Okurumuz
Rıza Neptün soruyor:
      - Başbakan
Ecevit deprem bölgesinden televizyonlara yaptığı açıklamada, telefonlarının çalışmadığını, bu yüzden de Ankara'ya ulaşamadığı için talimatlarını ilgililere ulaştıramadığını söyledi ve devlet görevlilerine mesajını TV kuruluşları aracılığıyla gönderdi. Bırakınız bugünün modern dünyasını, bundan 25 - 30 yıl evvelinin Türkiye'sinde bile bir başbakanın Türkiye'nin neresinde olursa olsun Ankara'ya ulaşamama gibi bir sorunu olabilir miydi?.. Bugün bütün telekomünikasyon ihtiyacı cep telefonuna mı bağlanmıştır? Nerede çeşitli frekanslardan hem de şifreli olarak haberleşmeyi sağlayabilen telsizler?.. Nerede özel uydu bağlantıları?..
Mimar gözüyle...
      Mimarlar Odası İzmir Şubesi şu notu geçti:
      "Deprem, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi oldukça aktif fay hatları üzerinde yer alan ülkemizde de sürekli olagelmektedir. Acı ve düşündürücü olan ise geçmişte yaşananlardan ders almayan yönetimlerin, hiçbir çözüm üretmeyen sorumlu ve yetkililerin, afet olana kadar olan duyarsız politika ve anlayışlarıdır.
      Nüfusları 100 binlere dayanan ve yasadışı imar aflarıyla teşvik edilmiş Sultanbeyli, Avcılar gibi ülkemizde yüzlerce benzeri bulunan yerleşmelerde başka ne beklenebilir ki?
      Çok değil, bir yıl önce Ceyhan yöresinde yaşanan depremden sonra kentleşme ve yapı konusunda hangi standartlarımız gözden geçirildi, hangi yasa ve yönetmeliklerimiz bilim ve tekniğin kurallarına uygun hale getirildi, hangi kentimizde yapı stokları ciddi şekilde güvenlik açısından incelendi, hangi sağlıklı imar ve kentleşme politikaları saptanarak topluma sunuldu?
      Bunlar yapılmadan şiddeti, yeri, zamanı, süresi ne olursa olsun, depremler yine olacak; halkımız yine acı çekecek, yine trilyonlarca liralık maddi kayıplar yaşayacağız..."
      Sonuç olarak ya bilimin, uzmanlıkların, tekniğin kurallarına uyacağız ya da her yıl yıkıntılar altında can kayıpları vereceğiz. Mimarlar da uyarmaya devam edecekler. Halkımıza geçmiş olsun...
Gölge etmeyin de...
      Meclis, deprem dolayısıyla tatile girdi... Başta bakanlar olmak üzere pek çok milletvekili soluğu deprem bölgesinde aldılar ya da almak üzereler... Acaba faydası var mı? Varsa ne?..
      Uzun yıllar kameraman olarak çalışmış DSP Antalya milletvekili
Mustafa Vural'ı dinliyoruz:
     Â
- Kameramanlık yaptığım yıllardan bilirim. Böylesi bir felaket bölgesine devlet adamları hücum ettiğinde, başta vali ve kaymakam olmak üzere, oranın önde gelen bürokratları, asıl işlerini bırakırlar, devlet adamlarına refakat etmeye başlarlar. Bütün ilgileri ve dikkatleri devlet adamlarında olduğu için de kurtarma ve yardım faaliyetlerini başıboş bırakırlar. Bu nedenle, bölgeye gitmesi kaçınılmaz olan bir - iki kişi dışında diğer devlet adamlarının Ankara'da kalmaları, üzerlerine düşeni oradan yapmaları bence daha doğru bir davranıştır...      Depremin hemen ardından Batı ülkeleri yardım için seferber oldu. Yunanistan bile yardım gönderiyor.
      Peki çoğu petrol zengini olan din kardeşimiz müslüman ülkeler nerede? Yoksa bunlar sadece kendine mi müslüman?..
Nerede bu devlet?
      Depremin üzerinden en az 10 - 15 saat geçmiş... Ekranlarda kurtarma çalışmaları izleniyor. Bu çalışmaları yapanlar kim? Depremde yakınlarını kaybetmiş uykusuz, aç, susuz, acılı insanlar... Onlar tırnaklarıyla enkazı kazarak yıkıntılar arasından yakınlarını arayadursun... Devlet ortada yok.
      İstanbul - Avcılar'a ilk devlet eli depremden 6 saat sonra ulaşabilmiş. Oysa Avcılar'ın yarım saat ötesinde askeri birlikler var. İstanbul'da her çeşit araç gereç mevcut. Ama bu gücü koordine edecek devlet yok ortada.
      Bir acılı vatandaş ekranda:
     Â
"Çekici kiralayıp enkazı kaldırmaya çalıştıklarını" anlatıyor...
      Profesör
Zafer Üskül telefonda:
     Â
- Devletin ilk yapacağı iş, depremden zarar gören 6 ili Olağanüstü Hal Bölgesi ilan etmek, başına da Erzincan Valisi Recep Yazıcıoğlu gibi deneyimli bir ismi getirmekti, diyor, ancak bu şekilde hem kamu hem özel sektörün elindeki araç gerece el koyarak kullanabilirsiniz. Vatandaş o zaman bir yandan enkazın altında yakınını ararken bir yandan çekici peşinde koşmazdı. O zaman kurtarma ve yardım çalışmaları tek elden idare edilir, kaos önlenirdi. Afet bölgesi ilanı bu imkanları sağlamaz...       Vali
Recep Yazıcıoğlu kanallardan birinde görünüyor:
     Â
- İstanbul'da hemen her büyük fabrikada enkaz kaldırmaya yeterli vinç, kriko gibi araç gereç mevcuttur, diyor, rica ediyorum fabrika müdürlerinden, bir ekip eşliğinde bu aracı gereci enkaz bölgelerine yollasınlar.       Ortada bir koordinasyon olmayınca fabrikalar bu görevi nasıl yerine getirsin? Devlet depremden 15 saat sonra felaket bölgelerine ekmek bile yollayamamıştı. İzinli itfaiyeciler depremden 15 saat sonra geri çağrılıyordu.
      Acaba Bakanlar Kurulu neden Olağanüstü Hal ilan etmedi?
      Basiretsizlik ve bilgisizlikten mi?.. Yoksa özel sektörü rahatsız etmemek için falan mı?
      Yazıklar olsun o zaman... Hangi özel kuruluş rahatsız olurdu bu insanlık görevinden?..
      Günün sözü
      Mutluluk paylaştıkça çoğalır, sıkıntılar paylaştıkça azalır.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr