Sert bir yağmur düşecek

14 Kasım 2009

Çekili perdelerin arkasındaki bahçede bir dana ağlıyor. Bayramda kurban edilmek için şişmanlatılmakta olan bir dana.
Bütün gün aralıklarla ağladı.
Akşam olunca, onunla aynı bahçeyi paylaşan bahçedeki köpekler de havlamaya başladı, onlar havladı, dana ağladı. Bu koro uzun süre devam etti.
Köpekler yalnız bırakılmaktan hoşlanmıyor, dana ise çok geçmeden öleceğini biliyor. Onun için ağlıyor. Ağlıyor. Ağlıyor. Ağlıyor.
Sesi yükseliyor, bulutların içinden geçiyor, dünya ile uzay arasındaki sınırı aşıyor, uyduların arasından sıyrılıyor, sır boşluklardan geçiyor, kâinatta masumların gözyaşlarının biriktirildiği yere uçuyor.
Gece yarısına doğru, sesler kesilir, araç trafiği azalır, köprü sakinleşir, hırsızlar sokağa çıkmaya hazırlanırken, dana ve köpekler de susuyor ve sabaha kadar sessiz kalıyorlar.
Köpekler uyuyor ama dana uyanık. Görmüyorum ama hissediyorum bunu.

Yazının Devamı

Turkcell’de Karamehmet’e karşı cephe

13 Kasım 2009

Turkcell’in yabancı ortakları, İskandinav TeliaSonera ve Rus Alfa/Group Altimo, Mehmet Emin Karamehmet’i saf dışı bırakıp edip Türkcell’in hâkimiyetini ele geçirmek üzere dün güçbirliği yaptı.
Telia Sonera ve Altimo; Turkcell ve Rus Telekom şirketi Megafon’daki hisselerini birleştirip ortak bir şirket kuracaklar. Sadece halka açık hisselerini dikkate aldığımızda, bu birleşme, iki müstakbel ortağa her iki şirkette de kesin hâkimiyet veriyor. Megafon’da birleşmeye engel yok çünkü orada tartışmalı bir durum yok.
Turkcell’de durum tersi. Orada kontrol, çoğunluk hisseye sahip olmalarına rağmen, TeliaSonera ve Altimo’da değil. Çünkü Turkcell’in kontrolü Turkcell’de değil, halka açık olmayan bir başka şirkettedir.

Savaş 5 yıldır sürüyor
Adı Turkcell Holding olan bu şirketin yüzde 51 hissesi Çukurova’da, yani Çukurova patronu Karamehmet’tedir. Karamehmet bu hisseleri kullanarak Türkiye’nin en kârlı şirketlerinden biri olan Turkcell’i kurulduğundan beri yönetiyor, yatırım, kâr dağıtımı gibi önemli konularda kararı veriyor.
Oysa üç büyük hissedar arasında artık en küçük olanı Çukurova’dır. Çünkü Karamehmet devlete olan banka borçları dolayısıyla Turkcell hisselerinin büyük bir

Yazının Devamı

GDO yutarız mazeret yutmayız

7 Kasım 2009

Genetiği değiştirilmiş ürün, yani GDO ithalatına izin veren yönetmelikteki en ilginç maddelerden biri şudur:
“GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.”
Yani siz, örneğin, gofret veya bisküvi yapıyorsunuz ve içine genetiği değiştirilmiş madde koymuyorsunuz. Bunu açıklayamazsınız.
İlginç değil mi?
Bundan daha da ilginç olan, Tarım Bakanı Mehdi Eker’in bu maddenin neden gerekli olduğu konusundaki izahatıdır.
Efendim, bir ürünün içinde olmayan maddeleri etikete yazmak mantıksızlıkmış. Çünkü bir ürünün içinde olmayan milyonlarca madde varmış. Hepsini teker teker yazacak mıymışız yani.
Bu dâhiyane izahatı Eker kendi mi buldu yoksa birileri kulağına mı fısıldadı, bilmiyorum.

Yazının Devamı

Eker, ‘Ben almayayım, siz buyurun’ diyor

6 Kasım 2009

Başbakan “Domuz gribi aşısı olmam” diyor.
Tarım Bakanı Mehdi Eker de “Ben genetiği değiştirilmiş gıda yemem” diyor.
Ama Başbakan’ın Sağlık Bakanı 40 küsur milyon adet domuz gribi aşısı ithal ediyor.
Eker de genetiği değiştirilmiş organizma ve ürünlerini içeren yem ve gıda etmeyi serbest bırakan yönetmelik çıkarıyor.
Bu yönetmeliklele ilgili bir tek şey bilmesi yeter.
Türkiye artık resmen genetiği değiştirilmiş ürün ithal edip halkının sofrasına koyan ülkelerden biri oldu.
Eskiden bu ithalat kontrolsüz yapılıyordu ve farkında olmadan genetiği değiştirilmiş ürün içeren gıdalar yiyordunuz. Şimdi aynı ithalat kontrollü ve büyük bir olasılıkla daha büyük miktarda yapılacak.

Yazının Devamı

Hilenin maliyeti...

5 Kasım 2009

Düne kadar Oliver Williamson adlı bir ekonomist olduğundan haberim yoktu.
Oliver Williamson adlı bir ekonomistin bu yılki Nobel Ekonomi Ödülü’nü aldığından da haberim yoktu. Oliver Williamson’un 1979’da bir dergide yayımladığı Transaction Cost Economics adlı makaleden hiç haberim yoktu. Ama şimdi var ve sizin de ilginç bulacağınızı umarak bu günkü köşemi onun bu konuya ayırıyorum.
Her zaman imdadıma yetişen eşsiz Sesli Sözlük’e (http://www.seslisozluk.com/) göre transaction cost’un Türkçesi işlem maliyeti’dir. İşlem maliyeti bir ticari işlemi tamamlamak için gerekli olan zaman, para ve çaba gibi maliyetlerin bütünüdür.
Bir kilo elma almaktan bir şirket satın almaya kadar her şey bir transaction’dır, ticari işlemdir, alışveriştir. Ve bir maliyeti vardır. Transaction Cost Economics’i İşlem Maliyeti Ekonomisi olarak çevirebilirim.
Meraklıları Williamson’un makalesini bulup okuyabilir. Ben o kadar meraklı olmadığım içim bulup okumadım. Ama bütün bu bilgileri aldığım Financial Times’ta teorinin bir özeti var. O da şu:
Güven, işlem maliyetini aşağı indirir.
Diğer bir anlatımla, eğer sizi tanıyorsam ve size güveniyorsam sizinle iş yapmak bana daha az paraya mal olacak ve

Yazının Devamı

Biraz gizli bilgi lütfen!

4 Kasım 2009

New York’ta savcılar insider trading suçundan altı kişiyi gözaltına aldı.
Insider trading borsada işlem gören bir şirkette gizli kalması gereken, kamuoyuna açıklanmamış bilgileri kullanıp ticaret yapmak demektir.
Bilgiler herkese açık olmadığı için onları kullananlar piyasadaki diğer kişilerin aleyhine haksız avantaj sağlıyor demektir.
Örneğin, küçük bir yerli şirket büyük bir yabancı şirket tarafından satın alınacaktır. Bu haber açıklandığında küçük şirketin borsadaki hisseleri yükselecek. Bu bilgiye sahip kişiler açıklama yapılmadan önce şirketin hisse senetlerini ucuza satın alıp büyük kârlar elde edebilirler.
Bu oyun borsa şirketleri içinde de dönebilir. Örneğin uluslararası bir fon kendisi için alım satım yapan bir Türk brokerlik şirketine bir şirketin hisselerini toplaması için talimat verir. Bu alımın fiyatlarını yükselteceğini bilen brokerler kendileri ve ahbapları için de alım yapmaya başlarlarsa insider trading yapmış olurlar.

Insider trading güveni zedeler
Borsanın iyi çalışması için şeffaf olması gerekir. Insider trading şeffaflığı ihlal ettiği, borsaya olan güveni zedelediği için zararlıdır ve yasaktır.

Yazının Devamı

Gündemci Baba

31 Ekim 2009

Gündemci Baba bana yeni bir gündem getirdi. Islak imzalı bir gündem. Artık hükümetin yüzüne gözüne bulaştırdığı Kürt açılımını tartışmayacağım.
Azerbaycan’la soğuyan ilişkiler... Üfff. Bu konu çok eskidi. Düşünmek bile esnetiyor.
Domuz gribi yayılıyor. Halk endişe içinde. Aşı yaptırmalı mı yaptırmamalı mı?
Hayır, hayır bunları da duymak istemiyorum. Sonra! Sonra! Şimdi zamanı değil!
Ermenistan’a kapı açılacak mı, Azerbaycan’la nişan atılacak mı?
Bırak şimdi!
Gündemci Baba karşılık beklemeden yeni gündemler getiriyor, yaz kış gündemsiz kalmıyorum.

Yazının Devamı

Uyanıkken görülen rüyaya ümit derler

30 Ekim 2009

Ilısu Barajı’nın inşaatına başlamadan önce üç ile beş yıl hazırlığa gerek vardı. Hükümet üç ile beş ay bile harcamadan işe soyundu. Beceremedi.
Nükleer santral ihalesi için en az üç yıllık ön hazırlık yapmak, yasal altyapıyı tamamlamak gerekiyordu.
Yapılmadı. O iş de sallantıda.
Sağlık Bakanlığı milyonlarca aşı ısmarladı ama halka aşının yan etkilerinin sanıldığı gibi ürkütücü olduğunu anlatmaya zahmet etmedi.
O kampanya da tehlikede.
Kürt açılımını da aynı kader bekliyor.
İyi düşünülmeden, altyapısı yapılmadan, halkın desteği alınmadan yapılan ve yapılacak bütün girişimlerin sonu bu olmaya mahkûmdur.

Yazının Devamı