Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Karayolları eski Genel Müdürü Atalay Coşkunoğlu, devleti 370 milyon dolar zarara uğratmak ve 7 milyon dolar haksız servet edinmek suçundan 3 yıl hapis ve 14.4 milyar lira hapis cezasına çarptırılmıştı.
Coşkunoğlu devlete 15 ay misafir olacakken sürpriz biçimde misafirliği kısa kesti; 7 ayda taburcu, pardon tahliye oldu... Bu 7 ayın da 5'ini Koşuyolu Kalp Hastanesinde lüks bir odada geçirdi. Bu konforu ona Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in sağladığını Arena programında Koşuyolu Hastanesi Başhekimi açıkladı...
Peki Coşkunoğlu'na kesilen 14.4 milyar lira ceza ne oldu?..
Coşkunoğlu cezayı da ödememiş...
Çünkü Maliye Bakanlığı bu parayı istemeyi unutmuş!..
Unutkanlığa bakın... Fakir fukaranın 100 lira borcu olsa, 1000 lira masraf yapar peşine düşerdi Maliye... 14.4 milyar liralık alacağını istemeyi unutmuş...
Coşkunoğlu şimdi bu parayı gecikme faiziyle ödeyecekmiş... Ödeyeceği toplam para yaklaşık 30 milyar lira tutuyormuş...
Cezanın verildiği tarihteki dolar değerine göre ise 14.4 milyar liranın bugünkü değeri 480 milyar liraymış.
Coşkunoğlu 450 milyar lira da buradan kar ediyor...
Devleti zarar soktuğu 370 milyon dolar nerede diye sorarsanız...
O dolarları alanlar kaçtı... Onların adı bile yok ortada...
Turgut Özal'ın bürokratı.. Süleyman Demirel'in arkadaşı Atalay Coşkunoğlu'nun serüveni kısaca böyle... Geçenlerde Gazantep'de 20 milyon lira değerinde fıstık çaldığı iddia edilen çocuklar 7'şer yıl hapis cezasına çarptırılmıştı...
Trilyonlar götüren Coşkunoğlu 7 ayda kurtardı...
Neden böyle oluyor?.. diye sorulacak olursa... Malum...
Zengin fakirin malını çalarsa suç değildir... Fakir zenginin malını çalarsa suçtur... Ayrıca Coşkunoğlu'nun suçu "Çalarsan büyük çal!.." deyişine uygundur. Fakir'e Allah yardım eder. Büyük çalana Cumhurbaşkanları...

Aşağıdaki ilginç ve o ölçüde cesur yazı, Turkish Bank'ın bülteni "Ekonomik Rapor"da yayımlandı. Bankanın Genel Sekreteri Tuğrul Belli kaleme almış. Yazıyı özetleyerek ilginize sunuyoruz:
"...Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde TİTAN adında bir toplu hırsızlık şebekesi yakalandı ve kurucularının (bulunabilen) mal varlıklarına el kondu. Bu şebekenin hırsızları sadece kurucuları değildi tabii. TİTAN için çalışan ve son tesbitte 35 bin kişiyi bulmuş olan zincirdekilerin hepsi olmasa bile (hadi, birkaç gerçekten saf insanı çıkaralım) yüzde 99'u da hırsızdı...
...Bu hırsızlık sistemi acaba size birşeyi çağrıştırmıyor mu? Borsayı ve senelerdir borsada dönen dolapları... Üstelik Borsa vak'asında durum daha da vahim, çünkü karşımızdaki resmen devlet tarafından tescilli bir kuruluş.
Borsa manipülatörlerini ele alalım. Bir kağıdı kaldırmak için harekete geçiyorlar. Önce kağıtta pozisyon alıyorlar. Sonra şirketle ilgili tercihan aslı olan ama yoksa da asılsız bazı haberleri diğer işbirlikçilere yayıyorlar, onlar da başkalarına... Böylece hisselere olan talep artıyor, dolayısıyla da fiyatlar şişiyor. Uygun bir anda da satıp çıkıyorlar. Ve bu dolap yıllardır dönüyor; saadet zinciri yeni kerizler bulunduğu sürece devam ediyor; kaybeden ise hep son girip başka keriz bulamayan kerizler oluyor. Bu sistem Titan'dan daha iyi. Ortada hırsızlık var, hırsız yok...
Neticede belirtmek istediğim, `insider trading'in (içerden öğrenenlerin ticareti) ve manipülasyonların en az Titan sistemi kadar suç olduğu ve üzerine ciddiyetle ve süratle gidilmesi gerektiğidir. Yoksa bizim borsa daha uzun yıllar "keriz silkeleme arenası" olarak kalır...

Alman Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel'in Mesut Yılmaz'a son bir gönderme daha yaptığını ve duygularını bu defa Baden Württenberg eyaletine özgü bir atasözü aracılığıyla ilettiğini yazmıştık dün...
Ne diyordu Kinkel:
"Mevlam beyin yağdır, bekleyen çok kafa var!.."
Uzun yıllar Almanya'da yaşayan okurumuz Dr. Ünel Çağlar yetişiyor Mesut Bey'in imdadına... Ve şu "tüyo"yu veriyor:
- Baden Württenberg'de yıllarım geçti. Kinkel'in kullandığı atasözünü de çok işittim. Samimi gözlemim şu ki.. her atasözü gibi bu da "ihtiyaç"tan doğmuştur... Yani Baden Württenberg'de "beyin bekleyen çok kafa olduğu için" söylenmiştir bu söz... Cevap gerekiyorsa Kinkel'e bunu anımsatmak yeterlidir...

ANAP Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun geçen hafta partisinin Meclis Grup toplantı salonunda yerini almış, Genel Başkanı'nın gelmesini bekliyordu ki, elinde birtakım kağıtlarla bir milletvekili yanına yanaştı:
- Şuraya sen de bir imza atar mısın Hayrettin'ciğim?..
- Hayrola, nedir bu?
- Tansu Çiller'in mal varlığıyla ilgili araştırma önergesi veriyoruz da...
Hayrettin Uzun,
tepki vermek için uzun uzun düşünmeye gerek duymadı.
- Sizin derdiniz bir kişinin hırsızlığı... Oysa benim derdim bütün hırsızlar ve hırsızlıklar... Getirin bana bütün hırsızları kapsayan bir araştırma önergesi; hemen imzamı basayım....
Önergeyi getiren milletvekilinin kağıdı Hayrettin Uzun'un önünden çekip almasıyla gözden kaybolması bir oldu...



Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr