Karaman'dan Haşmet:
...Rüyamda yarı başkanlık sistemine geçiyoruz.. Seçimler yapılıyor ve Süleyman Demirel Başkan seçiliyor...
Ülkede büyük bir coşku var... Sistemdeki tıkanıklığın açılması herkesi rahatlatmış, insanlarımız geleceğe umutla bakıyor..
İlk gün... Atatürk Havalimanı.. Savcılar Amerika'dan gelecek tarifeli uçağı bekliyorlar. Uçak iniyor, yolcular arasında bulunan Engin, Selim, Halil üçlüsü derhal tutuklanıp cezaevine götürülüyor...
İkinci gün... Yeşil yakalanıyor... Yapılan ilk sorguda devlet içindeki çete mensuplarını tek tek açıklayan Yeşil, Susurluk olayını da bir çırpıda aydınlığa kavuşturuyor...
Üçüncü gün... Yeni Başkanımız halktan aldığı yetkiye dayanarak hapishanelerdeki tüm düşünce suçlularını affediyor ve bir kısmını kendisine danışman yapıyor...
Dördüncü gün... Acı haberler yansıyor televizyon ekranlarına... Vergi dairelerinde kuyruk oluşturan kimi işadamları ve
CHP'nin düzenlediği internet anketinde şampiyonluğun en büyük iki adayı olarak Brezilya ve Nijerya gösterilirken okurumuz Murat Torlakçık:
- Şampiyon sayılarla belli, diyor, şampiyon ne Brezilya ne de Nijerya... Peki kim şampiyon? Sayılar şampiyonu nasıl beliriyor? Okurumuz sözü uzatmadan sayılara geçiyor. Dikkatle izleyelim: * Brezilya en son 1994'te kazanmıştı. Ondan önce 1970'de kazandı. "1970 + 1994 = 3964!.." * Arjantin son defa 1986'da kazanmıştı. Ondan önce 1978'de.. "1986 + 1978 = 3964!.." * Almanya en son 1990'da kazanmıştı. Ondan önce 1974'te.. "1990 + 1974 = 3964!.." Peki, içinde bulunduğumuz yıl 1998. Öyleyse bu yılın şampiyonu bundan önce kaç yılında şampiyon
CHP Denizli milletvekili Hilmi Develi, geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya bir soru önergesiyle şu soruları sordu:
- Denizli Cezaevi'nde yapılan aramada, PKK itirafçısı Murat İpek'in özel eşyaları arasında bir cep telefonunun bulunduğu doğru mudur?
- Doğru ise, bu telefon kimin adına kayıtlıdır?
- Söz konusu telefonla kimlerle görüşmeler yapılmıştır?
- Cezaevinde cep telefonu bulundurmak suç değil midir?
Oltan Sungurlu imzasıyla verilen yanıta gelince... Özetleyerek aktaralım.
"...TBMM İçtüzüğü, soruların kısa, gerekçesiz, özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir biçimde düzenlenmesini öngörmektedir... İtirafçılarla ilgili gerekli görülen koruma tedbirlerinin devlet tarafından alınması ve bu tedbirlerin uygulanması sırasında gizlilik kurallarına uyulması zorunludur... Bu itibarla, gizlilik kurallarına uyulması bakımından soru önergesine konu olan hususların cevaplandırılması mümkün görülmemiştir..."
Cumhurbaşkanı Demirel, önceki gün Ankara Genç İşadamları Derneği'nde yaptığı konuşmada "Başkanlık Paketi"ni açtı... Ve ileriye dönük değişikliklerden söz ederken dedi ki:
- Daha 1900 yıllarının başında bazı partilerin seçim beyannamelerinde "Daha nasıl ilerleyebiliriz" diye düşünceler yer alır. Ahrar Partisi'nin seçim beyannamesine bakarsanız, Avrupa ile farkın nasıl kapatılabileceği konusunda üç fikir görürsünüz. Birincisi liberalizm, ikincisi adem - i merkeziyetçilik, üçüncüsü de ordunun siyaset dışı kalmasıdır..." Demirel'in tarihin tavanarasından çıkarıp ilericiliğe örnek gösterdiği Ahrar Partisi, liberal açılımlardan söz etmekle birlikte Derviş Vahdeti'yi ve 31 Mart gerici ayaklanmasını desteklemiş ve bu sebepten kapanmış bir parti olarak bilinir... Meydan Larus'un "Ahrar Fırkası" bölümünü birlikte okuyalım:
"... Ahrarcılar, (İttihatçılar tarafından) Ermeni komitacılarıyla işbirliği yapmakla ve bölücülükle suçlandılar. 1908 seçimlerinde İttihat ve Terakki karşısında yenilgiye uğrayan partiye, seçimlerden sonra İsm
Doğru Yol Partisi dün 14'üncü yaşını devirdi. Orhan Birgit'in dün Cumhuriyet'te yazdığı gibi... DYP'nin nüfus kağıdındaki "baba" hanesinde Süleyman Bey'in adı yazılı... Ama evlat "hayırsız" çıkmış, "Baba"yı silmiş defterden...
Yetinmemiş... Kurucularının tümünü de kapı önüne koymuş... İşte o kapı önündekilerden biri; siyasal etkinliğini halen DTP'de sürdüren Şükrü Sezar Aygen, dün telefondaki sohbetimizde "yaş günü" hatırına maziye döndü... Ve fıkra tadında bir anı aktardı:
...Baba yine bir yurt gezisine çıkmış... Gidilen ildeki parti ileri gelenleri arasında Kaya isminde biri de var... Nedendir bilinmez, Baba'nın gözü oldum olası tutmazmış Kaya'yı. Kendisi pek açık etmese de Baba'nın Kaya'yı sevmediğini bilen bilirmiş. Neyse uzatmayalım.. Kaya'nın da içlerinde bulunduğu büyük kalabalık, kent girişinde karşılıyor Baba'yı. Davullar, zurnalar, sloganlar.. Kurban etmek için bir de dana getirmişler. Hayvanı otobüsün önüne yatırıyorlar. Kasap da tepesine çökmüş. Kaya ise Baba'nın gözüne gireceğim diye çırpınmakta. Bir ara dananın üzerine eğiliyor Kaya. Hayvanın gözüne bez
Gurbet ülkelerindeki Türklerin gündemi Türkiye'den farklıdır. Ama ülkeden ülkeye farklı değildir. Belçika'da yaşayan Erdinç Utku, "Akıntıya Yürek Çekmek" adlı kitabında "Avrupalı Türk Geyikleri" başlığı altında gurbetçilerin dilinden düşmeyen cümleleri aktarıyor bizlere:
- Yok bu sene Türkiye'ye kesin dönüş yapıyoruz. Lamı cimi yok. Bu sene kesin!
- Buranın doktorlarında iş yok. Türkiye'dekiler uzman canım. Adamlar aletsiz edevatsız bi ellemeyle her bişeyi anlıyorlar.
- Bunların karılarının hepsi orospu. Hepsi de kocalarını aldatıyo.. Kocaları da karılarını tabi.. Bunlarda namus kavramı falan yok abi. Kimin şeyi kimin şeyinde belli değil.
- Yok abi bunların okullarda bişey öğrettiği yok. Bizim ortaokul mezunu bunların lise mezunundan daha çok şey biliyo..
- Türkler olmasa aha bu Almanya batar. Almanya'yı biz ayakta tutuyoruz.
- Doğru abi biz olmasak ortalığı bok götürür.
Belçika, Polonya ve İrlanda... Avrupa'nın fıkra kaynağı üç ülke... Bizim laz fıkrası diye ağızdan ağıza aktardığımız fıkraların onda dokuzu aslında bu üç ülkenin fıkralarından uyarlamadır. İşte son duyduğumuz Belçika fıkrası...
Belçika yetkilileri trafiği İngiltere'deki gibi sol şeritten akıtmaya karar vermiş. Ve ilk açıklamayı yapmışlar:
- Otomobiller 1 Temmuz'dan itibaren sol şeridi takip edeceklerdir...
İkinci açıklama şöyleymiş:
- Eğer uygulama başarılı olursa 14 temmuzdan itibaren kamyonlar da sol şeridi izleyecektir...
***
İki Polonya takımı 40 dakika basket oynamış, ikisi de tek sayı kaydedememiş. Neden?
Coğrafya öğretmeni Ahmet Gülüm'ün mizah yazarı Kemal Gönen'le birlikte (ve çok sayıda eğitimcinin de katkılarıyla) derlediği "Yine mi Yazılı Var?" adlı kitap İletişim Yayınları'ndan çıktı. İlk ve ortaokul öğrencilerinin sınavlarda verdikleri seçme yanıtlardan oluşan kitap, okuyucuyu, kural ve koşullanmalarla örselenmemiş pırıltılı ufaklıklar dünyasına götürüyor. İşte kimi yazılı kağıtlarından soru ve yanıtlar:
* Aşağıdaki şiirin ölçüsü nedir? / Yaklaşık dokuz santimetredir.
* Türkleri İslamiyet'e yönelten sebep nedir? / Bilmiyorum hocam, biliyorsanız yazın. Vallahi seneye okulu bırakacam. N'olursunuz hocam.
* Cumhurbaşkanı'nın görevleri? / Cumhurbaşkanımızın görevi ülkemizde olan değerli olayları yorumlamak ve açılışları yapma görevine sahiptir.
* Meclisin görevleri nedir? / Toplanıp konuşmaları, zam yapmaları.
* Devletin temel amaç ve görevleri nelerdir? / Milletvekillerini korumak.
* Eski