Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Son bir - iki gün içinde, gördünüz, "puro" geldi, siyaset gündeminin tepesine oturdu... Devlet Bakanı Güneş Taner, tüm mesaisini "enflasyon canavarının belini kırma" işine adamışken... O da ne?.. Başbakanın kardeşi - ANAP MKYK üyesi Turgut Yılmaz çıkıp;
- Vatandaş, 30 santimlik puroyu gözünün içine sokan bakan istemiyor!.. demesin mi...
Üstad bu sözlerin altında kalamazdı... Ve kalmadı da... "Dünyadaki en uzun puronun 21 cm. olduğunu, 30 cm'lik puro bulunmadığını, ayrıca kendisinin 18 cm'lik puro içtiğini" söyleyip konuya açıklık getirdi...
Konu açılmışken... Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu'nun önceki akşam "Ekonomist" dergisince düzenlenen kokteylde "Havana" purolarının Türkiye temsilcisi Ünal Özüak'la yaptığı sohbeti aktaralım:
- Ünal Bey, puro içenler halktan kopuk bir elitin temsilcileriymiş gibi algılanıyor genellikle... Neden acaba?..
- Bu yanlış bir kanı... Tarihte puroseverlere baktığımızda hepsinin aykırı ve toplum içinde sivrilmesini bilmiş insanlar olduğunu görüyoruz. Bir Karl Marx, bir Freud, bir Lenin, veya Mark Twain ya da Churcill... İlk anda aklıma gelen bu isimler de gerçek puroseverlerdir. Puro içmek tabii ki bir "ayrıcalık"tır... Ama zenginlik veya statü gösterisiyle hiç ilgisi olmayan bir ayrıcalık... Bakınız, Havana purosu her yıl 120 milyon adet üretilir. Tamamen el hüneriyle, kuyumcu işini andırır bir üretim sürecinde tek tek elle sarılır. Sonuçta, az bulunan ve çok emek verilen bir üründür. İşte bu nadide ürüne sahip olmanın ayrıcalığıdır söz konusu olan... Bazılarının dediği gibi, puro, "erkeğin ziynet eşyası"dır...
- Az önce saydığınız ünlü isimlerin "purolu" anıları, anekdotları da vardır mutlaka?..
- Elbette. Mesela Mark Twain öylesine kararlı bir puroseverdir ki, "Cennette puro içilemiyorsa ben gitmeyeyim" diye espri yapar... Ve sözgelimi Lenin de İsviçre'deki sürgün yıllarında bir puro mağazasına borç yapmış, fakat borcunu ödemeyi unutmuştur. Mağaza yıllar sonra Lenin'in hesabını çıkardı. Bu birkaç dolarlık borç dökümünü şimdi anı olarak saklıyorlar...

Minibüs tıklım tıkış... Dekor ikinci sınıf pavyon örneği... Müzik - doğal olarak - insana sıkıntı ve üzüntü veren türden arabesk... Şoför bu alemin kralı...
İlkin bir benzincide durup lastiklerden birine hava bastı. Sonra yol üstündeki bir bakkaldan sigarasını alıp geldi... Sonra bir başka akaryakıt istasyonundan deposunu doldurdu...
Tüm yolcular kızgın kızgın mırıldanırken mizah yazarı dostumuz Savaş Büke şoföre bir öneride bulundu:
"Kaptan be, az ileride rot - balanscı var. Oldu olacak bir de rot - balans ayarı yaptırıver... Bizim acele işimiz yok nasıl olsa!.."
Şoför hafiften bozulmuş ve ceza olarak Büke'yi ineceği duraktan iki yüz metre ötede indirmiş...
"İyi kurtuldum" diyor Büke.. "Şoför yazar olduğumu anlasaydı, düşünce suçlusu olarak ihbar da edebilirdi..."

"Kim olduklarını bilen, düşündüklerini söyleyebilen ve olmak istediklerine inanan çocuklar yetiştirebilmek ümidiyle yeryüzünde çocuk büyüten herkese..." ithaf edilmiş bir kitap elimizdeki...
Sheila Ellison ve Barbara Barnett, "Çocuk Yetiştirmede Yardımcı Olacak Yöntemler" başlığıyla kaleme almışlar; Türk Metal Sanayicileri Sendikası da Türkçeye kazandırmış...
Kitaptan birkaç pratik öneriyi dikkatlere sunuyoruz:
* Bulabildiğiniz her fırsatta çocuğunuzu bir şey hakkında düşünmeye teşvik edin. Örneğin: Size güzel bir soru sorduğunda, bir konu hakkında görüş almak istediğinde veya çözümünü bilemediği bir problemi aktardığında, sohbeti koyulaştırmak için ona şunları söyleyin: "Bunun üzerinde düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var; o nedenle şimdi susacağım. Niçin sen de birkaç dakika düşünmüyorsun? Sonra birbirimize düşüncelerimizi açarız.." Bu tür bir etkileşim çocuğunuza onun fikir ve düşüncelerine değer verdiğinizi gösterir.
* İlginizi göstermenin bir yolu da, desteğe ihtiyaç duyan aile fertleri için evin değişik yerlerine notlar bırakmaktır. Banyodaki aynaya bir not bırakabilirsiniz. Sabahleyin ilk gördüğü şey bu olacaktır. Bu tür notlar yazmak çok az zaman alır. Okuması da basit olmalıdır: "Cesaret, başaracaksın!" ya da "Bugün seni düşüneceğim!" Bunu sadece bir kez bile yapsanız, çocuklarınız da büyük olasılıkla bu eğlenceye katılmak isteyecektir. Evin belli bir yerine küçük bir sepet içine kağıt kalem koyun ve herkesi hafta içinde birkaç not yazmaya teşvik edin.
* Çocuğa para, şeker veya gezme şeklinde rüşvet vermek, ona insanları kullanmayı öğretir. Aynı zamanda kendisiyle pazarlık etmeye hazır olduğunuzu görür ve "Yaparsam, bana ne vereceksin?" demeye başlar. Çocuğa rüşvet vermek kolay bir yöntemdir. Rüşvetin öteki yüzü tehdittir: "Ya bunu yaparsın, ya da gününü görürsün!" Rüşvet ve tehditler sizi çocuğun karşısında pazarlık eden kişi durumuna düşürür. Bunun yerine ona tartışılmayacak görevler ve kurallar koyun. Kurallara uymamanın sonuçlarına katlanmasında ısrarlı olun. Çocukları motive etmenin en iyi yöntemi, onları takdir ettiğinizi belirtmek ve övmektir. Çocuğunuza tasarlanmamış ödüller verin. Bu ödüller, çocuğunuz siz talep etmeden iyi bir iş yaptığında verilir: "Odanı temizlemişsin, haydi beraber çay bahçesine gidelim!" Bunlar rüşvetten farklıdır, çünkü çocuk karşılığını beklemeden bir şey yapmıştır. Her iyi davranışa karşı büyük bir ödül vermeniz gerekmez; birkaç tatlı söz de yeterlidir...


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr