Bugün Dünya Kalp Günü. Yapılacak kutlamalarda amaç, kalp-damar hastalıklarına karşı toplumu, kamu yöneticilerini ve konuyla ilgili olan herkesi uyarmak, korunma yollarını anlatmak ve öncülük yapmak. Bu bağlamda Sağlık Bakanlığı önderliğinde hazırlanan bir eylem planı yarın yapılacak bir toplantıyla açıklanacak
1 - Dost ortamlar
Her yıl Dünya Kalp Örgütü önderliğinde kutlanan dünya kalp gününde, bir tema ön plana çıkarılıyor. 2014 yılının teması “Kalbe dost ortamlar”... Bu tema yaşamın her alanında kalp sağlığına uygun ortamların yaratılmasını içeriyor. Bu yaklaşımla kalp hastalıklarının önlenmesinin esas olarak bir kişisel sorumluluk olduğu anlayışının ötesine geçiliyor. Başka bir deyişle “sigara içme”, “sağlıklı beslen”, “düzenli egzersiz yap” diye sıkça dikkat çektiğimiz yaşam tarzı önerilerinden başka atılması gereken adımların olduğunu vurguluyoruz. “Kalbe dost ortamlar” teması dört başlık altında işleniyor: Yaşa, çalış, oyna ve katıl.
Evimizde, sokakta, yollarda ve akla gelen bütün yaşam alanlarında sağlık ön plana alınarak yaşanmalı. Bunu başarabilmek için ulaşılması gereken birçok hedef var. Rahat yürünebilecek yollar, derin derin solunabilecek temiz hava, kahvede ve lokantada sigara dumansız bir atmosfer bunlardan bazıları... Kısaca sağlıklı yaşam için gerekli olan bu ortamı yaratmak kişilerin sorumluluğunu aşan, toplumsal girişim gerektiren bir hedef.
Yetişkinlerin ortamlarının da kalbe dost olması önemli. Sigara dumanının olmadığı, aşırı yorgunluğa, strese ve uykusuzluğa yol açmayan bir iş ortamının sağlanması kalp damar sağlığına büyük katkı sağlar. İşe gidip gelirken kullanılan ulaşımın rahat ve gerilimsiz olmasının da sağlıklı bir çalışma ortamının parçası olduğunu düşünürsek belediyelerin kalp sağlığının korunmasında ne kadar büyük roller üstlendiğini görürüz.
Çocukların oyun alanlarında, okullarında, yetişkinlerin boş zamanlarını geçirdikleri, oynadıkları, eğlendikleri yerlerde kalp sağlığının düşünülmesi, hareketli faaliyetlerin teşvik edilmesi, spor yapmanın kolaylaştırılması da bu yılki temanın bir parçası. Çocuklarımızın oyun alanlarında havanın temiz olması, kafeteryalarda, kantinlerde sağlıklı besinlere kolay ulaşılması, kötü alışkanlıkları tetikleyecek ilişkilerden uzak tutulmaları, spor yapmaya teşvik edici çevre koşulları da yönetim kadrolarının katkısını ve toplumsal çabayı gerektiriyor.
Kalp dostu ortamların sağlanması için devlete, belediyelere, işverenlere önemli görevler düşüyor. Lakin, tek tek hepimizin katılımı olmadan bu hedeflere ulaşmamıza imkân yok. En başta yöneticilerden daha sağlıklı bir çevre yaratılmasını talep etmeliyiz.
Bu yolda yapılacak sivil toplum çalışmalarına katılmalıyız. En önemlisi, kendi hayat tarzımız ve katılımımızla örnek bir davranış sergilemeliyiz ki genç insanlarımızın ve çocuklarımızın bu yolda bizle beraber yürümelerini sağlayabilelim.
2- Ulusal Kalp Sağlığı Eylem Planı
Bu yılki kalp gününde, Türkiye’de “Kalbe dost ortamlar” temasının işlenmesinin yanı sıra önemli bir girişim başlatılacak. Sağlık Bakanlığı’nın önderliğinde, başta Türk Kardiyoloji Derneği olmak üzere birçok meslek ve sivil toplum örgütünün katılımıyla hazırlanan ‘Türkiye Kalp ve Damar Hastalıklarını Önleme ve Kontrol Programı Eylem Planı’ hayata geçirilecek. Bu amaçla yarın sabah Ankara Bera Otel’de yapılacak bir toplantıyla 2014- 2017 arasında uygulanacak kalp sağlığı politikası açıklanacak.
Ana hedefler şunlar:
* Fiziksel aktivite alışkanlığının teşvik edilmesi
* Sağlıklı beslenmenin yaygınlaştırılması
* Maliyet-etkin sağlık uygulamalarının benimsenmesi
* Tüm yurtta yeterli sağlık personeli sağlanması
* Akıllı ilaç seçiminin benimsenmesi
* Romatizmal kalp hastalıklarının yok edilmesi
* Doğuştan kalp hastalarına daha kaliteli hizmet verilmesi
* Kalp damar hastalıkları kılavuzlarının hazırlanması
* Bize has kalp hastalığı risk skoru yaratılması
* İlk yardım bilincinin yükseltilmesi
* Ulusal veri tabanlarının geliştirilmesi
* Medyada sağlık bilgi kirliliğinin önlenmesi
3- Kalp krizinde birinciyiz
Eylem planının hazırlanmasına katkıda bulunan Türk Kardiyoloji Derneği’nin başkanı, profesör Lale Tokgözoğlu’na neden böyle bir plana ihtiyaç duyulduğunu sordum. Tokgözoğlu, şöyle cevap verdi:
“Kalp damar sağlığı açısından almamız gereken daha çok yol var. Çünkü, insanlarımız bu hastalıklara Avrupalılara göre daha genç yaşta yakalanıyor, daha erken ölüyor. Bizim de katıldığımız 22 Avrupa ülkesinde yapılan ‘Euroaspire II’ adlı araştırmaya göre 50 yaşından genç insanlarda kalp krizinin en sık görüldüğü ülke Türkiye. Çünkü, yurdumuzda her 10 ölümden 4’ünün nedenini hâlâ kalp ve damar hastalıkları oluşturuyor. Çünkü, bu hastalıklara yakalananlar yalnız kendilerini değil ailelerini de zor duruma düşürüyorlar. Çünkü, doğru yaşam tercihleri yaparak kalp ve damar hastası olmamak büyük ölçüde elimizde. Çünkü, bu hastalıklara yakalanmamak, yakalanıp da tedavi olmaktan çok daha kolay, ucuz ve zevkli!”
Türkiye’de 10 yıl içinde DALY’lerde genel olarak bir azalma olmasına rağmen kaybedilen sağlıklı yıllarda bulaşıcı olmayan hastalıkların payında yüzde 8’lik bir artış oldu.
Bu grafik, büyük bölümünü kalp damar hastalıklarının oluşturduğu bulaşıcı olmayan hastalıkların ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bir yaş altındaki çocuklar dışında ölüm ve maluliyetle kaybedilen yılların yüzde 90’dan fazlasının sorumlusu.
4- Kaybedİlen yıllar
Uzmanlar bir toplumun sağlığını değerlendirirken belli bir yaştaki kadınların ve erkeklerin en sağlıklı koşullarda yaşaması gereken yılları belirler. İnceledikleri toplumda beklenen yaşa ulaşmadan oluşan ölümleri, kaybedilen yıllar olarak değerlendirirler. Buna ağır sağlık sorunları nedeniyle maluliyet içinde geçirilen yılları da eklediklerinde “maluliyete ayarlanmış yaşam yılı” adlı bir ölçüt çıkar. İngilizce kısaca DALY (Disability Adjusted Life Years) olarak bilinen bu ölçüt, ölüm veya ciddi hastalık nedeniyle kaybedilen yılları gösterir. Sağlık Bakanlığı’nın 2002 ve 2012 yıllarında yaptığı araştırmaya göre, kalp damar hastalıkları ve bulaşıcı olmayan hastalıkların yol açtığı DALY, yani erken ölümler ve hastalıklara bağlı maluliyetlerle kaybedilen yıllarda bir artış oldu.
5- Damar sertliğini yaratanlar
Kalp hastalıklarının arttığına şaşmamız gerek. Çünkü, damar sertliğine yol açan risk faktörü dediğimiz nedenler toplumda giderek yaygınlaşıyor. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzıyla yakından ilgili olan fazla kilolu, diyabetli ve yüksek tansiyonlu insan sayısı fazlalaştıkça, kalp krizi ve inme sıklığı da artıyor
‘TURDEP’ adlı araştırmada, 1998 ile karşılaştırıldığında 2010 yılında yurttaşlarımızın daha fazla kilolu olduğu saptandı. 1998’de her 4 kişiden biri şişmanlık sınırını aşmışken, araştırmalar 2010 yılında her 3 kişiden birinin şişman olduğunu gösteriyor. Bir o kadar da fazla kilolu insan var.
Artan kilolara paralel olarak şeker hastası olan insan sayısı da arttı. 12 yıl içinde diyabet sıklığı ikiye katlandı. Aynı araştırma 1998’de her 14 kişiden biri diyabet iken, 2010’da her 7 kişiden birinin diyabet hastası olduğunu ortaya koydu. Dahası, araştırmalar gizli şekeri olan insanların sayısını diyabetik sayısından çok daha fazla olduğunu açığa çıkardı.
Araştırmalar zaten çok yüksek olan tansiyon hastalığı sıklığında bir azalma olmadığını gösteriyor. 50 yaş üstünde neredeyse her 3 yurttaşımızdan ikisinde yüksek tansiyon hastalığı var. Çoğu ya hastalığını fark etmiyor ya da tansiyonu yeterince kontrol altında değil. Bir tek yüz güldürücü alan tütünle mücadelede alınan yol ve görülmeye başlayan iyileşme. Bir tek bu örnek bile yöneticilerin sağlığımızın iyileştirilmesinde ne büyük rol oynayabileceğini gösteriyor.
25’te 25 hedefi
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, hükümetlerin ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu uluslararası bir konsorsiyum 2025’e kadar kalp damar hastalıklarını yüzde 25 azaltmak amacıyla 25’te 25 projesi başlattı. Sağlık Bakanlığı önderliğinde hayata geçirilecek olan yeni eylem planı bu hedefe ulaşmada önemli bir adım.