Kara maaşa karşı

24 Ekim 1998

       Bürokrasi çarklarının arasına kara para sıkıştığını, çarkların bu yüzden işlemez olduğunu yazmış, kritik görevlerdeki devlet memurlarının maaşlarının yükseltilmesi gerektiğini kaydetmiştik. Bir üst düzey bürokrattan dün aldığımız bu konuyla ilgili notu birlikte okuyalım:
      "..Maliye Bakanlığı'nda üst düzey denetim elemanı olarak çalışmaktayım ve maaşımdan memnun değilim. Ancak ben dahil hiçbir devlet memurunun maaşının olası rüşvet teklifinin miktarına göre ayarlanması anlamına gelecek yazınızı onaylamıyorum. Rüşvet almak, halka ihanet ve haysiyetini satmak anlamına gelir. Eğer buna bir fiyat koyarsanız işin içinden çıkamazsınız. Yüzlerce milyon dolarlık alımlarda yüzde 10 komisyon teklifleriyle karşılaşan bürokratlara kaç lira maaş vereceğiz? Maaş artışının gerekçesi nitelikli ve dürüst çalışanı kaybetmemek olmalıdır..."
       Okurumuza katılıyoruz. Elbette rüşvete açık bürokratı vereceğiniz maaş zammıyla durduramazsınız. Siyasi otoritenin bu konuda hassas olması, kara paraya teslim olanları anında cezalandırması da gerekir. Maaş zammını önlemlerden biri olarak

Yazının Devamı

Acarkent muhabbeti

23 Ekim 1998

       Eski Orman Bakanı Hasan Ekinci'nin kulağını çınlatmış, Beykoz'daki Acarkent'te kendisi ve kızlarına ait 4 villa için:
      - Ekinci bir ekti, dört biçti, demiştik.
       Çünkü Acarkent'in açılışına katılan Türk İş Başkanı Bayram Meral, eski Orman Bakanı Hasan Ekinci'nin orman alanındaki Acarkent'e katkılarını ima etmişti.
      Hasan Ekinci dün telefonla arayarak bu konuda açıklayıcı bilgi verdi.
      Ekinci'nin sahip olduğu villa adedi 4 değil, 12 imiş... Kızları da kooperatife yazılarak 3 villa sahibi olmuşlar. Etti 15...
       Ancak... Hasan Bey'in bu villaları edinme şekli değişikmiş...
      Hasan Ekinci bu edinimde hiçbir yolsuzluk ve usulsüzlük bulunmadığını söyledi ve şöyle devam etti:

Yazının Devamı

Milliyet yaşıyor

22 Ekim 1998

       Bir satış... Bir yeni patron... Bir söylenti... Bir kaset... Bir hayal kırıklığı... Bir tepki... Bir isyan... Bir bekleyiş... Bir geri dönüş... Ve mutlu son...
      Che Guevera bir yazısında:
      - Bir gazetenin ölümü bir evladın ölmesi gibidir, diyor, insan o zaman yaşama sevincini, aşkı, herşeyi unutuyor...      Milliyet çalışanları; yazarı, çizeri, muhabiri, sekreteri, matbaa işçisi, teknisyeniyle... Özellikle Yiğit - Çakıcı kasetinin ortaya çıkmasından sonra işte o evlat acısını yaşadılar...
       Milliyet gibi "Basında güven", "Temiz Toplum" gibi sloganların sahibi; iyilik, doğruluk, dürüstlük, temizlik için kavga veren bir gazete o malum kasetten sonra yaşayamazdı. Gazeteciler gazetecilik yapamazdı.
       Biz yazarlar geçen hafta çarşamba günü toplandık; gazetenin patronajı değişmediği takdirde topluca istifa edeceğimizi açıkladık. Haber bölümleri ve yazı işlerinden pekçok arkadaşımız bu karara katıldıklarını bizlere ilettiler. En göz yaşartıcı olan

Yazının Devamı

Seks Shop UBA..!

21 Ekim 1998

       Temiz görünümlü memur UBA Ajansı'nın Ankara'daki merkez bürosuna geldi. Kapıyı açan bayan müstahdeme:
      -Ben dedi, Tarım Bakanlığı'ndan geliyorum... Müdür beye bir kaset verecekmişsiniz, onu almaya geldim.       Kadın, adamı aldı şefin yanına götürdü. Şef sordu:       - Buyrun kardeşim, ne istemiştiniz?       - Ben Tarım Bakanlığı'ndan geliyorum... Müdür bey gönderdi, kendisine bir kaset verecekmişsiniz, onu almaya geldim.       Meseleyi büro şefi de anlamamıştı. Ne müdürü, ne kasedi... diye sorunca adam biraz mahçup, bayan görevliyi işaret etti:       - Bu hanımın yanında söyleyemem efendim, bizi yalnız bırakırsa...       Bir kaş - göz işaretiyle kadın ortadan kayboldu. Şef yeniden sordu:       - Söylediklerinizden hiçbir şey anlamadım kardeşim, siz ne kasedi istiyorsunuz bizden?      

Yazının Devamı

İmam bayıldı..!

20 Ekim 1998

      "Kapıdan Kovsalar da..." meslektaşımız Tuğrul Sarıtaş'ın bugünlerde piyasaya çıkan ilk kitabının adı... 25 yılı aşkın meslek yaşamında başından geçen kimi komik, kimi trajik, kimi ise traji - komik olayları derlemiş. İşte bunlardan bir tanesi...
      Tuğrul o tarihlerde Günaydın gazetesinde polis muhabiri olarak çalışmaktadır. Nöbetçi olduğu bir gece, polis telsizinden hastanenin birinden bebek çalındığını öğrenir. Hemen fotoğraf makinesini kapar, hastaneye koşar. Olayın olduğu odaya girer, bebeği çalınan anne ile bebeklerini çaldırdıkları için servisin doktor ve hemşireleriyle tartışmakta olan babanın fotoğraflarını çekmeye başlar. Fotoğraflarının çekildiğini gören odadakiler, bu duruma müthiş sinirlenirler; "Ver o filmi" diye arkadaşımızın üzerine yürürler. Tuğrul önde, bebeğin yakınları, doktorlar ve hemşireler arkada, müthiş bir kovalamaca başlar hastanenin koridorlarında... Gerisini Tuğrul'un kaleminden aktarıyoruz:
       ...Merdiven basamaklarını üçer dörder atlıyorum. Baktım, adamlar ısrarla peşimden geliyor. Tam bu sırada üzerinde (Morg) yazan bir oda gördüm ve

Yazının Devamı

İştahsız yemek!..

18 Ekim 1998

       Bir hanımefendiyi akşam yemeğine götürdünüz... Ancak daha başında onunla bir daha yemeğe çıkmamaya karar verdiniz. Bu yemeğin son buluşma olduğunu anlatmak için neler yaparsınız...
       Bu konuda deneyli bir çapkın aşağıdaki tavsiyeleri sıralıyor:
       * Garsona ısmarladığınız yemeğin fiyatını sorun. Verdiği yanıttan hemen sonra "Yahu burası amma da kazıkmış" diye mırıldanın.
       * Garson siparişleri almaya gittiğinde karşınızdaki hanımefendiye: "Burasının bu kadar pahalı olduğunu bilseydim gelmezdim" deyin.
       * Hemen peşinden kendisine "Yanında kaç para var?" diye sorun.
       * Yemekte ara sıra çatalınızı hanımefendinin tabağına daldırıp lokmayı ağzınıza atın.
       * Birisi tabağınızdan lokmanızı kapacak gibi iki elinizdeki çatal ve bıçakla tabağınızı korumaya alın.

Yazının Devamı

Tokat'a tokat!

17 Ekim 1998

       Özelleştirmelerin çoktandır yağma ve talana dönüştüğünü tekrarlamaya gerek yok. Ancak oyunun artık ne kadar açık oynandığına ilişkin bir örnek umarız sizi de ilgilendirecektir. Tek Gıda İş Sendikası'nın verdiği bilgiye göre...
       Resmi Gazete'nin 15 Eylül 1998 tarihli sayısında bir ilan yayımlanıyor. Bu ilana göre... Tokat Sigara Fabrikası'nın en az yüzde 50 hissesi satışa çıkarılmış, bu hisseler için ORTAK aranıyor.
       İlanın 4'üncü maddesi:
      "Ortak girişimcinin sigara üretimi ve dağıtımı konusunda tecrübesi, değişik ülkelerde yatırımı ve fabrikaları bulunması, mali yönden güçlü bir firma olması tercih nedeni olacaktır..."
       Bu koşulları taşıyan yerli bir firma var mı peki?.. Hayır yok!.. Açıkça "Yabancı ortak arıyoruz" diyemedikleri için madde bu şekilde düzenlenmiş...
       Diyelim satış bu koşullarla gerçekleşti ve Tokat Sigara Fabrikası'na yabancı bir firma ortak oldu... Üreteceği sigara ne olacak?.. Ne ölçüde yerli tütün kullanacak?.. Bu

Yazının Devamı

Yenilmek de var...

16 Ekim 1998

       Türkiye - Finlandiya milli maçı hüsranla bitti. Ancak snuç sürpriz sayılmamalı. Takımımız Almanya maçında da iyi oynamamıştı. Gazeteci ve yorumcular skora bakıp takımı övgü yağmuruna tuttular. Bu defa şansımız skora yansımadı. Fark bundan ibaret.
       Gelelim Cihan Demirci arkadaşımızın isabetli bir tespitine:
       - Kazandığımız maçlardan sonra dakikalarca golleri gösterip, dakikalarca maçın yorumunu yapan ve galibiyetlerin suyunu çıkaranlar yenildiğimiz maçların sonrasında yayını hemen apar - topar bitirerek, yenilgilerimiz üzerine yoruma bile gerek görmüyorlar...
       İşte son Finlandiya maçında da bu durumu yaşadık. Yenildik ve hemen yayını bitirip reklamlara daldık. Bu bizim milletçe bir hastalığımız. Yenilgilerin, başarısızlıkların, hataların, yanlışların üstüne gitmedikçe onları örtüp kapattıkça sporda da, diğer alanlarda da hep yerimizde sayacağız, bunu iyi bilelim!..

       Mühendis okurumuz Galip Özge Arbak, "Dünyanın en kısa kitapları" dizisine yeni ekler yaparak Açık Pencere

Yazının Devamı