Rüya tabiri...

3 Kasım 1998

       Zeytinburnu'ndan Nafiz:
       ...Rüyamda iş hayatına atılmaya karar veriyorum. Bu amaçla bir bankanın kredi bölümüne başvurup "Bana 100 milyon dolar kredi açabilir misiniz lütfen?" diyorum.
       Görevli memur, "Bu kadar yüklü meblağ için Genel Müdür'le konuşmanız gerekir" deyip bana bir randevu ayarlıyor.
       Ertesi gün tekrar bankaya gidiyorum. Genel Müdür çok sıcak karşılıyor... "Hoşgeldiniz Nafiz Bey" diyor, "Duyduğuma göre bankamızdan 100 milyon dolar kredi istiyormuşsunuz. Peki teminatınız var mı?.." Bir an duraklıyorum. "Ehem... Öhem..." diyerek gırtlağımı temizledikten sonra "Teminatımız, delikanlılığımızdır" diyorum. "Tüm arkadaşlara sorun, benim ne kadar namuslu ve sözüne güvenilir biri olduğumu söyleceklerdir. Bugüne dek kimseye borç takmamışımdır..."       Tepeden aşağı şöyle bir süzüyor beni Müdür:        "Hımm" diyor. "Diyelim ki krediyi verdik. Ne şekilde değerlendireceksin onu?.."        "Pekmez fabrikası

Yazının Devamı

Milli aile...

1 Kasım 1998

       Kadın ve Aile ile ilgili Devlet Bakanlığı "Milli aile" tanımı üzerinde çalışıyormuş. Bir dostumuz da konuyla ilgilenmiş; Türkiye'ye özgü "milli aile" tanımı üzerinde çalışarak aşağıdaki profili çıkarmış. Okuyalım:
      * Etli yemek yemez, etliye sütlüye karışmaz.
       * Gözlerini kapar, vazifesini yapar. Kim olursa olsun devlet büyüklerine tapar.
      * Ramazan'da oruç tutar, kalan aylarda aç gezer.
       * Hükümet programıyla ilgilenmez, televizyon programlarından gözünü ayırmaz.
      * Devletin neden yağmalandığını, çetelerin neden yargılanmadığını, zenginlerin neden vergi vermediğini dert etmez. Yaradana şükreder. Arasıra kaderine küfreder.
       * Kendi ailesinin namusuna toz kondurmaz, fırsatını bulunca başkasını hiç kaçırmaz.

Yazının Devamı

Rusya'da durum

31 Ekim 1998

      Rusya'da toplumsal çürümeyi görmek için uzağa gitmeye gerek yok, trafik polislerini izleyerek çürümenin hangi düzeye ulaştığını görebilirsiniz, diyor Amerikalı gazeteci Paul Quinn Judge... Kuytu köşe başlarında pusuya yatıp avlarını bekleyen Rus trafikçiler:
      - Lastiklerin kabak, ehliyetinin kabı kirli, 60 kilometrelik hız limitini aştın, gibi gerekçelerle sürücünün ehliyetini almaya kalkışıyorlar, pazarlık sonucu birkaç ruble rüşvetle işi kapatıyorlarmış. Bu polisler sorulduğunda açık açık:
      - Ne yapalım 200 dolar aylıkla evi geçindiremiyoruz, diyerek savunuyorlarmış kendilerini.
       Bir de fıkra türemiş bu dramatik manzaradan...
       Rus trafik memuru yolda kendi halinde giden bir aracı çevirmiş:
      - Ehliyet, ruhsat lütfen..
       - Ne hata aptım, diye sormuş sürücü...

Yazının Devamı

Elçiler unutuldu

30 Ekim 1998

       İstanbul Valiliği Cumhuriyet Bayramlarında bir davet veriyor, bu davetin en mutlu topluluğunu Cumhuriyet'e emeği geçmiş eski nesiller... Emekli valiler, eski bakanlar, emekli generaller, emekli büyükelçiler oluşturuyor. Bir emekli büyükelçinin geçen yıl bu davet için Amerika'dan kalkıp İstanbul'a geldiğini biliyoruz. Ve dün o Büyükelçi'den hüzünlü bir mesaj alıyoruz:
      - 17 yıl önce emekli oldum, diyor Büyükelçi, 17 yıldır bu davetlere hiç aksatmadan giderim. Biz cumhuriyet nesliyiz. Yurt dışında yıllarca Cumhurbaşkanı'nı temsil ettik. O yüzden bu davetin bizce apayrı bir anlamı vardır. Ama bu yıl ne oldu biliyor musunuz?       - Ne oldu?       - Biz emekli büyükelçiler Valiliğin resepsiyonuna davet edilmedik. Valiliğe telefon açtım. Karşıma çıkan kişi bu yıl davetli sayısında kısıtlamaya gidildiğini söyledi. Doğrusu o an ağlamaklı oldum...       Bu ayıp karşısında ağlamaklı olmamak olası mı?       Ünlü İngiliz hazır giyim markası Marks & Spencer'in

Yazının Devamı

Reha sporda...

29 Ekim 1998

      Reha Muhtar spor spikeri olsaydı neler mi olurdu?..
       Okuyun da görün bakalım.
      Reha Muhtar Beşiktaş yenilgisi sonrası Fenerbahçeli Rüştü ile konuşuyor:
      - Ortadoğu ve Balkanlar'ın en çok izlenen spor programından iyi geceler sayın seyirciler. Yine bir ilke imza atarak yenilgi sonrası Rüştü ile canlı bağlantı kurmayı başardık. Orada mısınız sayın Rençber?
       - Buradayım...
      - Sesimi duyuyor musunuz efem?..
       - Duyuyorum.

Yazının Devamı

Banka batınca...

28 Ekim 1998

       Türkbank'ı parasının kaynağını sormadan ve kim olduğunu araştırmadan Korkmaz Yiğit'e sattılar. Kaset olayından sonra geri aldılar. Korkmaz Yiğit'in ikinci bankası Bank Ekspress'ten bir hafta içinde 220 milyon dolar çekilip Banka sendeleyince Devlet bu bankayı da devraldı.
       Şimdi sıra Sümerbank'ta... Bu bankanın sahibi Hayyam Garipoğlu'nun gözaltına alınıp sorgulanması ve hakkında çıkan dedikodulardan sonra Sümerbank'tan da büyük miktarlarda para çekildiği haber veriliyor. Banka bu yüzden kredileri durdurmuş. Belli ki devlet mecburen yakında bu bankayı da bütün zararlarıyla birlikte devralacak.
       Bankalar el değiştirirken satın alan kişileri araştırıp soruşturmuyorsunuz. Bankalar batıyor. Devlet olarak devralıp milyonlarca dolar zararı halka yüklüyorsunuz. Ve ortalıkta devlet adamı diye dolaşıyorsunuz.
       Peki ciddi ülkeler bu işleri nasıl yürütüyor.
       Prof. Güngör Uras dostumuz anlatıyor:
      "Bir sermaye grubu adına 1982 yılında Londra'da bir

Yazının Devamı

Başbakan'a iki soru

27 Ekim 1998

       Başbakanlık konutunda bu akşam o ilginç yüzleştirme yapılıyor. 20'ye yakın gazeteci bu akşam Mesut Yılmaz'ın huzurunda 5 Bakan ve 5 yüksek bürokrata sorular soracak. Ve şu sorunun yanıtını ortaya çıkartmaya çalışacaklar:
      - Emniyet'in Türkbank ihalesiyle ilgili yazısı neden Başbakan'a ulaşmadı?
       Söz konusu yazının Başbakan'a ulaşmamasının sorumlusu Başbakan'ın özel kalemi... Başbakan'ın kendi özel kalemini iyi düzenlememiş olması...
       Ancak gazeteciler, Başbakan'ın düzenlediği senaryo uyarınca, sorumluyu 5 bakan ve 5 bürokrat arasında arayacaklar. Böylece Başbakan sorumluluktan sıyrılacak.
       Komikliğe bakın hele...
       Gazeteciler Başbakan'ın ve onun özel kaleminin yaptığı hatanın sorumluluğunu bu konuda direkt sorumlu olmayan bakan ve genel müdürlerde arayacaklar.
       Ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel gibi, bu yazının Başbakan'a ulaşmasında doğrudan suçu ve sorumluluğu olmayan kişiler töhmet altında

Yazının Devamı

Fener Cumhuriyeti...

25 Ekim 1998

      Bizim gücümüz Suriye Cumhuriyeti'ne yeter ama Fenerbahçe Cumhuriyeti'ne yetmez!.."
       Bu sözler Başbakan Mesut Yılmaz'a ait... Vakıflardan Sorumlu Devlet Bakanı Metin Gürdere, son Bakanlar Kurulu toplantısında Fenerbahçe kulübünün kendilerinden kiraladığı Dereağzı'ndaki arsaya yıllardır kira ödemediğinden yakınıyor; Başbakan Mesut Yılmaz'dan espriyle karışık yukarıdaki yanıtı alıyor. Metin Gürdere'yle konuşuyoruz:
      - Olayı bir de sizin ağzınızdan dinlesek...
       - Türkiye'de "Biz önemliyiz, biz güçlüyüz, bize kimse birşey yapamaz" diyen birtakım kurumlar var. Ben de Türkiye'de devletten güçlü kimse yoktur, diyorum. Böyle deyince de bazı sorunlar çıkıyor ortaya...
      - Fenerbahçe Cumhuriyeti (!) ile olan probleminize gelirsek...
       - Fenerbahçe kulübü, yıllar önce sportif amaçlarla kullanmak üzere Vakıflar Genel Müdürlüğü'nden Dereağzı'ndaki söz konusu araziyi kiralamış. Kira sözleşmesine aykırı olarak bu arazinin bir bölümünde tesisler yapmış, bir

Yazının Devamı