Zeytinburnu'ndan Nafiz:
      ...Rüyamda iş hayatına atılmaya karar veriyorum. Bu amaçla bir bankanın kredi bölümüne başvurup "Bana 100 milyon dolar kredi açabilir misiniz lütfen?" diyorum.
      Görevli memur, "Bu kadar yüklü meblağ için Genel Müdür'le konuşmanız gerekir" deyip bana bir randevu ayarlıyor.
      Ertesi gün tekrar bankaya gidiyorum. Genel Müdür çok sıcak karşılıyor... "Hoşgeldiniz Nafiz Bey" diyor, "Duyduğuma göre bankamızdan 100 milyon dolar kredi istiyormuşsunuz. Peki teminatınız var mı?.." Bir an duraklıyorum. "Ehem... Öhem..." diyerek gırtlağımı temizledikten sonra "Teminatımız, delikanlılığımızdır" diyorum. "Tüm arkadaşlara sorun, benim ne kadar namuslu ve sözüne güvenilir biri olduğumu söyleceklerdir. Bugüne dek kimseye borç takmamışımdır..."
      Tepeden aşağı şöyle bir süzüyor beni Müdür:
     Â"Hımm" diyor. "Diyelim ki krediyi verdik. Ne ÅŸekilde deÄŸerlendireceksin onu?.."
      "Pekmez fabrikası kuracağım efendim" diyorum, "yatırım verimli olursa ileride tahin işine de girmek istiyorum..."
      Tahini duyunca krediyi onaylıyor Müdür. Sevinçle vezneye gidip yeşil dolarları gazete kağıdına sarıyorum.
      Akşam saatleri... Evde otururken telefonum çalıyor... Arayan, dayımın kabadayı oğlu... "Lan kuzen, bankanın birinden kredi kapmışsın. Paraları harcamadan önce benimle bir görüşsen iyi olur" diyor.
      Görüşüyorum... Görüşmede dayımın oğlu, 100 milyon dolarla devletin satacağı batık bankalardan birini alabileceğimizi söylüyor; "Sen" diyor, "ihaleye gir, gerisini bana bırak..."
      Kabul ediyorum. Nitekim ihalede daha yüksek teklif verenler son anda çekilince banka bana kalıveriyor.
      Böylece işsiz olarak girdiğim yataktan banka sahibi olarak kalkıyorum.
      YORUMU: Rüyanda bizdeki bankacılık ve kredi sistemini incelemişsin Nafiz... Doçentlik tezi gibi rüya doğrusu...
      British Airways'in Londra - New York seferini yapan yolcu uçağı Atlantik üzerinde uçarken pilotun şu anonsu duyulmuş:
      - Sayın yolcular; sağ pencerelerden bakınca rahatça görebileceğiniz gibi sağ motorumuz yanmış ve çalışmaz hale gelmiş bulunuyor. Sol pencereden baktığınızda da sol motorun arka bölümünün uçtuğunu göreceksiniz. Pencerenizden denize baktığınızda tam altınızda sarı bir şişme bot içinde üç kişi göreceksiniz. O kişilerden biri benim, biri yardımcı pilot, biri de sevgilim olan Hostes... Size iyi yolculuklar ve bundan sonraki yaşamınızda mutluluklar dilerim. Bu bir bant kaydıdır. Dinlediğiniz için teşekkürler.
      Devlet - mafya - siyaset ilişkilerinin "kaza'en" ortaya dökülmesine yol açan Susurluk olayının üzerinden iki yıl geçti. Kazadan hemen sonra basında çıkan haberlerin "ihbar" kabul edilmesiyle başlayan "soruşturma" ve arkasından da "kovuşturma" süreçleri sonunda gelinen nokta:
      Susurluk kamyonu sürücüsü Hasan Gökçe 3 yıl hapis cezası aldı. Mercedes'in 11 milyar tutan masrafını da ödemesi isteniyor... Abdullah Çatlı'ya "Mehmet Özbay" sahte kimliğini veren, silah ruhsatı alabilmesi için sahte rapor ve ikametgah hazırlayan bir karakol amiri, bir polis memuru ve bir de mahalle muhtarı 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Gerisi?.. Hikaye... Sürekli Aydınlık Girişimi Sözcüsü Avukat Ergin Cinmen'le bu minval üzre sohbet ediyoruz telefonda. Diyor ki:
      - Karanlık ilişkiler konusunda 3 Kasım 96 öncesine oranla çok daha fazla bilgi sahibiyiz bugün. İlginçtir; bürokrasi içinde belli bir kesim de bu işin çözülmesini, "kendi kendini temizlemeyi" istiyor. Toplumsal duyarlılık da yoğun. Yani işin sonunu getirmek için koşullar son derece uygun. Ama.. TBMM olumlu diyebileceğimiz bu gelişmeleri iki yıldır taçlandırmıyor. Gereken yasaları çıkarma konusunda kılını bile kıpırdatmıyor. İktidarıyla muhalefetiyle.. Ağar'ın yargılanamama sebebi olan Memurin Muhakemat Kanunu'nun tümüyle kaldırılması lazım; kaldırmadı. "Mafya tipi - organize" suçlarla ilgili yasa tasarısı Meclis'te 70 veya 80'inci sırada bekliyor. Çete sanıkları, Ceza Kanunu'nda başka bir madde olmadığı için otomobillerden teyp çalan çocuklara uygulanan 313'üncü maddeyle yargılanıyor şu an.. Şunu da söyleyeyim: Meclis'te bekleyen tasarı da mafya tipi suçlara yeterli ceza getirmiyor. Öngördüğü azami ceza 4 - 6 yıl. Oysa Başbakan geçenlerde "mafya tipi örgütlenmelerin devleti tehdit eder nitelikte" olduğunu söyledi. "Devleti tehdit eden" terör örgütlenmelerine uygulanan ceza miktarı, örgüt üyeleri için 10-15, yöneticiler için ise 15-30 yıldır. Sonuçta.. Yeni tasarıdaki cezalar, Ceza Kanunu'nun bu nitelikteki suçlar için öngördüğü cezaların neredeyse beşte biridir.
     ÂErgin Cinmen nihayet, son dönem pek revaçta olan "bant"larla ilgili ÅŸu ilginç yorumu getiriyor:
      - Şunu sormak lazım: "Bu bantların gönderildiği adresler doğru mudur?" Yargının güçlü olduğu ülkelerde bunların gideceği adres bellidir: Savcılıklar... Ne başbakanın işidir bu, ne de milletvekillerinin. Ama bizde yargıdan umut kesildiği için siyasete başvuruluyor. Siyaset de eline geçen bu malzemeleri kendi lehine kullanmaya çalışıyor. Bunlar olsa olsa MİT'ten gelen kasetlerdir. Kimse "Bunları doğru adres olan yargı merciine niçin vermiyorsun?" diye MİT'i sorgulamıyor.
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr