Başbakanlık konutunda bu akşam o ilginç yüzleştirme yapılıyor. 20'ye yakın gazeteci bu akşam Mesut Yılmaz'ın huzurunda 5 Bakan ve 5 yüksek bürokrata sorular soracak. Ve şu sorunun yanıtını ortaya çıkartmaya çalışacaklar:
     Â- Emniyet'in Türkbank ihalesiyle ilgili yazısı neden BaÅŸbakan'a ulaÅŸmadı?
      Söz konusu yazının Başbakan'a ulaşmamasının sorumlusu Başbakan'ın özel kalemi... Başbakan'ın kendi özel kalemini iyi düzenlememiş olması...
      Ancak gazeteciler, Başbakan'ın düzenlediği senaryo uyarınca, sorumluyu 5 bakan ve 5 bürokrat arasında arayacaklar. Böylece Başbakan sorumluluktan sıyrılacak.
      Komikliğe bakın hele...
      Gazeteciler Başbakan'ın ve onun özel kaleminin yaptığı hatanın sorumluluğunu bu konuda direkt sorumlu olmayan bakan ve genel müdürlerde arayacaklar.
      Ve Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel gibi, bu yazının Başbakan'a ulaşmasında doğrudan suçu ve sorumluluğu olmayan kişiler töhmet altında bırakılacak.
      Gazeteci arkadaşlarımızın bu tuzağa düşmeyeceğini umuyoruz.
      Arkadaşlarımız ilk soruyu Başbakan Mesut Yılmaz'a sormalı ve Yiğit - Çakıcı kasetini aylar öncesinden bildiği halde neden duruma müdahale etmediğini, kendi özel kalemini neden bir yazıyı kendisine ulaştırmayı beceremeyen kişilerden oluşturduğunu sormalılar.
      İkinci soru da şu olmalı:
     Â- BaÅŸbakan'ın kendi astlarına sorması gereken soruları gazetecilere sordurduÄŸu bir demokratik modelin yeryüzünde örneÄŸi var mıdır? Böyle siyasi otorite olur mu?
      Dolmabahçe'deki "Gökkafes"i protesto amacıyla pazar günü yapılan eylem sürerken Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci, Gökkafes'in üzerine "75'inci Yıl coşkusunu temsilen" asılmış bayraklara ve dev Atatürk portresine dikkat çekip dedi ki:
      - Görüyorsunuz, Gökkafes de Cumhuriyet kutlamalarına katılmış. Ama bakmayın siz; aslında Gökkafes "Cumhuriyet ilkelerine" meydan okuyan bir yapıdır. Bakın, 75'inci yılda biz aynı zamanda "Cumhuriyet hukuku"nu da kutluyoruz. Nedir Cumhuriyet hukukunun temel dayanakları? "Ülke çıkarı", "toplum yararı" ve "hukukun üstünlüğü..." Gökkafes bunların hiçbirini önemsemeden, tam bir hukuksuzluk anıtı olarak yükselmiştir. O yüzden sadece kentin bağrına saplanmış bir hançer değil, aynı zamanda Cumhuriyet'e hakaret eden bir yapıdır da... Ayrıca şu nokta da çok önemli: Bu kente ilk imar planını Fransız mimar Prost'u İstanbul'a davet ederek Atatürk kazandırmıştır. Prost'un planındaki en önemli kararlardan biri, şimdi bu yapının üzerine çöktüğü Dolmabahçe yamaçlarının "yeşil alan" olarak sonsuza kadar İstanbul'a hizmet etmesidir. Ama 1983 - 84 döneminde görev yapan Cumhuriyet hükümetleri maalesef bu kararı delip burada böyle ayrıcalıklı bir yapının yükselmesine izin verdiler.
      Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu soruyor:
     Â- Ama bina sahipleri de "Cumhuriyet hukuku"ndan söz ederek savunuyorlar Gökkafes'i. Binanın "yasallığını" lehte çıkmış Bakanlar Kurulu ve Yüksek Yargı kararlarıyla savunuyorlar.
     Â- Bakın, bir yapının "yasal" olmasıyla "hukuki" olması arasında daÄŸlar kadar fark vardır. Bu bina "hukuka aykırı" yasalarla yükselmiÅŸtir. Bu binaya izin veren Turizmi TeÅŸvik Yasası, 12 Eylül döneminde parlamento yokken yürürlüğe girdi. Yürürlüğe girdiÄŸi tarih, Mart 1982'dir. Anayasa aynı yılın 6 Kasım'ında referanduma sunulmuÅŸtur. Yani anayasasız bir dönemde yürürlüğe giren bir yasadır. Bu yasa hukuka aykırıdır. "Neden aykırıdır?" derseniz?. Ä°ster hükümet, ister BaÅŸbakan, ister CumhurbaÅŸkanı, bunların hiç biri mimar ya da ÅŸehir plancısı deÄŸildir de ondan. "Siyasi"dir bunlar. Dünyanın hiçbir yerinde de yapılaÅŸma kararı "özel" yasalarla yetkili kılınmış siyasilere verilmez. Bu kararı konunun uzmanları; mimarlar ve ÅŸehir plancıları verir. Uzmanlarca "yeÅŸil alan" olmasına karar verilen bir arazi hakkında hükümet üyeleri masanın etrafına oturup "Hayır buraya gökdelen yapılacak!" derlerse ne hukuktan, ne bilimden, ne de demokrasiden söz etmek mümkün olur.
      Yüksek düzeyli davetiyelerde davet sahibinin takdimine halkımız hala alışamadı. Görünce kıkır kıkır gülüyor. Örneğin... Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Cumhuriyet Resmi Kabulü için gönderdiği davetiyelerin başında şu sözler okunuyor:
     Â"Türkiye CumhurbaÅŸkanı
      ve Bayan Süleyman Demirel"
      Süleyman Demirel bu hitap biçiminde "bayan" gibi algılanıyor.
      İzahı nedir bu takdim şeklinin?
      Bir Dışişleri mensubu anlatıyor:
     Â- Çünkü cumhurbaÅŸkanlığı titrini taşıyan Süleyman Demirel, ev sahibi olarak Nazmiye Hanım'la birlikte misafirleri karşılayacak... Nazmiye Hanım devlet görevlisi titrini taşımadığından onun "özgün" bir varlık olarak bu ÅŸekilde adı geçiyor... Bu dünyanın her yerinde böyledir...
      Bilemiyoruz anlatabildik mi?
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr
Melih Aşık
Dayanışma..!
26 Kasım 2024
Zafer Åžahin
MÄ°T’ten belediyeler için de istihbarat alın Özgür Bey
26 Kasım 2024
Ali EyüboÄŸlu
Ali Atay, depremde Maraş’ta ne yaptı?
26 Kasım 2024
ÇaÄŸdaÅŸ Ertuna
Genç sanatçılar için çaÄŸdaÅŸ sanat piyasasına giriÅŸ
26 Kasım 2024
Haslet Soyöz
Küçümen
26 Kasım 2024