Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       Bir avuç gazetecinin başlattığı yeni bir meslek örgütü girişimi... Birkaç ay içinde 450 gazetecinin katılımıyla "Gazeteciler Meclisi"ne dönüştü. Gazeteciler Meclisi ilk etkinliğini pazar akşamı Babıali'de, Milliyet'in eski binasının bulunduğu Nuruosmaniye Caddesi'nde bir şenlik düzenleyerek yaptı. Biraz müzik, biraz kitap, biraz nostalji, biraz muhabbet... Biraz gazeteci Ragıp Duran'ı hapishaneye uğurluyor olmanın hüznü... Biraz Metin Göktepe ve diğer basın şehitlerinin anısı... Biraz gelecek, biraz umut...
Gazeteciler Meclisi'nin işlevi ne olacak?..
Yanıt "Babıali Şenliği" başlıklı gazetede:
- Gazeteciler Meclisi mesleğimizin onuruna, ilkelerine, saygınlığına ve ahlakına sahip çıkmak, basın çalışanlarının sorunlarına çözüm üretmek için kuruluyor...
Her ülkede basının sorunları vardır. Bu sorunların çözümünde en etkin güç gazetecilerin kendileridir... O yüzden "Gazeteciler Meclisi" olumlu ve yararlı bir girişim... Gençlerin soluğunu taşıdığı için de umut verici...
Gazetecilik son zamanlarda uluslararası planda "Free press - fair press " yani "Özgür basın - dürüst basın" sloganı çevresinde halkalanıyor. Türkiye gibi Yeni Dünya Düzeni'nin hırpaladığı ülkelerde gazetecilik toplumsal bozulmaya paralel bir eğilime girerken elbet mesleği ahlak çizgisinde tutma çabaları da yoğunlaşıyor... Gazeteciler Meclisi'nin bu amaca etkili katkılarda bulunacağına inanıyoruz.

Kanal 7 Televizyonu'nun düzenlediği "Kadın Gazeteciler ve Basında Etik" Sempozyumu'nda konuşan meslektaşımız Vivet Kanetti yeni eğilimleri irdelerken dedi ki:
- Artık özellikle köşe sahibi meslektaşlarımızın çoğunun gençlik, hatta bebelik anılarını, ebeveynlerinin, çocuklarının ve arkadaşlarının adlarını, köpek veya kedilerinin huylarını, favori yemek ve içkilerini, düşmanlarını, yıllık check - up sonuçlarını bile bir çırpıda sayabiliriz. Bunları özel sohbetlerimizden değil, köşelerinde okuyarak öğrendik. Yıllarca belli bir üslupta sıkışmış gazeteciliğimiz, farklı mesleklerden gelen, kimi zaman muhabirlikten hiç geçmemiş yeni bu yeni kanla, denebilir ki, bir tür itiraflar alanına, kendi kendini haberleştirmeye dönüştü. Bunun okuyucularca nasıl karşılandığını anlamamıza yarayacak bir araştırma yok maalesef. Giderek düşen tiraj rakamları birşey açıklıyor mu acaba?.

Gazeteci Ali Galip, Erzurum'da tek başına küçük bir dergi yayınlıyor... Adı "Boyundan Büyük Dergi"... Dergide yayınlanan bir röportajda 77 doğumlu bir gence soruluyor:
- Sizce hangi milletvekili bu şehre gereken hizmeti yapıyor?
Genç yanıt veriyor:
- Bence milletvekillerini denetlemeyen halk hizmeti de hak etmiyor.

Bilim ve Ütopya dergisinin geçenlerde İstanbul Üniversitesi'yle birlikte düzenlediği "Evrim Kuramı" konulu panelde ODTÜ öğretim üyesi Prof. Aykut Kence ilginç bir tebliğ sundu. Prof. Kence dedi ki:
- Çeşitli dinlerde ve kültürlerde birbirinden çok farklı "yaratılış" öyküleri vardır. Peki kutsal kitap ve söylencelere dayanan bu tezlerin hangisi doğrudur? Bunu araştırmak bilimin işi değildir. İnançlar tartışılıp sorgulanamaz. Oysa bilim sorgulayarak gelişir. Bilimsel kaygılar taşıyan biri, sözgelimi Nuh Tufanı üzerine düşünürken aklın ışığıyla şunu sorar: Dünya üzerindeki 2 milyon canlı türünün her birinden bir çift alan Nuh Peygamber, bunları gemiye nasıl sığdırdı?. Dinozorlar gemiye "sığmakları" için mi yok oldular?. Bu tufanda Ağrı Dağı'nın zirvesine kadar sular nasıl yükseldi?. Bu hacimde su kültesi nereden çıktı?..
Prof. Kence, sözü daha sonra eğitim sistemimize getirdi:
- 21'inci yüzyıla ramak kalmışken biz hala lise kitaplarında din ve bilimi karşı karşıya getirmeye devam ediyoruz: Laiklik ilkesini yok sayarak biyoloji dersinde "yaratılış" öyküsü okutuyoruz. ABD'den ithal ettiğimiz bu model, ABD Yüksek Mahkemesi'nce "Laikliğe aykırıdır" gerekçesiyle iptal edildi. Biz ise çağdışılığa devam kararındayız. Din Dersi kitaplarında da biyolojiyle hiç ilgisi olmayan yazarların bilimsel ciddiyetten uzak Evrim Kuramı eleştirilerini okutuyoruz. Bu durumda, dinsel görüşü ya da bilimi tercih etmeye zorladığımız öğrenci ne yapacak?.. Bir olasılık.. "Kutsal kitaplarda yazılanlar tartışmasız doğrudur" deyip bilimi reddedecek. Veya yaratılış öyküsünü de "bilimsel" bir kuram gibi görecek. 1985'te ders programlarına giren bu yaklaşım, 1998 Şubat'ındaki değişiklikte de muhafaza edildi... Refahyol döneminde 320 bilimadamı biraraya gelip lise kitaplarında evrim konusuna getirilen dinsel yorumların "laikliğe" aykırı olduğunu kamuoyuna duyurmuş, bunların müfredattan çıkarılmasını istemişti. Değişen birşey olmadı... Hala da yok..




Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr