Çekili perdelerin arkasındaki bahçede bir dana ağlıyor. Bayramda kurban edilmek için şişmanlatılmakta olan bir dana.
Bütün gün aralıklarla ağladı.
Akşam olunca, onunla aynı bahçeyi paylaşan bahçedeki köpekler de havlamaya başladı, onlar havladı, dana ağladı. Bu koro uzun süre devam etti.
Köpekler yalnız bırakılmaktan hoşlanmıyor, dana ise çok geçmeden öleceğini biliyor. Onun için ağlıyor. Ağlıyor. Ağlıyor. Ağlıyor.
Sesi yükseliyor, bulutların içinden geçiyor, dünya ile uzay arasındaki sınırı aşıyor, uyduların arasından sıyrılıyor, sır boşluklardan geçiyor, kâinatta masumların gözyaşlarının biriktirildiği yere uçuyor.
Gece yarısına doğru, sesler kesilir, araç trafiği azalır, köprü sakinleşir, hırsızlar sokağa çıkmaya hazırlanırken, dana ve köpekler de susuyor ve sabaha kadar sessiz kalıyorlar.
Köpekler uyuyor ama dana uyanık. Görmüyorum ama hissediyorum bunu.
Yanılıyor da olabilirim. Belki dana da uykudadır -ruhların ertesi güne devredilmeden elden geçirildiği garajda.
Dananın ağlamasını ilk duyduğumda sokak arasındaki bu bahçede ne yapıyor olduğunu anlayamamıştım. Sonra bir kuzu melemesi de duydum ve jeton düştü. Kurban Bayramı uzak değildi.
Kendimizi hayvanlardan farklı ve üstün addediyoruz ama özde aynıyız. aşlangıcımız ve sonumuz aynı.
Onlar da hayattan zevk alıyor -eminim bizden daha çok çünkü bizim gibi özlerine yabancılaşmadılar- ve ölümden korkuyor. Onlar da özlem ve yeis duyuyor.
Dana ağlıyor, yerini özlüyor, anasını ve buraya gelmeden önce birlikte olduğu diğer hayvanları.
“Birileri lütfen beni alsın ve geri götürsün. Burada kimseyi tanımıyorum. Yalnızım” diyor.
Öleceğini biliyor
Nasıl bilmiyorum, ama yakında bıçak altında öleceğini biliyor.
Perdeyi çeksem onu göreceğim ama çekmiyorum.
Yağmur başladı. Damlalar gürültüyle kaldırımdaki çimento torbalarının üzerine atılmış naylonun üzerine düşüyor.
Kireç ve kum kokuyor. İnşaat kalıntıları içindeyim. Ceketim tozlu, çoraplarım kirli.
Yarı karanlıkta yatağa uzanmış Bob Dylan’ın 1964’te New York Philharmonic Hall’daki konserinin kaydını dinliyorum.
“Sert bir yağmur düşecek” diye söylüyor genç ve hevesli bir sesle. “Tek renk siyah, tek sayı hiç olacak.”
Hiçbir şey için kurban kesemem.
Hiçbir tanrı için, hiçbir yaratığı kurban edemem.
Hiçbir şey için kendimden başka hiçbir canlıyı adayamam.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024