeni bilimsel veriler ömrümüzü uzatmanın en güvenli yolunun Akdeniz diyeti olduğunu gösteriyor...

1- Neden yaşlanıyoruz

Genetik şifremizin yazılı olduğu kromozomların ucunda, DNA proteinin son bölümleri olan telomerler vardır. Bu bölümleri ayakkabı bağcıklarının iki ucunda bulunan, bağcık ipliğinin açılmasını önleyen minik metal parçalarına benzetebiliriz.
Birçok hücre üremek için bölündüğünde, kromozomlar da bölünür. Her bölünmede telomerler kısalır. Gittikçe kısalan telomerler sonunda kaybolur. Ayakkabı bağcığı ucundaki parça kaybolduğunda nasıl liflerine ayrışıp bozuluyorsa, telomerini kaybeden kromozom bölünme kabiliyetini kaybeder. Hücre yaşlanmıştır, sonu yakındır.
Telomerlerin küçülmesi kişinin yaşlandığının, kalp damar hastalıkları ve kanser gibi kronik hastalıkların oluşma riskinin yükseldiğinin işareti olarak görülmektedir. Araştırmalar telomerin ne hızla kısalacağının bir ölçüde genetik olarak belirlendiğini ama tümünün kader olmadığını gösteriyor. Bu araştırmalardan biri geçen

Yazının Devamı

Kolesterolle nasıl savaşırız?

1 Aralık 2014

Geçen haftaki yazımdan sonra okurlardan çeşitli sorular geldi. Normal ve düşük kolesterol düzeyleri, statinlerin yararları, yan etkileri, ne zaman kullanılmalılar gibi en çok merak edilen soruları cevaplamaya çalıştım...

1- Normal kolesterol

Kandaki normal kolesterol düzeyinin ne olduğunu saptamak kolay bir iş değil. 1960’larda bu sorunun cevabını bulabilmek için orta yaştaki beyaz Amerikalı erkeklerde yapılan ölçümlerin ortalaması alındı. Bu incelemelerin sonucuna bakılarak 300’ün üstündeki değerlerin anormal olduğu kabul edildi.
Aradan geçen yıllar içindeki gözlemler, elde edilen kanıtlar, bırakın 300’ü, 200 mg/dl’nin bile gerçek anlamda normal olmadığını gösterdi. Birçok bilim insanını bu yönde düşünmeye yönelten verilere bakalım.
Taş devrindekiler de düşük
İnsanoğlu tarım yapmaya ve hayvan yetiştirmeye başlamadan önce, onbinlerce yıl doğada bulduğu bitki ve vahşi hayvanlarla besleniyordu. Afrika’da, Avustralya’da ve bazı eskimo topluluklarında yapılan araştırmalar kan kolesterol düzeylerinin 140’ı geçmediğini, kötü kolesterol düzeyinin 50- 70 arasında olduğunu gösteriyor. İnsanoğluna genetik ve evrimsel olarak en yakın hayvanlar olan maymunlara

Yazının Devamı