Hafifletici sebep

18 Mart 1998

Melih AŞIK

Karayolları eski Genel Müdürü Atalay Coşkunoğlu, devleti 370 milyon dolar zarara uğratmak ve 7 milyon dolar haksız servet edinmek suçundan 3 yıl hapis ve 14.4 milyar lira hapis cezasına çarptırılmıştı.
Coşkunoğlu devlete 15 ay misafir olacakken sürpriz biçimde misafirliği kısa kesti; 7 ayda taburcu, pardon tahliye oldu... Bu 7 ayın da 5'ini Koşuyolu Kalp Hastanesinde lüks bir odada geçirdi. Bu konforu ona Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sağladığını Arena programında Koşuyolu Hastanesi Başhekimi açıkladı...
Peki Coşkunoğlu'na kesilen 14.4 milyar lira ceza ne oldu?..
Coşkunoğlu cezayı da ödememiş...
Çünkü Maliye Bakanlığı bu parayı istemeyi unutmuş!..
Unutkanlığa bakın... Fakir fukaranın 100 lira borcu olsa, 1000 lira masraf yapar peşine düşerdi Maliye... 14.4 milyar liralık alacağını istemeyi unutmuş...
Coşkunoğlu şimdi bu parayı gecikme faiziyle ödeyecekmiş... Ödeyeceği toplam para yaklaşık 30 milyar lira tutuyormuş...

Yazının Devamı

Hırsız düzeni..

17 Mart 1998

Melih AŞIK

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı "um:ag", Ölümsüz Yazar'ın tüm yazılarını 40 kitap halinde yayımladı. Kırmızı kapaklar içinde Uğur Mumcu'nun 1962 - 1993 yılları arasındaki yazılarını kapsayan bu 40 kitap, son yılların canlı tarihi niteliğinde.. Bir eleştirel bilgi hazinesi...
Örnek olarak "Katiller Demokrasisi, Hırsızlar Düzeni" adlı ilk kitaptan bir küçük parçayı birlikte okuyalım:
"...Karanlıklarda çevrilen dolapları, kredi yolsuzluklarını, devleti milyonlarca lira zarara sokan suistimalleri belgeleri ile bir bir ortaya koyanlara suikastler düzenlenecekti.
Şimdi kamuoyu şu soruların cevaplarını arayacak; Kendilerine suikastlar düzenlenen devrimciler şimdiye kadar hangi yolsuzlukları ortaya çıkarmışlardır?.. Bu yolsuzluklara adları karışanlar kimlerdir... Ve bunlar devletin hangi görevlerinde bulunmaktadırlar?.. Şimdiye kadar bu yolsuzluklar karşısında neden susulmuştur?..
İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez. Devrimcilerin faili mechul cinayetlere kurban gittiği bir düzene demokrasi denilemez. Yolsuzlukların devlet yetkililerini sardığı bir düzene anayasa düzeni denilemez. Bu, katiller demokrasisidir. Bu, hırsızlar

Yazının Devamı

Çekim kuvveti

15 Mart 1998

Melih AŞIK

TRT 3'te yayınlanan "Dinamik" adlı ilginç programın sunucusu Derya Kaya, her programda dinleyicilere değişik bir kelime veriyor ve onlardan bu kelimenin kendileri için ne anlam ifade ettiğini bir - iki cümleyle özetlemelerini istiyor. "Dinamik"te geçenlerde verilen kelime "para" idi... Buyrun, bu kelimenin kimi dinleyiciler için ifade ettiği anlamlara...
Hülya İnci: Arttıkça ihtirası, azaldıkça ihtiyacı körükleyen yaşam gereci.
Gülten Köseler: İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlar da vardır.
Cihat Erginay: Para hayallerimiz ile gerçekler arasındaki çekim kuvvetidir.
Şehnaz Bahtım: Doğaya, topluma ve emeğe saygı arttıkça kazanılması güçleşen nesne.
Nesrin Seyhan: Araba kullanmanın bile ehliyetsiz mümkün olmadığı bir dünyada çocuk yapmanın bile birşey gerektirmediği metal.
Lütfi Öztürk: Özellikle geri kalmış ülkelerde ilahtır.

Yazının Devamı

Kordon öyküsü...

14 Mart 1998

Melih AŞIK

Konumuz İzmir'in yılan öyküsüne dönme eğilimi gösteren Kordon Otoyolu... Telefonun karşı ucunda bu yolun yapımını Bayındırlık Bakanı olduğu dönemde durdurmuş olan CHP Milletvekili Prof. Onur Kumbaracıbaşı:- Kordon otoyolu konusunda duyarsız kalmamaları için CHP İzmir İl Başkanı'nı aradım biraz önce, diyor, meğer o da tam o sırada Kordon'da doldurulmuş olan alanda inceleme yapıyormuş... - Sizin öneriniz nedir bu konuda?..
- Bir şehir, otomobillerin gidip gelmesi, müteahhitlerin para kazanması için değil; insanların rahat yaşaması için dizayn edilir. Şehrin bir kimliği ve kişiliği vardır. Kordon İzmir'in simgesidir. Böyle bir simgeyi paldır küldür yok edemezsiniz... Ben otoyolu o yüzden durdurmuştum...Daha sonra dünkü yazımızda adı geçen DSP Milletvekili Ahmet Priştina arıyor telefonla:
- Beni otoyol yanlısı olarak gösteriyorlar, diyor, oysa ben de otoyola karşıyım. Doldurulan alan halka açık bir rekreasyon alanı yapılmalıdır. Üstelik Bayındır Holding'in kent planları da bu kentin dışına çıkarılmalıdır. Çünkü her tarafa viyadük yapmayı planlıyorlar.Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Tevfik Ketencioğlu arıyor bu defa:
- İzmir Koruma Kurulu'nun doldurulan alanı "SİT" ila

Yazının Devamı

Para ve mutluluk...

13 Mart 1998

Melih AŞIK

Maaşların düşüklüğü çalışanlarda mutsuzluk yaratır mı?..
Kesinlikle evet...
Peki maaşların yüksekliği onları mutlu etmeye yeter mi?..
Hayır...
İngiltere'de bir şirket patronu Financial Times gazetesi uzmanlarından Profesör John Hunt'a yazdığı mektupta diyor ki:
- Sayın Profesör; şirketimden çalışanların maaşlarına üç yıldır enfasyonun üzerinde zam yapıyorum. Ama onları mutlu görmüyorum. Acaba neden?..Prof. Hunt, Amerikalı Araştırmacı Fred Herzberg'in 1950'lerde yaptığı araştırmanın sonuçlarından da yararlanarak yanıt veriyor:
- İşçi ücretleri mutsuzluk kaynağı olabilir, ama her zaman memnuniyet sebebi olamaz. Çalışanları memnun eden genellikle yaptıkları işin onların motivasyonu ile çakışmasıdır. Başarı, tanınma, güçlü olma, işin ilginçliği, ödüllenme... Çalışanı daha çok bunlar mutlu eder. Memnuniyetsizlik kaynakları ise (ücret dışında) işyerinin sağlık ve fizik koşulları, patronun tavrı, eşit olmayan muamele vb.. dir... Sonuç... Para dediğiniz şeyin yokluğu yara, ama varlığı herşey değil... Paranın ötesinde beklentileri de var çalışanların...

Yazının Devamı

Hezarıfen uçmadı mı?

11 Mart 1998

Melih AŞIK

İlk uçan Türk... Hezarıfen Ahmet Çelebi, 1634 yılında lodosun şiddetli estiği bir günde kendi imal ettiği kanatlarla Galata Kulesinden atlamış, uça uça Üsküdar'ın Doğancılar tepesine inmiş. Bu muhteşem olayı Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa Köşkünden izleyen Sultan Murat, Hezarıfen Ahmet Çelebi'yi önce bir kese altınla ödüllendirmiş, ancak sonradan yobazların baskısı sonucu Cezayir'e sürgün etmiş. Hezarıfen orada sefalet içinde ölmüş.
Dünya Havacılık tarihi, Hezarıfen Ahmet Çelebi'ye sayfaları arasında saygın bir yer veriyor. Onu uçuş tarihinin öncülerinden ve ilk uçan Türk kabul ediliyor. Dünya Havacılık Federasyonu FAİ, geçen yıl Ahmet Çelebi'nin uçuş figürlerini gösteren altın ve gümüş paralar bastırarak bütün ülkelere dağıtmış bulunuyor.
Üsküdar'ın dinamik bir "İmar ve Kültür Derneği" var. Bu dernek bir süre önce Doğancılar Parkı'na Hezarfen'in bir heykelini dikmeyi düşünmüş. Bu amaçla Genelkurmay Başkanlığı, Mimar Sinan Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Türk Hava Kurumu'na başvurmuş. Bilgi istemiş. Genelkurmay Başkanlığı Hezarfen'in uçuş denemesiyle ilgili çok ayrıntılı bir bilgi notunu Derneğe yollamış... Üniversiteler bildiklerini aktarmış. Sıra gelmiş heykelin

Yazının Devamı

Yine başsağlığı...

10 Mart 1998

Melih Aşık

Eren Güvener yıllardır birlikte çalıştığımız mütevazi, sevecen, herkesle barışık, çalışkan ve titiz bir arkadaşımız. Yıllardır gazete ve yazarlar aleyhine açılan her davada duruşmaya o çıkar. Tek bir gün bundan şikayet ettiği görülmemiştir. Uzun yıllar gece sekreterliği yapmış, bundan da yakınmamıştır. Eşi Zehra Erener de yıllarını Çapa Tıp Fakültesinde bilime vermiş bir bilim kadını... İnsanlar bu değerli yıllarını, geceyi gündüze katarak neden harcarlar? En başta sağlıklı, eğitimli, geleceği açık evlatlar yetiştirmek için değil mi?
Eren ve Zehra Güvener de yıllarını iki çocuk için harcadılar. Büyük çocuk Levent, uykusuz gecelerin, bitmeyen derslerin, sınav heyecanlarının cenderesinden inşaat mühendisi olarak çıktı. Kısa süre önce işe girdi. Ana - baba biraz nefeslendi. Bir delikanlıyı büyütüp aydınlık bir geleceğe hazırlamanın mutluluğu ve onuru içindeydiler artık. Bu gururun gizli keyfini yaşıyorlardı haklı olarak... Derken...
İnsan kılığında bir hayvan, otobüs direksiyonuna geçmiş bir trafik teröristiLevent'in içinde bulunduğu servis otobüsüne çarptı önceki gün. Levent'i öldürdü. Cehalet ve sorumsuzluk, günahsız bir aileyi ömür boyu dinmeyecek bir büyük acının

Yazının Devamı

Dumanlı sohbet...

8 Mart 1998

Melih AŞIK

Son bir - iki gün içinde, gördünüz, "puro" geldi, siyaset gündeminin tepesine oturdu... Devlet Bakanı Güneş Taner, tüm mesaisini "enflasyon canavarının belini kırma" işine adamışken... O da ne?.. Başbakanın kardeşi - ANAP MKYK üyesi Turgut Yılmaz çıkıp;
- Vatandaş, 30 santimlik puroyu gözünün içine sokan bakan istemiyor!.. demesin mi...
Üstad bu sözlerin altında kalamazdı... Ve kalmadı da... "Dünyadaki en uzun puronun 21 cm. olduğunu, 30 cm'lik puro bulunmadığını, ayrıca kendisinin 18 cm'lik puro içtiğini" söyleyip konuya açıklık getirdi...
Konu açılmışken... Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu'nun önceki akşam "Ekonomist" dergisince düzenlenen kokteylde "Havana" purolarının Türkiye temsilcisi Ünal Özüak'la yaptığı sohbeti aktaralım:
- Ünal Bey, puro içenler halktan kopuk bir elitin temsilcileriymiş gibi algılanıyor genellikle... Neden acaba?.. - Bu yanlış bir kanı... Tarihte puroseverlere baktığımızda hepsinin aykırı ve toplum içinde sivrilmesini bilmiş insanlar olduğunu görüyoruz. Bir Karl Marx, bir Freud, bir Lenin, veya Mark Twain ya da Churcill... İlk anda aklıma gelen bu isimler de gerçek puroseverlerdir. Puro içmek tabii ki bir "ayrıcalık"tır... Ama zenginlik veya

Yazının Devamı