Güneş Taner'in daveti üzerine Ankara'ya gelen İMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer giderayak; "Umduğumdan çok daha iyi bir Türkiye buldum" demiş. Sevindik tabii... Yatalak hastanın, "Sizi umduğumdan iyi buldum" diyen doktorun tesellisine sevinmesi misali... Hürriyet Gazetesi Bay Stanley'i manşete almıştı dün... Manşet altında ise Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök ülkenin manzarasını karamsar gözlüklerle seyredenlere sert biçimde çatıyor, "siyah lensliler" başlıklı yazısında şöyle diyordu:
- Basında, entellektüel hayatta, onun dışındaki dünyada, inanılmaz bir karamsarlar ordusu Türkiye'nin muazzam gelişmesini küçümsemekte keçi inadını sürdürüyor. Onların Fischer'in yukardaki sözlerini anlaması mümkün değil... Ama siz analarından kara lenslerle doğan bu genetik pesimistlere bakmayın. Türkiye geri dönülmez noktaya doğru başarıyla gidiyor. *** Biz Hürriyet'e inanıyoruz. Hürriyet, Özkök'ten ibaret değil tabii. Başka yazarları da var. Mesela Ferai Tınç, Özkök'den bir gün önce "Titanic
Dünya ülkelerinden fıkralara devam ederken ilk durağımız İsrail...
***
Ufaklık biyoloji öğretmenine "müjde"yi verdi:
- Hocam, evimizdeki fare doğum yaptı. Netanyahu taraftarı 6 sevimli farem oldu...
Öğretmen küplere bindi:
- Netanyahu taraftarı fare ne demek?. Babana söyle, yarın okula gelsin, kendisiyle konuşacağım.
Ertesi gün çocuğun babası okula geldiğinde öğretmen oğlanı kulağından tutup;
Bir öğretmen okurumuzun eşi Antakya Doğumevi'nde erken doğum yapıyor. Bebek dünyaya 6.5 aylık geliyor. Derhal yoğun bakıma alınması lazım. Ancak Antakya Doğumevi'nin yoğun bakım imkanları sınırlı. Bebek nefes alıp vermekte zorlanıyor. Öldü ölecek. Hastane doktoru:
- Siz bu bebeği Adana'ya götürün, diyor, Antakya'da bebeği yaşatacak imkanlar yeterli değil... - Nereye götürebiliriz? - Seyhan'daki Özel Seyhan Hastanesi'ne götürebilirsiniz... Seyhan Hastanesi'ne telefon ediliyor. Ambulans geliyor. Bebeği 200 kilometre ötedeki Seyhan Hastanesi'ne götürüyor. Bebek yoğun bakıma alınıyor. Ve tam 75 gün yoğun bakımda kalıyor. Bebek kendine geldiğinde babaya 4.5 milyar liralık bir fatura çıkartılıyor. Bir öğretmen bu parayı nasıl öder? Okurumuzun başvurmadığı yer kalmıyor. Hastane de insafa geliyor. Fiyatta yarı yarıya
Deneme ABD'de yapılmış. Yazılı sınav sırasında her öğrencinin önüne birer ayna konmuş. Öğrenci, soruları yanıtlarken, başını her kaldırdığında ister istemez kendi yüzünü görüyormuş. Sonuç ne mi olmuş? Kopya çekme işi büyük ölçüde azalmış. Çünkü kopya çekerken kendi yüzünü gören öğrenci büyük bir utanca kapılıyormuş.
Peki, diyelim ki böyle bir uygulama bizim Meclis'te de yapıldı. Acaba yararı olur mu? ANAP Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun'a göre, hayır, hiçbir yararı olmaz, hatta tam tersi sonuçlar doğurur. Sebebini kendisinden dinliyoruz.
"Onlar öğrenci...Onlarda vicdan var. Bizde böyle birşey yapılsa, milletvekili her aynaya baktığında, tüh senin suratına..! Elin oğlu malı götürüyor, sense uyuyorsun, utan! utan! diye kendisine fırça atar. Arasıra olan sahtekarlık bir yaşam tarzı haline gelir. Üç - beş dürüst insandan da oluruz. Onun için ben böyle birşeye kesinlikle karşıyım."
Okurumuz İş Bankası'nın bankamatiğine kartını sokmuş. Hesabındaki 4.5 milyon liranın 2.5 milyonunu çekmeyi düşünüyormuş. Ekranda şu yazıyla karşılaşmış:
Rutin gündemden sıkılan Ankaralı gazeteciler zaman zaman mizahı kaçış yolu olarak kullanıyorlar. Sonuçta da ortaya hoş örnekler çıkıyor. Son örnek, Bülent - Rahşan Ecevit, Hüsamettin Özkan üçlüsüyle ilgili...Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan' ın Bülent Ecevit' in yanından ayrılmadığını bilmeyeniniz yoktur. İşte bu üçlüyle ilgili Ankaralı meslekdaşlarımızın hazırladığı anket... ve yanıtları...
Soru: Bülent Ecevit' in etrafına 50 cm. çapında bir daire çizilse, Bülent Bey'le birlikte içerde kimler kalır?
Yanıt: Rahşan Ecevit ve Hüsamettin Özkan.
Soru: Dairenin çapı 25 cm.'ye indirilirse, Bülent Bey'le birlikte içeride kim kalır?
Yanıt: Hüsamettin Özkan.
Soru: Bülent Ecevit ve Rahşan Hanım evde televizyon seyrediyor ve patlamış mısır yiyorlar. Koltuğun arkasından uzanıp arada bir mısır alan üçüncü şahıs kimdir?
Yanıt: Hüsamettin Özkan.
Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilen, altında dizi dizi imzalar bulunan bir metni birlikte okuyoruz:
"Saygıdeğer Mahkemeniz eski Başkanı Sayın Yekta Güngör Özden'e, mahkemenizce korumaları için tahsis edilen araç geri talep edilmektedir. Böylesine bir uygulama pratikte Sayın Yekta Güngör Özden'in yalnız seyahat etmesi anlamına gelir ki, bu durum içinde bulunduğumuz gerilimli ortamda kendisinin güvenliği açısından büyük tehlike teşkil etmektedir. Biz aşağıda imzası bulunanlar, bu olayın sadece bir söylenti olduğuna inanmak ve konu hakkında gerekenin bir an evvel yapılacağına inanmak istiyoruz." Bu metni okuduktan sonra Yekta Güngör Özden'i arıyoruz... Çok ilginç şeyler anlatıyor.
Görevden ayrılırken kendisine bir zırhlı araba ile korumaları taşıyacak ikinci bir otomobil verilmiş. Anayasa Mahkemesi'nin yeni Başkanı önce benzin konusunda sorun çıkarmış. Anayasa Mahkemesi'ne ait araçların benzin aldığı istasyona yazı göndererek Yekta
Fenerbahçe'nin yıldız basketbolüsü İbrahim Kutluay'ın Tofaş kulübüyle kimi gazetelere göre 7,5 milyon, kimilerine göre 10,5 milyon dolar karşılığında mukavele imzalaması dün spor sayfalarının manşetlerindeydi. Okurumuz Dr. Recai Sarıkaya, bu çarpıcı transfer olayına geçtiği e - mail notuyla katkıda bulunurken bakınız ne diyordu:
"Geçenlerde kablolu yayında NBC Televizyonu'nda Jay Leno'nun sohbet programını izliyorduk. O gecenin konuğu ünlü basketbolcu Dennis Rodman'dı. Hani şu her türlü çılgınlığı yapan Chicago Bulls'lu çocuk. Jay Leno ile alacağı transfer ücretini konuşuyorlardı. İlgimizi çekti, dinledik. Rodman'a Bulls tarafından önerilen miktar 4 milyon dolarmış. Bunu duyan stüdyodaki izleyiciler arasında bayağı bir iç çekme yaşandı. Ama Rodman bu parayı kabul etmediğini, kendi istediği miktarın 10 milyon dolar olduğunu söyledi. Bu sefer bırakın izleyicileri, Jay Leno bile kendini tutamadı ve bu rakamın çok yüksek olup olmadığını sordu. Şimdi Rodman'ın cevabına bakın:
- Ben bu parayı peşin istemiyorum. Parayı bir bankaya yatırsınlar. Sezon sonunda görevimi
Fenerbahçe - Şekerspor maçından önce iki şikecinin Şeker kalecisi Murat'a Fenerbahçe adına 100 bin dolar teklif ettiklerini bu sütunda yazdık. Kuşku altında kaldığı halde Fenerbahçe kulübünün konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmamasını garipsediğimizi, spor basınının kulüpçülük adına ahlak dışı bir olayı görmezden gelmesini ayıpladığımızı, federasyonun olaya duyarsız kalışını anlamadığımızı ekledik. Bütün bunları yazmamıza rağmen ilgili çevrelerden yine ne bir tek ses, ne bir nefes... Ne de en küçük cevap geldi.
Geçen akşam Şekerspor Kulübü Başkanı Cengiz Sezer'le tesadüfen karşılaştığımızda bu konuyu konuştuk. Cengiz Bey herşeyi tek cümlede özetledi:
- Aslında ilgili taraflar size cevap vermeyerek cevap vermiş oldular.
***
Abdi ipekçi cinayeti davasında yargılanan Oral Çelik'in Malatyaspor Başkanı olması üzerine Başbakan Mesut Yılmaz, DYP lideri Tansu Çiller ve diğer kimi siyasetçiler kendisine kutlama mesajı yollamışlar. Hazır rastlamışken Şekerspor Başkanı Cengiz Sezer'e sorduk: