Yasanın halleri

19 Haziran 1998

       Yeni hal yasasından kabzımallar memnun... Çünkü hal dışındaki sebze mevve trafiğini engelliyor yasa... Bu alandaki ticareti vergilendiriyor. Ancak yasanın felaket getireceğini iddia edenler de var. Liberal Parti Genel Başkanı Besim Tibuk yasaya ateş püskürüyor örneğin. Bakınız dün yaptığı basın toplantısında ne dedi Tibuk:
      Besim Tibuk mu abartıyor? Yoksa Ankara'da yasaları yapanlar mı kör? Yakında anlayacağız. Eğer Besim Tibuk haklı çıkarsa söz... bu sütunda kendisine hakkını teslim edeceğiz.

       Fransa 98'de çeşitli ülkelerden 34 orta, 33 yan hakem görev yapıyor. Bu ülkeler arasında adını sanını duymadığımız, haritada bir nokta gibi görünen, nüfusu 50 - 100 bini geçmeyenler var... Mesela Kupa'da:
      "..Trininad, Vanuatu, Mauritius, Malezya, Sri Lanka, Mali, Honduras, Kostarika, Tayland, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Malta" dan bile hakem var. Türkiye'den yok. Neden? Bizim hakemlerin tarafsız maç yönetemeyeceği yolunda uluslararası bir kanaat mı belirdi? Yoksa gene hakkımız mı yeniyor!

      

Yazının Devamı

Başın içi - dışı

18 Haziran 1998

       İstanbul Üniversitesi'nde Devlet Bakanı Işın Çelebi ve Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun konuk olarak katıldıkları 32'inci Gün programında öğrencilerin özellikle kendi rektörlerine karşı takındıkları tavır şık değildi. Daha hiçbir soru sormadan ve yanıt almadan rektörlerini yuhalamaları yakışık almadı. Peki böyle bir genel tavrın sebebi neydi? Aynı üniversiteden bir öğretim üyesine sorduk durumu:
      - Başörtüsü tartışmasıyla birlikte siyasal konumları farklı öğrencilerin (hiç olmazsa ciddi bir bölümünün) belli bir noktada buluştukları görülüyor. Neden ve nasıl gelindi bu noktaya?..
       - Öğrenci davranışlarının çoğu tepkisel. Çoğu, insan yerine konmuyoruz, ciddiye alınmıyoruz, olanak sağlanmıyor, diye tepki duyuyor. Ve sözgelimi 32'inci Gün'de olduğu gibi tüm bu sebeplerle, rektör de karşılarında olunca deşarj olmak biçiminde dile geliyor tepkiler... Öğrencilerin tepki duyduğu disiplin yönetmeliği olabilir, YÖK kavramı olabilir, sert bazı yöneticiler olabilir, polis baskısı olabilir. Hepsi içiçe geçiyor ve bu büyüklükte bir okulda rektörle de sık sık karşı karşıya

Yazının Devamı

Hep ikinci sınıf!

17 Haziran 1998

       Yurtdışına uçakla gidenler bilir... Her ülkenin hava alanlarında, pasaport kontrol bölümünde iki ayrı kapı vardır. Kapılardan biri o ülkenin vatandaşlarına tahsis edilmiştir, diğeri ise yabancı uyruklulara...Ülkenin vatandaşları, kendi kapılarından rahatça geçip giderken, ikinci kapıdakiler, kimi zaman dakikalarca, kimi zaman saatlerce pasaport kontrol işlemlerinin bitmesini beklerler.
       Diyelim yolculuğunuz Avrupa'ya... Eğer gittiğiniz ülke Avrupa Topluluğu üyesi ise karşılaşacağınız manzara yine aynıdır. Siz üzerinde (Others) yani"ötekiler" yazan kapının önünde çile doldururken, AT'ye üye ülkelerin yurttaşları, üzerinde (EU) yani "Avrupa Topluluğu" yazan kapıdan beklemeden geçer girerler.
       Kısacası, her ülke, kendinden olana bir ayrıcalık, bir kolaylık tanır...Ve kimse de bunu pek yadırgamaz.
       Gelelim Türkiye'ye, yani bize...
       Dün yurtdışından dönen bir dostumuz, Atatürk Havalimanı'nda yaşadığı olayı şöyle anlattı:
       - Türkiye'ye Polonya

Yazının Devamı

Gazeteci Meclisi

16 Haziran 1998

       Bir avuç gazetecinin başlattığı yeni bir meslek örgütü girişimi... Birkaç ay içinde 450 gazetecinin katılımıyla "Gazeteciler Meclisi"ne dönüştü. Gazeteciler Meclisi ilk etkinliğini pazar akşamı Babıali'de, Milliyet'in eski binasının bulunduğu Nuruosmaniye Caddesi'nde bir şenlik düzenleyerek yaptı. Biraz müzik, biraz kitap, biraz nostalji, biraz muhabbet... Biraz gazeteci Ragıp Duran'ı hapishaneye uğurluyor olmanın hüznü... Biraz Metin Göktepe ve diğer basın şehitlerinin anısı... Biraz gelecek, biraz umut...
       Gazeteciler Meclisi'nin işlevi ne olacak?..
       Yanıt "Babıali Şenliği" başlıklı gazetede:
      - Gazeteciler Meclisi mesleğimizin onuruna, ilkelerine, saygınlığına ve ahlakına sahip çıkmak, basın çalışanlarının sorunlarına çözüm üretmek için kuruluyor...
       Her ülkede basının sorunları vardır. Bu sorunların çözümünde en etkin güç gazetecilerin kendileridir... O yüzden "Gazeteciler Meclisi" olumlu ve yararlı bir girişim... Gençlerin soluğunu taşıdığı için de umut verici...
  

Yazının Devamı

Hayyam'a sorarsan...

14 Haziran 1998

       Fazilet Partili Nazlı Ilıcak'ın FP'li liderlerin de katıldığı evindeki davetlerde konuklara şarap ikram etmesi "ideolojik" tartışmalara yolaçtı... Kimi FP'liler Ilıcak'ı eleştirir gibi oldu. Kimileri biz onun tercihine karışmayız, dedi. Falan filan... Tartışma elbet yeni değil. Dinlerin doğuşundan bu yana gündemde. İçmeyenler içenleri günaha girmekle suçlar. İçenler içmeyenleri Tanrı adına konuşmakla... iki yüzlülükle... Alkol sağlığa zararlıdır. Ama içenlerin de bir mantığı vardır. Onları Ömer Hayyam temsil eder. Bakınız İranlı matematikçi ve Saray astronomu Ömer Hayyam (1048 - 1122) nasıl anlatır kendini, yüzyıllar öncesinden bugüne...
       ... Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden / ne dine, edebe aykırı gitmemizden / bir an geçmek istiyoruz kendimizden / içip içip şarhoş olmamız bu yüzden.
       ... Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari / bırak aldatmacayı, ikiyüzlülükleri / şarap içmem diye övünüyorsun ama / yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
       ... Ben içerim, ama sarhoşluk etmem / kadehten başka şeye el uzatmam / şaraba

Yazının Devamı

Fıkranın yorumu

13 Haziran 1998

       Bu sütunda geçenlerde yayınlanan fıkrayı bi kez daha anımsatalım...
       ...Genç, güzel ve cici kız, bazı ufak tefek gençlik sorunlarından dolayı bir ruh hekimine gitmeye karar vermiş. Güvenli olması için yaşlı başlı birini araştırmış. Bulup randevu almış. Hekimin odasına adeta ayaklarının ucuna basarak ve biraz da ürpererek girmiş. Masasında birşeyler okumakta olan hekim genç kızı görünce asabi bir sesle:
      - Buyrun soyunun, demiş...
       Kız üzerindeki ceketi çıkarmış:
      - Soyunun soyunun...
       Genç kız ruhsal tedavi için soyunmaya gerek olmadığını biliyor ama... Karşısındaki ne de olsa hekim. Üstelik sesi otoriter...
       Genç kız sonunda bir sutyen, bir külot kalmış. Hekim:

Yazının Devamı

Çek bir peşkeş...

12 Haziran 1998

       CHP Ankara milletvekili Yılmaz Ateş, Ankara Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek'e 1 milyar lira tazminat ödemeye mahkum oldu. Sorduk:
       - Bir demecimde İ. Melih Gökçek'i Ankaralıların otobüslerini Refahlı belediyelere peşkeş çekmekle suçlamıştım. Mahkeme, bu lafı hakaret saymış.
      - Demek, peşkeş çekti, demek suç sayılıyor?..
       - İ. Melih Gökçek hakkında bir belediyenin olanaklarını bir başka belediyeye karşılıksız sunduğu için soruşturma yürütülüyor. Böyle bir uygulama, peşkeş sözcüğü dışında nasıl nitelendirilir, bilemiyorum. Ama mahkeme, peşkeş çekmenin değil, bunu eleştirmenin suç olduğuna kanaat getirmiş olacak ki, beni mahkum etti. Şimdi sıra Yargıtay'da...Yüce Mahkeme'nin bu yanlışı düzelteceğine inanıyorum.

       Binlerce öğrenci yetiştirmiş üç değerli profesör hayattan ayrıldı. Ankara Hukuk Fakültesi'nden Prof. Seyfullah Eriş ile aynı fakülteden emekli Prof. Kemal Tahir Gürsoy... Ve derslerinde terleyip sınavlarında titrediğimiz SBF'deki Siyasi Tarih Hocamız Prof. Fahir Armaoğlu... Aynı gün

Yazının Devamı

Açık cinayet...

10 Haziran 1998

       Ankara'daki 9'uncu Ulaştırma Şurası'na sunulan, Demiryolu Ulaştırması Komisyon Raporundan kimi ilginç satırlar...
       - Avrupa'da yapılan bir araştırmaya göre... Ulaştırma sistemlerinde ölüm riski 1 milyar yolcu / 1 km. başına demiryollarında 17 iken karayollarında 140; yaralanma riski demiryollarında 41 iken karayollarında 10 bin'dir.
       - Ülkemizde (milyar yolcu / km başına) kaza sayısı, 1996 itibarıyle karayollarında 2 bin 200 iken, demiryollarında 100'dür. Yani karayollarında demiryollarına göre 22 kat daha fazla kaza meydana gelmektedir.
       - Ülkemizde meydana gelen kazalardaki ölü sayısı (milyar yolcu / km başına) karayollarında 40 iken, demiryollarında kuruluşun hatalarından kaynaklanan kazalarda 5'tir.
       - Demiryollarının hava kirliliğindeki payı yüzde 5 iken karayollarının payı yüzde 85 düzeyindedir.
       - Karayollarındaki gürültü şiddetinin 72 - 92 desibel arasında değiştiği tesbit edilmiştir. Buna karşın, saatte 150 km. hızla giden bir

Yazının Devamı