Siyasi meddah...

22 AÄŸustos 1999


       TeÅŸhis: "Takdir - ilahi..." (Depremin bilimsel izahı yok sanki...) Önlem: "Allah tekrarından korusun..." (Bizim alacağımız önlem yoktur...) Teselli: "Devlet vatandaşın yanındadır..." (Sanki karşısında olacaktı...) Tedavi: "Devlet yaraları saracaktır... (EÄŸer Cavit 'in yaralarını sarmaktan vakit bulursa...) Ve inciler:
      - Kimden davacı olunacaktır? Depremden... Çünkü yıkan depremdir. Deprem bir kenara bırakılıp devletten davacı olmanın hiçbir yararı yoktur. Kimseyi suçlamanın yararı yoktur... Binaenaleyh...
       Türkiye'yi 35 yıldır bu siyasi meddah zihniyeti idare ediyor. Her felaketi lafla geçiÅŸtirip yeni felaketlere zemin hazırlıyor. Ne bilimin sesine kulak vermek var lügatında, ne hırsız müteahhitten veya rüşvetçi belediyeden hesap sormak... Ne de insanları yeni bir felaketten koruyacak önlemi almak...
       O yüzden ABD veya Japonya'da artık sıradanlaÅŸmış bir doÄŸa olayı Türkiye'de doÄŸal afete dönüşebiliyor...
      Bekir CoÅŸkun dün bu zatı muhteremin 1964'de müteahhit olarak

Yazının Devamı

Habere dikkat!

21 AÄŸustos 1999


       Dünyanın en yaygın izlenen haber kanalı CNN önceki gün 14:00 haberlerinde deprem bölgelerine gönderilen yardım malzemelerine "çetelerce el konulduÄŸunu" bildiriyor. Yerli kanallarda insanı isyan ettirici benzer haberler izliyoruz. Bir kanal yıkıma uÄŸramış boÅŸ evlere giren hırsızların mücevherleri çaldığını bildiriyor. Bir baÅŸka kanal su ve ekmek karaborsasından söz ediyor.
       Bu olayları kim, nasıl saptamış? Yer adı yok, fail adı yok... Bunlar gerçek haber mi? Yoksa kulaktan kulaÄŸa dolaÅŸan asılsız dedikoduların habere dönüşmüş ÅŸekli mi?
       Medya açısından ilginç belki... Ancak eÄŸer aslı yoksa çok tehlikeli ve zararlı haberler bunlar. Neden mi? Çünkü bu haberler deprem bölgelerine yardım niyetindeki dış ve iç kaynakları olumsuz yönde etkiliyor. Yardımsever insanlarda ve yardım kuruluÅŸlarında caydırıcı etki yapıyor. GöndereceÄŸi yardım depremzedenin eline geçmeyecekse neden kendini yorsun insanlar? Böyle düşünecekler elbet... Ä°lginç haber düzeceÄŸiz diye deprem bölgelerine akacak yardımların önünü kesebilir medyadaki arkadaÅŸlar. Aman dikkat. Birkaç asparagas

Yazının Devamı

Medyaya çağrı...

20 AÄŸustos 1999


       Deprem bölgelerinde zorlu bir görev üstlenmiş gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarımıza seslenen bir metin ulaştı dün faksımıza... Kurtarma çalışmalarına gönüllü katılan sivil toplum kuruluşlarının geliyor...
       Biraz sitem... Biraz rica.. Biraz sağduyu çağrısı... Deniyor ki:
       ...Madem herşey çöktü, medyamız bari daha fazla çökmesin... Acı görüntüleri insanların gözlerine tekrar tekrar sokarak acılı insanlara daha fazla acı yaşatmak yerine "çözüme yönelik" birşey yapın...
       Biliyorsunuz: saatler geçti, göçük altındaki insanlara bir an önce ulaşılması gerekiyor. Kurtarma çalışmalarını hızla yaygınlaştırabilmek için acil olarak göçük altından kurtarmada dikkat edilecek temel bilgilerin sık sık tekrarlanması gerekiyor. İşgüzar görüntüler yerine henüz yardım ulaşmamış yerlerin listesini sık sık verin ki insanlar nereye yardıma yöneleceklerine karar versinler.
       Oluşturulan kriz masalarına bölge bölge hangi yardımların ulaşması gerektiğini ve ulaşmışsa tekrar son durum bilgisini düzenli ve sık verin. Kriz masalarından sık haber alarak kamuoyuna verin ki, insanlar tek tek kriz masalarını bunaltmasın...

Yazının Devamı

Elektronik çağda!

19 AÄŸustos 1999


       Okurumuz Rıza Neptün soruyor:
       - BaÅŸbakan Ecevit deprem bölgesinden televizyonlara yaptığı açıklamada, telefonlarının çalışmadığını, bu yüzden de Ankara'ya ulaÅŸamadığı için talimatlarını ilgililere ulaÅŸtıramadığını söyledi ve devlet görevlilerine mesajını TV kuruluÅŸları aracılığıyla gönderdi. Bırakınız bugünün modern dünyasını, bundan 25 - 30 yıl evvelinin Türkiye'sinde bile bir baÅŸbakanın Türkiye'nin neresinde olursa olsun Ankara'ya ulaÅŸamama gibi bir sorunu olabilir miydi?.. Bugün bütün telekomünikasyon ihtiyacı cep telefonuna mı baÄŸlanmıştır? Nerede çeÅŸitli frekanslardan hem de ÅŸifreli olarak haberleÅŸmeyi saÄŸlayabilen telsizler?.. Nerede özel uydu baÄŸlantıları?..

Mimar gözüyle...
       Mimarlar Odası Ä°zmir Åžubesi ÅŸu notu geçti:
       "Deprem, dünyanın birçok yerinde olduÄŸu gibi oldukça aktif fay hatları üzerinde yer alan ülkemizde de sürekli olagelmektedir. Acı ve düşündürücü olan ise geçmiÅŸte yaÅŸananlardan ders almayan yönetimlerin, hiçbir çözüm üretmeyen sorumlu ve yetkililerin, afet olana kadar olan duyarsız

Yazının Devamı

Apansız mı oldu?

18 AÄŸustos 1999


       Deprem sonrası çok yorucu bir görevi saatlerce sürdüren televizyon spikerlerinden biri, biraz da yorgunluÄŸun etkisiyle ÅŸu özlü(!) yorumu yapıyor:
      - Deprem Türkiye'yi apansız yakaladı...
       Oysa bilinir ki deprem her ülkeyi apansız yakalar. Depremi önceden haber almak hala mümkün deÄŸil. Ama önlem almak mümkün. Uygar ülkeler bu önlemleri alıyor. Bizim gibi hayatını:
      - BirÅŸey olmaz abi, ecelin gelmiÅŸse ne yapsan boÅŸ abi,
       gibisinden felsefeler üzerine kurmuÅŸ... Ä°nsan hayatına yapsatçı müteahhitin vuracağı voli kadar önem vermeyen toplumlar ise depreme elbet "apansız!" yakalanır!
       Eski yapı evler saÄŸlam. Yıkılanların çoÄŸu yeni yapı evler. Hırsız müteahhitin ve rüşvetçi belediyenin ortak imzasının altından günahsız insanların cesetleri çıkartılıyor. Ama kimse merak etmesin. Bu hırsız yapsatçılar birkaç gün kınanır, sonra unutulur... Çünkü yerel ve genel siyasette ağırlıkları vardır. Sektörde kar esas, insan hayatı teferruttır.

Yazının Devamı

Neçe burcutacahsan?

17 AÄŸustos 1999


       Doktor Celal Kılıç anlatıyor.
     Â- Siyasetle yakından ilgileniyorum ya... Bugünlerde her kiminle karşılaÅŸsam sorduÄŸu ilk soru "Geçti mi, geçti mi?.." oluyor. Geçti mi, dediÄŸi malum; Ya, Uluslararası Tahkim ya SSK Yasası'nda yapılan deÄŸiÅŸikler ya da buna benzer birÅŸey... Ben de, bu soruyu soranlara anında ÅŸu yanıtı veriyorum: "Geçti! Geçti!.."
     ÂSonra da yaÅŸanmış bir olayı anlatıyorum kendilerine:
       Lenin dönemi... Moskova'da Lenin ve arkadaşları, daha merkeziyetçi bir Sovyet Cumhuriyeti'ni, taşradaki kimi aydınlar da bunun tam tersini savunuyorlar. Konunun Sovyet Parlamentosu'nda görüşüleceği tarihten kısa bir süre önce ikinci görüşü savunanlar kulis yapmak için Moskova'ya bir heyet göndermişler. Dönemin önde gelen aydınlarından Nerimanof başkanlığındaki heyete dönüşlerinde arkadaşları sormuşlar:       - Geçti mi? Geçti mi?       Tasarı Meclis'ten geçti mi, anlamına gelen bu soruya Nerimanof, kendi lehçesiyle yanıt vermiş:       - Mıha geçtik! (Yani, kazığa oturtulduk.)       - Yahu burcutamıyrık mı? (Yani, kıvırtamaz mıyız? )       - Neçe burcutacahsan? Dibine kadar...Aile eksikti...      

Yazının Devamı

Osmanlı ne diyor?

15 AÄŸustos 1999


       Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun 700'üncü kuruluÅŸ yıldönümüyle ilgili konuÅŸma ve tartışmalarda zaman zaman geçmiÅŸe övgüler düzülüyor, özlem dile getiriliyor. Ä°ÅŸ bu kadarla kalmıyor; doÄŸrudan veya dolaylı yoldan Cumhuriyet küçümseniyor, aÅŸağılanıyor. Sanki Atatürk bu halkı yıkılan Osmanlı'nın enkazından kurtarmamış da Ä°mparatorluÄŸu en parlak döneminde hile ve entrikayla ele geçirmiÅŸ gibi...
       Peki Osmanlı Hanedanı'nın kendisi bu konuda ne diyor? Osmanlı Hanedanı'nın ÅŸu an ABD'de yaÅŸayan en yaÅŸlı üyesi Osman ErtuÄŸrul birkaç yıl önce Ä°stanbul'a gelmiÅŸ, arkadaşımız Aydın ArıcıoÄŸlu kendisine sormuÅŸtu:
      - Ailenizi sürgün eden Cumhuriyet idaresi hakkında neler düşünüyorsunuz?.. Bunca yıl sonra dile getirmek istediÄŸiniz ÅŸeyler vardır belki?
       Osman ErtuÄŸrul'un soruya yanıtı şöyle oldu:
       - Cumhuriyet idaresi bizi memleketten çıkardı, ama memleketi kurtardı. Her birimizin Mustafa Kemal'e borcu var. Türk olarak... Yoksa Ä°ngilizler, Ä°talyanlar ve diÄŸerleri ülkeyi parçalayacaktı. Hatta

Yazının Devamı

Şairin `çıkar'ı...

14 AÄŸustos 1999


      Can Baba'nın davudi sesi sustu... Lafı dolaÅŸtırmaya hiç gerek duymaz; içinde esen fırtınaları birkaç sözcüğün içine yerleÅŸtirir, okunduÄŸu anda patlayan bombalar misali serpiÅŸtirirdi beyaz sayfalara... Bir defasında politikacılar için ÅŸunu söylemiÅŸti:
      - Bunların hiçbiri Shakespeare okumamış. O yüzden yalan nasıl söylenir, bilmiyorlar. Çünkü ÅŸiir, doÄŸruyu söyleyen yalandır! Bunlar ÅŸiir bilmedikleri için doÄŸrudan doÄŸruya yalan söylüyorlar!..
       ***
       Bir panelde genç bir ÅŸiirsever soruyor:
       - Can Baba, yaÅŸ oldu yetmiÅŸ! Bu saatten sonra ÅŸiirden ne bekliyorsunuz, ne çıkarınız var ÅŸiirden?..
      Can Baba gülerek yanıtlıyor:

Yazının Devamı