Amatör korsan!..

26 Şubat 1998

Melih AŞIK

THY uçağını kaçıran hava korsanının güvenlik güçlerinin müdahalesine gerek kalmadan, yolcular tarafından altı okka edilmesi tüm yurtta ve dış temsilciliklerimizde sevinçle karşılandı...
Anlaşılıyor ki... yolcular olay anında asla paniğe kapılmamış... Korsanı "etkisizleştirmek" için her biri kendi çapında "etkili" fikirler üretmiş... Hatta bir yolcu, yanında bulunan özel ilacı hostese verip korsanın kolasının içine atmasını dahi istemiş... Neyse... Bu yöntemin sonucunu almak için (!) fazladan birkaç saat beklemek de gerekmeden adamı derdest edivermişler...
Gelişmeleri TV ekranından dakikası dakikasına takip eden Halit Çapın dostumuz dün telefonda düşüncelerini aktardı... Çapın, yılların tecrübesiyle (!) bakınız nasıl değerlendiriyor bu olayı:
- Bir defa, korsan tam bir amatör!..
- Nereden anladın?.. - Başka uçak yokmuş gibi Adana uçağını kaçırmaya yeltenmesinden...
- Ne mahzuru var hocam?.. Adana'dan kalkan uçağı değil de, İstanbul - Paris uçağını kaçırsaydı.. ne fark edecekti?.. - Öyle deme.. 21.00'de Adana'dan kalkan uçakları iyi bilirim... "Benzinsiz" uçarlar!.. İçindekiler öyle "mazot" almıştır ki, benzine gerek kalmaz.. Adamın da iflahını keserler... Hepsi "çakır"dır

Yazının Devamı

Maksat `spor' olsun!

25 Şubat 1998

Melih AŞIK

Uludağ'da yer ararsınız yok... Kartalkaya'daki otellere sorarsınız; yok... Erzurum Palandöken'i ararsınız: Yok... Varlıklı kesim dağ otellerini haftalar öncesinden kapatıyor. Çoluk çocuk binlercesi kış aylarında ha babam kayıyor...
Ama gördünüz işte... Nagano'daki Kış Olimpiyat Oyunları'na ancak bir tek sporcu gönderebildik... Onun da orada yarışıp yarışmadığını, yarıştıysa sondan kaçıncı olduğunu öğrenmek kısmet olmadı... Jamaika gibi yüzyıllardır kar yüzü görmeyen ülkeler bile Kış Oyunları'na bizden fazla sporcu göndermişti. Bu hüzünlü manzara karşısında iç çekip, "Yoksa bizim millet kayak merkezlerine spor yapmaya değil de hava atmaya mı gidiyor?.." diye düşünmeye başladık... Kış Olimpiyatları'nda hava atma, tavla atma, kumar maratonu, kız tavlama, konyak yuvarlama gibi dallar olsaydı... böyle mi olurdu?.. Ne biçim kafile kurar, madalyaları silip süpürürdük!..
Şaka bir yana... Bakın... Milli atletlerimizin geçen hafta sonu Balkan Şampiyonası'nda tarihin en büyük başarını elde ettiler: 4 altın, 3 gümüş, 5 bronz madalya... Sırıkla yüksek atlamada Ruhan Işım, Balkan rekorunu da kırdı. Basında bir tek gazetemiz, "Radikal" adına yaraşır şekilde bu büyük başarıyı manşete

Yazının Devamı

`Sus!.. susmadıkça...'

24 Şubat 1998

Melih AŞIK

Susurluk skandalı üzerine "en çok konuşan adam" nihayet içerde... Evet... Önce TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nda, sonra TV ekranında doğrudan kamuoyuna yaptığı açıklamalarla tanınan Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı, "devlet sırlarını ifşa ettiği" gerekçesiyle tutuklanıp hapse kondu...
Peki... Devlet sırlarını nasıl ifşa etmiş, derseniz... Şöyle:
MİT mensubu Mehmet Eymür'ün kendisinden davacı olması üzerine açılan davada mahkemeye savunma veriyor.. Savunmanın bir yerinde, Eymür'ün "bir suçluyla" telefon konuşmaları yaptığını öne sürmüş.. Bu arada "soruşturulması istemiyle" tarafların telefon numaralarını da vermiş. Eymür'ün "iş telefonu" böylece ifşa edilince (!) devlet sırrı da ifşa edilmiş oluyor. MİT yeni bir suç duyurusu yapıyor, Avcı hapsi boyluyor. İşin "teknik" ayrıntısı bu...
Konuyu biz yine Susurluk konusunu yakından takip eden bir hukuk adamına; Avukat Ergin Cinmen'e danıştık. İşte söyledikleri:
- Hanefi Avcı Susurluk olayının tam göbeğindeki insanlardan biri. Bu tip ilişkileri çok iyi biliyor. Hatta son olarak Siyaset Meydanı'nda "çok daha fazla şey bildiğini, devletin kararlılık göstermesi halinde bunları da

Yazının Devamı

Rüya tabiri...

22 Şubat 1998

Melih AŞIK

Aksaray'dan Nihat:- Rüyamda lunaparktayım ve felekten bir gün çalmaya çalışıyorum...
İlk işim, etrafta kısa bir tur atmak... Sonra dönme dolaplar bölümüne yaklaşıyor, bilet almak için kuyruğa giriyorum... Sıra bana gelince gişedeki görevliye doğru eğilip "Çek oradan bir bilet Usta!.." diye sesleniyorum...
Bilet satan kişi Özer Çiller... Hiç bozuntuya vermeden "Hayrola Beyefendi..." diyorum, "ne yapıyorsunuz burada?.."Özer Bey'in hayattan bezmiş bir hali var... "Hiç sorma birader, iktidardan düşünce gelir durumumuz bozuldu" diyor. "Mecburen bu yola saptık..."Başımı kaldırıp havada nazlı nazlı dönen dolaplara bakıyorum... Kulaklarımda rahmetli dedemin nasihatı:
"Herhangi bir işe soyunmadan önce yeteneklerinin dökümünü yap oğlum.."Dolap bitiyor... Çarpışan otolar kısmına geçiyorum...
Gariptir, burada da tanıdık simalar çarpıyor gözüme.. Mesut Yılmaz ile Güneş Taner otolardan birine kurulmuş, garibanlığı her halinden belli vatandaşlara arkadan toslamaya çalışıyor... Dümende Taner, yanında Yılmaz.. Onları görünce çarpışan otolara binmekten vazgeçiyor, rotayı hemen uçan salıncaklar bölümüne çeviriyorum...
İnsan kendini bir kuş gibi hissediyor uçan salıncaklarda.. Keyifle

Yazının Devamı

Başkan daraldı...

21 Şubat 1998

Melih AŞIK

Washington Post gazetesinin anketine katılan Amerikalıların yüzde 53'ü Başkan ve Monica Lewinsky arasında cinsel birşeyler geçtiğine inanıyormuş. Bunların yüzde 60'ı da, "aralarında birşey geçtiyse bile bunun Clinton'ın başkanlıktan inmesini gerektirmeyeceği" inancındaymış... Ankete katılanların yüzde 80'i en vahim olayın, Başkan'ın kamuoyuna yalan söylemesi olacağını ifade ediyor.
Clinton daha önce kamuoyuna ve Paula Jones'un avukatlarına Lewinsky ile aralarında birşey geçmediğini söylemişti...
Eğer yalan söylediği ortaya çıkarsa, kuşku yok ki, Clinton'ın kaderi Nixon'ınkinden farksız olacak. Yani yakışıklı başkan görev süresi bitmeden koltuktan düşecek... ABD bombardımanı Saddam'ı koltuğundan düşürmeyecek. Bu kesin... Ancak Clinton'ın koltuğu o kadar sağlam değil... Fermuar davasında yalanı ortaya çıkarsa, koltuk altından kayacak. Washington Post'ta yayımlanan yorumda deniyor ki:
- ABD'de tanıkların ettikleri yemine sadık kaldıkları varsayılır. Eğer Başkan doğru söyleyeceğine yemin ettiği halde, bunu yapmamışsa kendisini destekleyen halk iradesi çökecektir. Çünkü Amerikalılar hiç kimsenin yasaların üzerinde olmasını kabul edemezler.

Yazının Devamı

Endonezya dersi...

20 Şubat 1998

Melih AŞIK

Necmettin Erbakan'ın oluşturduğu D - 8 grubunun güçlü üyelerinden Endonezya, şu sıralarda açlıkla pençeleniyor. Hergün ülkenin bir başka yerinden yağma ve ayaklanma haberi geliyor. Bu ülkeler malum, "Asya Kaplanları" diye adlandırılıyordu. Aslansın, kaplansın diye şişirildiler. Ve sonunda balon patladı...
Müslüman Endonezya'da şeker bayramı tatilinde kapanan birçok işletme, bayramdan sonra bir daha açılmadı. Personel bayram dönüşü sonu belirsiz bir tatile çıkan şirketlerin kapısında kala kaldı.
Peşinden yabancı sermaye güç durumdaki özel şirketleri ölü fiyatına kapatmaya başladı. Böylece Endonezya, özelleştirmede yeni bir aşama kaydetti! Özel firmaların özelleştirilmesi dönemi başladı!..
Peki ülke bu kadar mı parasız? Asla...
Geçenlerde Herald Tribune gazetesinde Cumhurbaşkanı Suharto'nun 40 milyar dolarlık bir para imparatorluğunun sahibi olduğu anlatılıyordu.
Öte yandan Endonezya İMF'den 43 milyar dolar acil yardım istiyordu. Suharto elini cebine atsa Endonezya kurtulacak. Ama hep almaya alışmış siyasetçilerin aklına elbette böyle birşey gelmez...
Ezcümle... Siyasetçilerin çalmasına kayıtsız kalan toplumlar birgün şu veya bu biçimde batar. Aklımızı başımıza toplayalım...

Yazının Devamı

Müzikal durum...

19 Şubat 1998

Melih AŞIK

Tiyatromuzun emektarlarından Necdet Mahfi Ayral'la yapılmış bir röportajı aktarmıştık geçenlerde... Ayral'ın o konuşmada "ülkemizde sanatçının hali"nden söz ederken verdiği örnekler (ve en çok da, "Bir mezarım dahi yok!" sözü) üzerine hayli mesaj aldık...
MÜZİK - SEN Genel Başkanı Mehmet Çırıka'nın ilettiği faks notu da bunlardan biri... Çırıka, Necdet Mahfi Ayral'ın anlattıklarından hareketle, kendi ilgi alanı olan müzik ve sahne sanatlarına getiriyor sözü... Ve bakınız bu dalda ürün veren sanatçıların "hal - i pür melali"ni nasıl aktarıyor:
"Bugün ülkemizde, yıldızlaşmış birkaç sanatçının dışında, ünlü - ünsüz birçok ses sanatçısı, besteci, söz yazarı, saz sanatçısı ve müzisyen sosyal güvenceden, iş ve ücret güvencesinden yoksun, maddi sıkıntılar içinde yaşamlarını sürdürüyor. Yaygın deyişle söylemek gerekirse; bu arkadaşlarımız `taksitle yaşayıp borçlu ölüyorlar..' Tanju Okan, Cahide Sonku, Esin Engin, Ergüder Yoldaş gibi sanatçılarımız `tanınmış' olmaları nedeniyle kamuoyuna yansıyabilenler... `Tanınmamış' olan ve yoksulluk sınırında yaşamını tamamlayan binlerce sanatçı ve müzisyen de cabası...
..Medyanın da etkisiyle sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen `yıldız'

Yazının Devamı

Eğitim dediğin...

18 Şubat 1998

Melih AŞIK

ÖSS sınavlarına az kaldı. Şu sıralarda lise son sınıf öğrencileri harıl harıl ders çalışmakta... Bir okurumuz ise çocuğunun ders çalışmadığından şikayetçi... Geçenlerde bilgisayarla oynadığını görünce sormuş:
- Hayrola oğlum dersleri bıraktın mı?
- Yooo.- Eee niye çalışmıyorsun?
- Şunları sen olsan çalışır mısın baba?..Babası oğlunun ders çalıştığı Sosyal Bilimler kitabına eğilip bakmış. Sonra eline alıp karıştırmış.. Çocuklara bilgi diye yutturulanlar yenir yutulur gibi değil.. Ömür boyu işe yaramayacak ne kadar gereksiz bilgi varsa ders diye kitaba doldurulmuş. Mesela:
- Sami soyundan olan Akkadlar Kral Sargon'un komutasında bütün Sümer'i ele geçirerek ilk merkezi devleti gerçekleştirdiler...- Elam'lar Orta Asya'dan gelip Karun ırmağı çevresine yerleşmişler, diğer şehir devletleriyle sürekli mücadele etmişler ve onlardan etkilenmişler.
- Pers imparatoru Dara, imparatorluğunu Satrap'lık adı verilen eyaletlere bölmüştü. Her satraplığın başında hükümdarın seçtiği bir satrap bulunurdu.- Türgişler Onokların doğu kolundandır. Göktürklere karşı Kırgızlar ve Çinlilerle bağlaşma kurmak istemişlerse de Vezir Tonyukuk'a yenilerek Göktürk egemenliğini kabul etmişlerdir.
Kitabın

Yazının Devamı