Rüya tabiri...

15 Ekim 1998

       Pamukkale'den Şakir:
       ...Rüyamda az gidiyor uz gidiyor, dere tepe düz gidiyor, ormanlık bir bölgeye geldiğimde Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'le karşılaşıyorum. Selamlaşıyoruz...
       Cücelerden somurtkan olanı şalvarımı çekip:
      - Abi bilmem farkında mısın, son zamanlarda ormanı haydutlar işgal etmeye başladı, diyor, gelen geçenden haraç toplayıp insanları tedirgin ediyorlar. Acil önlem almazsak huzurumuz iyice bozulacak...       Somurtkan kafasını okşuyorum:       - Merak etme yavrum, orman kanunlarını kimse çiğneyemez. Çiğneyen olursa er geç adalete hesap vermek zorunda kalır diyorum.        Araya bilgiç olanı giriyor:       - İyi de, kanunlar uygulanamıyor ki, diyor, kanun yapanların bazısı kendi yaptıkları kanunları çiğnerse nasıl uygulansın?..       Düşünceli olanı konuşuyor bu kez:       - Bence tek çözüm

Yazının Devamı

İlgilinin bilgisine

14 Ekim 1998

       Kuşadası muhabirimiz Latif Sansür, pazar günü İzmir Alsancak Stadı'nda, Kuşadası - Göztepe maçında görevliydi. Saha içinde Milliyet'ten başka muhabirler olduğu için, aralarında anlaştılar ve Latif maçı "yukardan" izlemek üzere tribüne çıktı.
       Birkaç dakika sonra bakın ne oldu... Latif anlatıyor:
       - Bir ara bir taraftarın polis tarafından tartaklandığını gördüm ve refleks olarak fotoğraf makinemi elime aldım. O an yanımda bitiveren 2 - 3 polis memuru hiçbir şey söylemeden, hiçbir şey söylememe de fırsat vermeden tekme ve yumruklarla vurmaya başladılar. Beni tanıyan taraftarların "O gazeteci! Yapmayın!" sözlerini duyunca daha da hınçla vurmaya başladılar. Yüzlerce kişinin, CHP İlçe Başkanı, Belediye Başkanı ve bürokratların gözü önünde yediğim meydan dayağından sonra merdivenden aşağı ittiler beni. Şans eseri kurtuldum. Ama durmak bilmediler. 7 - 8 tanesi aşağı gelip aralarına alarak vurmaya devam ettiler. Başlarındaki komiser tüm bunları seyretmekle yetindi. Sonra boş bir çuvalı sürükler gibi tişörtümden tutarak kapıdaki başkomisere götürdüler beni.

Yazının Devamı

Show'a sürpriz

13 Ekim 1998

       İnternet çağının getirdiği imkanları kullanarak pekçok alışverişi ve ödemeyi internet aracılığıyla yapıyoruz. Bu alışveriş için adınızı, soyadınızı, kredi kartı numaranızı ve kartın son kullanma tarihini karşı tarafa iletmeniz kafi. Ismarladığınız mal birkaç saat içinde kapınıza geliyor. Ancak bir büyük tehlike bu arada sizi bekliyor. Eğer harhangi biri kartınızın numarasını ve son kullanma tarihini öğrenirse, (kartınızı ele geçirmesine ve imzanızı taklit etmesine gerek kalmadan) sizin adınızı vererek alışveriş yapabiliyor. Yani sizi soyuyor.
       Canlı örnek mi... O da hazır...
       Üç tane amatör bilgisayar korsanı, Show TV'nin aboneleri için açtığı bilgisayar ağına dışardan girmişler. Ve onlarca üyenin adını ve kart bilgilerini ele geçirmişler. Show TV, kendi açtığı web sayfasında müşterilerine :
      "... kredi kartı numaranız sizden başka kimse tarafından görülmeyecektir. Size yollanan şifreyi sadece siz bileceksiniz" diye söz veriyor ama...
       Korsanlar da açtıkları (http:/www.members.xoom

Yazının Devamı

Garantili müşteriler!

11 Ekim 1998

       Ankara büromuzun kıdemli foto muhabiri Mustafa İstemi arkadaşımız geçtiğimiz cuma günü bir iş için Garanti Bankası'nın Çankaya Şubesi'ne gitti. Kapının yanındaki sıra makinesinin düğmesine bastı, sıra numarasını gösteren fişini aldı. Boş koltuklardan birine oturdu, arada bir ışıklı ekrana bakarak sıranın kendi numarasına gelmesini beklemeye başladı. Bu arada, kapıdan her giren yeni müşteri aynı şeyi yapıyordu. Tam bu sırada, ilginç bir olay arkadaşımızın dikkatini çekti. Ekranda, sırayla gitmesi beklenen numaralar zaman zaman atlamaya, önceki numaraların yerini sonraki numaralar almaya başladı. Aynı olayın birkaç kez olduğunu, kendisinden sonra gelen bazı müşterilerin kendisinin önüne geçtiğini gören arkadaşımız sonunda dayanamadı, bankolardan birine giderek görevli memura sordu:
       -Numaralar niçin sırayla gitmiyor acaba? Bakın, benden sonra gelen kaç müşteri işini bitirip gitti, ben ise hala bekliyorum.
       Memurun arkadaşımıza verdiği yanıt inanılacak gibi değildi:
       -Onlar bizim özel müşterilerimizdir efendim. O yüzden

Yazının Devamı

Yine de umutla...

10 Ekim 1998

      Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın Ankara'daki yeni merkezi önceki gün törenle açıldı. Genel Müdür Ercüment Ulay yaptığı konuşmada, "Kamu yararına vakıf kararnamesi" ve "Bina edinme projesi"nde imzaları olan Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit'e teşekkür etti. Vakıf Başkanı Güldal Mumcu ise yaptığı konuşmada, aydınlık insanların duygularına tercüman olarak şunları söyledi:
       "Sevgili Konuklar,
       Hepinize merhaba, hoş geldiniz.
       Bu vakıf değerli bir insanın, öğrendiği gerçekleri ne pahasına olursa olsun sizlerle paylaşan bir gazetecinin öldürülmesinden sonra O'nun anısını yaşatmak için kuruldu.
       O'nun öldürülmesinin üzerinden 5.5 yılı aşkın zaman akıp geçti.
       O günden bugüne 6 kez siyasi iktidar değişti.
       Ama tek şey değişmedi.

Yazının Devamı

Mevzuata uymak!

9 Ekim 1998

       Şeker Fabrikalarına müşavir olarak atanan MİT eski Kontr-terör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün Kanal D Haber Müdürü Tuncay Özkan'a yaptığı ilginç açıklamaları izledik Arena programında... Eymür, Alaattin Çakıcı'"ilk kullanan kişi" olduğunu söyleyince Özkan sordu:
       - Yasadışı işlere bulaşmış birinin kullanımına sizin veya teşkilatınızın itirazı olmadı mı?
      - Olmadı, dedi Eymür, olmaz da; bizim mevzuatımız buna uygun. Zaten ilişkimiz hep kanun dışı kişilerle...        Çakıcı'nın yakalanmasından sonra Çin'deki görevinden alınıp emekliye sevkedilen MİT mensubu Yavuz Ataç Arena'nın diğer konuğuydu... "Abi - kardeş münasebeti" diye tanımladığı Çakıcı ilişkisini "görev gereği" tesis ettiğini söyledi önce; "Bu ilişkiler amir makamın onayı veya emriyle olur" diye de ekledi.
       Anlaşılan... Devletin resmi görevlileri, takip etmekle görevli oldukları suç sanıklarıyla "mevzuat çerçevesinde" ilişki kuruyorlar.
       Peki sonuç?..
     

Yazının Devamı

Nusayri gafı...

8 Ekim 1998

       Ünlü bir düşünürün sözüdür:
      "Büyük adamlar küçük gaf yapmaz"
       Bu sözü FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın Alevilerin bir kolu olan Nusayrileri "sapık bir anlayışın temsilcileri" olarak niteleyen sözleri üzerine hatırladık. Gerçi yapılan uyarılar üzerine Recai Kutan ülkemizdeki Alevilerle Nusayrileri bir tutmadığını söylemiş. Ama balta taşa vurulmuş bir kere...
       Yalnız Suriye'de değil, Türkiye'de de özellikle güney yörelerinde çok sayıda sayıda Nusayri yaşıyor. Ansiklopedileri taradık. Nusayri - Müslüman ayrılığı Osmanlı döneminde gündeme gelmiş. Ancak 2'inci Abdülhamit, Nusayrilerin kendilerini müslüman olarak savunmaları üzerine onlar için cami yaptırmış, aralarından imam seçtirmiş. Nusayriler Osmanlı Meclisi'nde yer almış.
       Bırakalım tarihi de bir yana...
       Kendi müslüman kimliğiyle övünen bir siyaset adamının bir başka dinin mensuplarını yargılaması ve aşağılaması dinsel özgürlükle, inanca saygı ve dinsel hoşgörüyle bağdaşır mı? Bir siyasi

Yazının Devamı

En son kaset...

7 Ekim 1998

       AB: Abi şeyi şey yaptın mı?..
       CD: O şeyi şey yaptım da, öbür şeyi henüz şey yapamadım...
       AB: Haa... Anlıyorum... Şeyin sağolsun abi... Ama sen yine de işin peşini bırakma... Bakarsın şey olur, onu da yaparsın...
       CD: Bakacaz... Peki sen ne yapıyorsun oralarda?.. Halin keyfin yerinde mi?..
       AB: Yerinde abi.. Yalnız şeyimiz şey olmadığı için kafamız karışıyor...
       CD: Tasalanma... Senin burada bir sürü şeyin var... Her meseleyi halletmek için canla başla çalışıyoruz...
       AB: Sağolun abi...

Yazının Devamı