Hazımsız Açavut

31 AÄŸustos 1999


     ÂBülent Ecevit'in olanak, olasılık gibi sözcükler yanında çok kullandığı bir deyim de "İçime sindiremiyorum" dur... Affın da kimi yanlarını içine sindirememiÅŸ. Diyor ki:
     Â- Koalisyon ortaklarından her birinin deÄŸiÅŸik beklentileri vardı. Benim de ÅŸahsen içime sindiremediÄŸim veya zor sindirdiÄŸim konular var. Ama diÄŸer koalisyon ortakları için de aynı ÅŸey söz konusudur. Sonuçta demokrasinin gereÄŸi olan bir uzlaÅŸmaya varılmıştır. Milletimize hayırlı olmasını diliyorum..
       Bu sözlerden çıkan anlam... Hırsız, katil, çete ve işkencecilerin affı için ısrar eden koalisyon ortaklarının DSP'ye kimi tavizler verdiğidir.
       Acaba nedir bu tavizler? Ecevit hangi ödünleri almıştır da içine sinmeyen yasaya onay vermiştir?
       Katil ve çetelere sahip çıkan partilerle ortaklığı içine sindirdikten sonra artık neden şikayet etmektedir?
       Avukat Kemal Kumkumoğlu'nun dediği gibi:

Yazının Devamı

Yardım rezaleti

29 AÄŸustos 1999


       ABD'de faaliyet gösteren "Design House Technologies" adlı firmadan bir "e mail" mesajı aldık. Türk hükümetinin depremzedelere yardım ulaÅŸmaması için gösterdiÄŸi engin çabaları anlatan mektubu birlikte okuyalım:
       1) ABD'de kurumumuzun birinci elden bilgisi içinde, deÄŸeri 100 bin doların üzerinde tıbbi ekipman ve diÄŸer yardım malzemesi (ki, bunların tümü Türkiye'deki kurumların çaÄŸrı ve talepleri doÄŸrultusunda tedarik edilmiÅŸtir) buradaki depolarda Türkiye'ye sorunsuz bir giriÅŸ yolu aramaktadır.
       2) Bu malzemeden önce ABD'li doktorlar gözetiminde ve eÅŸliÄŸinde Türkiye'ye gönderilen bir parti ekipman ne yazık ki Ä°stanbul gümrüğünden çekilememekte, hiçbir uÄŸraşımız bunu mümkün kılmamaktadır.
       3) Türk hükümetinin Amerikan tıbbi yardımını gemiler Ege Denizi'ne vardıktan sonra geri çevirmesi ve "Ä°htiyacımız yok" mesajları burada daha fazla yardım toplamamızı güçleÅŸtirmektedir. Yardımların geri çevrilmesi olayı derhal son bulmalıdır.
       4) Hükümetiniz Amerikan kamuoyunda

Yazının Devamı

Bilimi hatırladık!..

28 AÄŸustos 1999


       Son depremden önce hangi televizyon kanalını açsak, karşımıza üç aÅŸağı - beÅŸ yukarı hep aynı malum kiÅŸiler çıkardı: Hülya AvÅŸar, Sibel Can, Ciguli, Küçük Ä°bo, Büyük Ä°bo vs.
       Programlardan seviyesizlik, pespayelik dizboyu akardı...
       Ya depremden sonra kimleri görüyoruz aynı ekranlarda? Bol bol bilim adamlarını, üniversite hocalarını... Konularının uzmanlarını... Kimi depremler üzerinde aydınlatıyor bizleri, kimi inÅŸaatların kalitesi üzerinde, kimi deprem görmüş küçük çocukları nasıl rehabilite edeceÄŸimiz konusunda...
       Her birini dinledikçe yeni yeni ÅŸeyler öğreniyoruz... Her birine kulak verdikçe en temel, en basit bilgilerden bile ne kadar mahrum olduÄŸumuzu...
       Depremin belki de tek iyi tarafı, bizleri bilimle, bilim adamlarıyla tanıştırması oldu.
       Peki bu bilim adamları bugüne kadar neredeydi?

Yazının Devamı

Halkın Sesi...

27 AÄŸustos 1999


       * Bazı bankaların deprem için toplanan paraları vadesiz mevduatta tuttukları, repo gelirini kendi kasalarına attıkları yolunda ihbarler var. İlgililerin (varsa) dikkatine...(Göktan Gürcü)
       * "Eğer gelecek depremlere karşı önlem aranıyorsa işe nüfus artışını kontrolla başlanmalı... Çünkü konut talebini körükleyen etkenlerin başında nüfus artışı geliyor." (Dr. Erdin Uzunoğlu)
       * "Milletvekilleri birer maaşlarını depreme bağışlamayı düşünmüyor mu? Hükümet kendi elindeki lüks mersedesleri satarak işe başlasa ya..." (Fazlı Berber)       * "Depreme 1,5 milyar dolar bağışlıyorum. 1,5 milyar dolar paramızı alıp Cavit Çağlar'ın cebine koydular. Alıp o parayı kullansınlar" (Koray Seçkin)       *"Deprem olağanüstü bir telefon trafiği yarattı. Türkcell ve Telsim'in 17 - 24 Ağustos arası yapılan konuşma ücretlerinin yarısını depreme bağışlamasını öneriyorum" (Zeynep Savcı)       * Halkın depreme yardım için cebindeki son kuruşunu çıkardığını gördüler. O paraya gözlerini diktiler. Deprem vergisi vermek istemiyorum (Yüzlerce okur)        * "Haramzadelerin cebindeki kara parayı deprem bölgesinde aklasınlar" (Bir grup okur)

Yazının Devamı

Gerçek Ecevit

26 AÄŸustos 1999


       Hangi Ecevit gerçek?.. Dünkü mü, bugünkü mü?.. "Herhalde bugünkü" diyor CHP'li dostumuz ve anlatıyor:
      - Ecevit'in dünkü "Halkçı" maskesi yapaydı... CHP 1960'larda hızla büyüyen TÄ°P'in önünü kesmek, oyları sola kaptırmamak için Ortanın Solu sloganını ortaya attı. Daha sonra parti içinde sürekli var olan sol kanat, Ecevit'in solcu görünmesini gerektirdi. Son yıllarda CHP'nin varlığı Ecevit'in sol maskesini indirmesine engeldi. Nihayet CHP, TBMM dışı kaldı. Ecevit içinde sol bulunmayan bir partinin lideri oldu. Parti içinde ve dışında "sol" kalmayınca bütün maskelerini indirip saÄŸcı kimliÄŸini ortaya koydu. Rahatladı. Artık IMF ve sermaye çevrelerinin buyruklarını mutlulukla yerine getiren, halkı sinek gibi gören bir Ecevit var sahnede. Gerçek Ecevit budur.

       Kadıköy Åžifa Hastanesi, Gölcük’te kurduÄŸu Sahra Hastanesi için gönüllü ortopedi, kadın doÄŸum, çocuk, dahiliye, psikiatri uzmanları ile hemÅŸire, laborant, saÄŸlık memuru ve teknisyen arıyor. Sabah - akÅŸam servis mevcut. Ä°lgilenenlerin 0216 449 22 22 no’lu telefonda Esin Paröz’e müracaatı... HHH

Yazının Devamı

Enkazı bırakın..!

25 AÄŸustos 1999


       Enkaz bölgelerindeki insanlar şu sırada canlarıyla uğraşıyor. Mehkemelere başvuracak halde değiller. Haklarını aramaları için baroların ve devletin kendilerine yardımcı olması gerekiyor....
       Bu insanların acilen yapması gereken, mahkemelere başvurarak yıkılan binalarla ilgili delil tespiti istemek... Yargıç ve bilirkişi enkaz mahalline giderek bir torbaya demir ve harç örneği alarak mühürleyecek. Bu delil gelecekteki tazminat davalarının temelini oluşturacak.
       Ne var ki bu işlem için harç ve bilirkişi ücreti 70 milyona kadar yükseliyor.
       Hükümetin acilen bu harcı (bir defaya mahsus) kaldırması gerekiyor.
       Hükümetin alması gereken ikinci önemli karar, enkazın kaldırılmasıyla ilgili... Ekranlarda görüyoruz. Yıkılan binaların enkazı kocaman kamyonlara yüklenip deniz kıyılarına boşaltılıyor. Durdurulması lazım bu işlemin.
       Yargıtay Ceza Dairesi Tetkik Hakimi Kubilay Çetinkal (Dün Sayın Çetinkal'dan sehven Yargıtay üyesi diye söz ettik. Özür dileriz) diyor ki:

Yazının Devamı

Ä°stifa daveti...

24 AÄŸustos 1999


       Acımız yetmiyormuş gibi bir de dünyaya rezil oluyoruz... Misali... Önce ANAP Milletvekil Kamran İnan'ın dünkü grup konuşmasını dinleyelim:
     Â- Ãœlkemizdeki deprem felaketine iliÅŸkin haberleri bir Fransız televizyon kanalından izliyorum. Deprem bölgesinde görev yapan Fransız kurtarma ekibinden bir görevli, "Türk yetkilileri bize gelerek, artık burada iÅŸiniz bitti, ülkenize geri dönünüz, dediler" diye ÅŸikayette bulunuyor. Bir Amerikan kanalında, Amerikalı bir kurtarma görevlisi aynı sözlerin kendisine de söylendiÄŸini anlatıyor. Bu görevliler, kurtarma faaliyetlerinin henüz sona ermediÄŸini bildirerek kendilerine "Ãœlkelerinize dönün" denmesini anlayamadıklarını söylüyorlar...     ÂKim gönderiyor kurtarma ekiplerini geri?.. Tam bilemiyoruz. Ancak SaÄŸlık Bakanı Osman DurmuÅŸ'un bizi cümle aleme rezil eden demeçlerini hep birlikte izliyoruz... Deprem bölgelerinden yoÄŸun ilaç ve doktor talebi gelirken "Doktor ve ilaç sıkıntısı yoktur" diye demeç veren... Ä°ÅŸi gücü bırakıp AKUT'la uÄŸraÅŸan... Yunan ve Amerikan saÄŸlık yardımlarını geri döndürmeye çalışan... Yardıma çalışan ülkelere teÅŸekkür etmek yerine onları aÅŸağılayan bir Bakan... Dün Bakan'ı protesto eden

Yazının Devamı

Savcılar göreve

23 AÄŸustos 1999


       Avukat Noyan Özkan "Cinayetlerin hesabını kim verecek?" sorusuyla baÅŸladığı "e mail" notunda önemli uyarılar yapıyor. Okuyalım:
       "... Zemin etüdü yapmadan imar izni veren belediye meclisleri, imar ruhsatı veren belediye yetkilileri ve malzemeden çalan müteahhitler, birden fazla kiÅŸinin ölümüne neden olanlar, 4 ile 10 yıl arası hapis cezası ile yargılanırlar. Yargıçlar olayın korkunç boyutlarını dikkate alarak cezanın üst sınırı olan 10 yılı tatbik edebilir...
       Adalet Bakanu suskundur. Oysa Cumhuriyet Savcılarını harekete geçirmesi, yetkilendirme yolu ile savcı ve adli personel takviyesi yapması ve bir an önce yıkılan inÅŸaatlardan delil (beton, demir, kolon, kiriÅŸ) örneÄŸi aldırmaları gerekir. YurttaÅŸların avukat tutup delil tespiti yapmaya güçleri yoktur. Bu tespitlerin kamu adına Cumhuriyet savcıları tarafından yapılması gerekir. Deprem sonrasu hukuki geliÅŸmeler üzerinde tartışma zamanı gelmiÅŸtir. Çünkü enkazların toplanması ve bulundukları yerlerden alınıp baÅŸka yerlere dökülmeleri ile deliller yok olmaktadır..."
      

Yazının Devamı