Melih AŞIK
İlk uçan Türk...
Hezarıfen Ahmet Çelebi, 1634 yılında lodosun şiddetli estiği bir günde kendi imal ettiği kanatlarla Galata Kulesinden atlamış, uça uça Üsküdar'ın Doğancılar tepesine inmiş. Bu muhteşem olayı Sarayburnu'ndaki Sinan Paşa Köşkünden izleyen Sultan
Murat, Hezarıfen Ahmet Çelebi'yi önce bir kese altınla ödüllendirmiş, ancak sonradan yobazların baskısı sonucu Cezayir'e sürgün etmiş.
Hezarıfen orada sefalet içinde ölmüş.
Dünya Havacılık tarihi, Hezarıfen
Ahmet Çelebi'ye sayfaları arasında saygın bir yer veriyor. Onu uçuş tarihinin öncülerinden ve ilk uçan Türk kabul ediliyor. Dünya Havacılık Federasyonu FAİ, geçen yıl
Ahmet Çelebi'nin uçuş figürlerini gösteren altın ve gümüş paralar bastırarak bütün ülkelere dağıtmış bulunuyor.
Üsküdar'ın dinamik bir
"İmar ve Kültür Derneği" var. Bu dernek bir süre önce Doğancılar Parkı'na
Hezarfen'in bir heykelini dikmeyi düşünmüş. Bu amaçla Genelkurmay Başkanlığı, Mimar Sinan Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Türk Hava Kurumu'na başvurmuş. Bilgi istemiş. Genelkurmay Başkanlığı
Hezarfen'in uçuş denemesiyle ilgili çok ayrıntılı bir bilgi notunu Derneğe yollamış... Üniversiteler bildiklerini aktarmış. Sıra gelmiş heykelin yapımı için Anakent Belediyesinin vereceği izne. Bir başvuruyla bu izin de istenmiş. 1 ekim 1997 tarihli bu dilekçeye geçenlerde Anakent Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı
Adem Baştürk'ün imzasıyla şu kısa yanıt gelmiş:
"...Dilekçeniz Büyük Şehir Belediyesi Çevre Koruma ve ve Geliştirme dairesi Başkanlığınca incelenmiş, Hezarıfen Ahmet Çelebi'nin anıtının Doğancılar'a dikilmesi uygun görülmemiştir..."
Bir yanlış anlamaya meydan vermemek için yineleyelim... Bu yanıt
Hezarıfen'i Cezayir'e sürgün edenlerden değil, İstanbul Anakent Belediyesinden gelmiş...
Her mitingin fıtratı var, kahrol'u, yaşa'sı var
Sobayla ısınanın küreği var, maşası var
Mülayim olmak güzel, lakin hani nerede
Her gurubun bir tane Çevik Bir Paşası var.
***
Herhalde, sanat ve sinirleriniz adına daha fazla devam etmeye gerek yok, mutlaka hatırlamışsınızdır. Kapatılan RP'nin Meclis Grup Başkan Vekili
Yasin Hatipoğlu , şiir niyetine bu dizeleri yazmış, sonuçta da zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı
Güven Erkaya' ya 3 milyar lira tazminat ödemeye mahkum olmuştu. Peki, olmuştu da ne olmuştu? Arkadaşımız
Fahrettin Fidan, dün Meclis Basın Bürosu'nda "sanatçı" ile karşılaşınca sordu:
-
Tazminatı ödediniz mi efendim? - Ödedim tabii...Mahkemeden "tak" diye karar çıktı, ben de "şak" diye ödedim.
-
3 milyar'dı değil mi? - Hayır. Gecikme faiziyle birlikte 3 milyar 804 milyon lira ödedim.
-
Küsuratına kadar hatırladığınıza göre ödediğiniz para size bir hayli koymuş anlaşılan? - Yoo, niye koysun ki? Ayrıca bu para edebiyata feda olsun!
-
Ödeme işini nasıl yaptınız? - Bir arsam vardı, onu sattım.
-
Bundan sonra şiir! yazarken herhalde biraz daha dikkatli olursunuz? - Niye? O şiirde hiç kimseye hakaret yoktu ki?
-
O zaman ya arsanız çok ya da paranız...- Orada geçen, "çevik bir", lafının herhangi bir şahısla ilgisi yoktu. O laf, bir nesneyi ifade ediyordu. Ama hakim bunu kabul etmedi. 31 gün içinde dava açıldı ve sonuçlandı.
-
Neyse, büyük geçmiş olsun efendim! - Sağolun!
Ankara, Ankara güzel Ankara, namelerini mırıldanarak indik Ankara'ya... Aynı namelerle hareket ettik kent merkezinden Esenboğa'ya... Bent Deresinden Esebenboğa'ya giden yol sarp tepeler arasından kıvırılarak ilerliyor. Tepeler gecekondu salkımlarını andırıyor. Binlerce beyaz kondu...
Bir Avrupa ülkesinin başkentinde değil...
1920'lerin fakir Ankara'sındasınız adeta.
Ya da gariban bir Anadolu kasabasında.
Bundan 35 yıl öncesi de böyleydi bu tepeler. Herhalde 70 yıl önce de... İlkel manzarada hiçbir değişiklik yok. Sadece gecekondu sayısı çoğalmış. 10 binlere ulaşmış... Dakikalarca bu tepelerin arasından ilerliyor aracınız. Sadece siz değil... Ankara'ya gelip giden yabancı devlet konukları da aynı yoldan geçiyor.
Keçilerin bile zor tırmanacağı sarp kayalıklara tutturulmuş kondulara insanların nasıl çıkıp indiğini dehşetli bir merakla izliyorlar kuşkusuz.
Ve yıllardır bu manzaranın değişmediğini görüyorlar.
Neden bunca yıldır o insanları düze indirecek gecekondu önleme projelerinin uygulanmıdığını kuşkusuz çok merak ediyorlar.
Türkiye'ye ilk notu bu gecekonduları görünce veriyorlar.
Ve siz bu halinizle Avrupa Birliği'ne girmek için ısrar ediyorsunuz...
Çarpık kentlerinizi... Günde en az 25 kişiyi öldüren trafiğinizi... Yürüyüş yaptı diye kendi halkının kafasını gözünü kıran güvenlik güçlerinizi... İşlemeyen yargınızı... Eroin ticaretinden beslenen devlet çarkını... Çocuklarınızın beynini ezberle körelten eğitim sistemini... Medreseye dönüşen üniversiteleri... Soygun çarkına dönüşen sağlık sistemini... Zenginle fakir arasındaki 1400 kat gelir uçurumunu... Önlemiyor... Düzeltmeye çaba sarfetmiyorsunuz...
Sonra AB'ye almadılar diye adamlara küfür ediyorsunuz....
Faydası olur mu sanıyorsunuz...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr