ÂReha Muhtar spor spikeri olsaydı neler mi olurdu?..
      Okuyun da görün bakalım.
     ÂReha Muhtar BeÅŸiktaÅŸ yenilgisi sonrası Fenerbahçeli Rüştü ile konuÅŸuyor:
     Â- OrtadoÄŸu ve Balkanlar'ın en çok izlenen spor programından iyi geceler sayın seyirciler. Yine bir ilke imza atarak yenilgi sonrası Rüştü ile canlı baÄŸlantı kurmayı baÅŸardık. Orada mısınız sayın Rençber?
      - Buradayım...
     Â- Sesimi duyuyor musunuz efem?..
      - Duyuyorum.
     Â- Gol nasıl oldu sayın Rençber? Yani gol olurken siz ne yapıyorsunuz? Kale önünde çimenleri mi biçiyordunuz efendim?
      - Eee sağdan bir orta geldi...
     Â- Anladım efendim. Peki acı var mı efendim, acıdı mı?
      - Ne acısı abi?
     Â- Peki piÅŸman mısınız efendim? Yani keÅŸke rençber olsaydım da domates yetiÅŸtirseydim ama bu golü yemeseydim dediniz mi?
      - Hayır...
     Â- Yani gol yediÄŸiniz için üzülmediniz mi? Sevindiniz mi yani?
      - Abi ne alakası var?
     Â- Maçı sattınız mı efem? Siz hain misiniz yani?
      - Abi ne diyorsun?
     Â- Gördüğünüz gibi sayın seyirciler, Rüştü Rençber takımın malubiyetinde son derece önemli bir rol oynamasına raÄŸmen hiç üzüntü ve piÅŸmanlık duymuyor. Neredeyse zil takıp oynayacak efendim. OrtadoÄŸu'nun, Balkanlar'ın ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en çok izlenen spor programından iyi geceler efendim...
     Â(Ä°nternet'te "Aykırı" kod adlı meslektaşın sayfasından alındı.)
      Cumhuriyet ilanına yaklaşık üç ay kala... Mustafa Kemal bir Avusturyalı gazeteci ile konuşurken "Cumhuriyet" kelimesini ağzından kaçırmıştır. Etkisi mi?.. Falih Rıfkı Atay'ın deyimiyle ertesi gün:
     Â- Meclis'in ve Ä°stanbul basınının yüreÄŸi oynamıştır...
     ÂNeden? Falih Rıfkı, "Çankaya" adlı kitabında şöyle anlatır:
      - Devlet şeklinin Cumhuriyet ve Mustafa Kemal'in Cumhurreisi olmasını istemeyenler, halk efkarını kendileri ile beraber sürükleyeceklerine inanmakta idiler ve bu inanışlarında haklı idiler. Eski Türkiye'de "Cumhuriyet" sözü "Şapka" sözü kadar kötü ve korkulu idi. Yobaz lugatındaki manası ile "gavurluk" mahiyetinde idi. Gerçi Tanzimat'tan sonraki edebiyatta ilk Halifeler rejiminin Cumhuriyet demek olduğu gibi bir iki fıkraya tesadüf olunabilir. Fakat eski Türkiye'de hiçbir zaman Cumhuriyetçilik diye bir fikir akımı olmamıştır. Olmasına da imkan yoktu. Bir Osmanlıya "Cumhuriyetçi" demek, o zaman için "gavur" demek, bugün için "komünist" demek gibi bir şeydi...
      O sırada İstanbul ne durumdadır? Falih Rıfkı'nın kitabından okuyalım:
     Â- Ä°stanbul'daki Halife ergeç padiÅŸahlığını bekleyen ÅŸahane bir nöbetçidir. Bütün ÅŸeriyeciler, medreseciler, muhafazakar Osmanlılar, hepsi onun etrafında bir safbirliÄŸi kurmuÅŸlardır...
      Cumhuriyet'i kuranlar böylesi büyük zorlukları aştılar. Yüzde 90'ı cahil bir ümmet toplumunu çağdaş bir ulusa dönüştürdüler.
      1950'den sonra gelenler ise Türkiye'yi adım adım geriye yürüdüler. Oy uğruna Cumhuriyet düşmanlarına verdikleri tavizlerin ülkeyi yeniden gericiliğin kucağına sürüklediğini görmezden geldiler. İslam Cumhuriyeti'ni alternatif bir model olarak gündeme getirmeyi de sonunda başardılar.
      Türkiye'yi 1950'den beri yönetenler ne Atatürkçü'dür, ne halkçı, ne de Cumhuriyetçi... Bugün yaşanan keşmekeşin sorumlusu, Batı'nın da desteğiyle Cumhuriyet devrimini geriye çeviren ilkesiz ve omurgasız sağ iktidarlardır.
      Onların çocukları da utanmadan kalkıp bugünün sefaletini "Cumhuriyet'in başarısızlığı" gibi takdime yelteniyorlar. Kanmayın onlara...
      Sümerbank'tan önemli ölçüde mevduat çekildiği ve bankanın sıkıntıda olduğu söylentilerini yazmamız üzerine Genel Müdür İsmail Emen dostumuz aradı... Kimi rakip bankaların fırsat buldukça bu tür asılsız haberler çıkardığını kaydettikten sonra dedi ki:
     Â- Banka'nın sahibi Hayyam GaripoÄŸlu'nun sorgulanması üzerine bir iki gün sıkıntı yaÅŸadık. Ancak ÅŸu anda bütün iÅŸlemler normale döndü. En küçük bir sıkıntımız yok...
      Atatürk'ün kurduğu Sümerbank'ın 60 yıllık temiz bir ismi ve kendine özgü bir kimliği olduğunu anımsatan İsmail Emen, bankanın esas sahibi olan halkın desteğiyle yollarına devam ettiklerini ekledi.
      Devlet bir bankayı sattığı şahsı geceyarısı gözaltına alıp sorgulayınca elbet söylentilere ve rakiplerin dedikodusuna zemin hazırlıyor. Sümerbank'ın bu sıkıntıyı çabuk atlattığını ve düz yola çıktığını duymak bizi sevindirdi.
     ÂEkonomik Forum dergisi son sayısında Cumhuriyet'in 75'inci yılının bir bilançosunu veriyor... 1923 yılında, Cumhuriyet'in ilan edildiÄŸi yıl 1 doların karşılığı 1 lira 68 kuruÅŸtur. 1940'larda 1 doların karşılığı 1 lira 32 kuruÅŸ.
      Aradan geçen 17 yılda Türk lirası, dolar karşısında değer kazanmıştır.
      Son yıllara bakalım...
      1980 yılında 1 dolar 70 liradır.
      Bugün ise 286 bin lira.
      Aradan geçen 18 yılda TL, dolar karşısında 4 bin kat ucuzlamış.
      İşte neo - cumhuriyetçilerin başarısı!
      Cumhuriyet coşkusu yüksek binaların, köprülerin, tarihi yapıların tepelerine 75'inci yıl bayrağı olarak yansıyor. Camilerde ise ne bayrak göze çarpıyor, ne minareler arasında bundan 5 - 10 yıl öncesine kadar rastladığımız "Cumhuriyet Fazilettir" türünden mahyalar. Acaba Diyanet bu bayrama katılmıyor mu?
      Yukardaki fotoğrafta 1950 öncesinde bir Cumhuriyet Bayramında büyük camilerden birine asılmış mahya görülüyor. (Tarih Toplum Dergisinden)
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr