Deprem bölgelerinde zorlu bir görev üstlenmiş gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarımıza seslenen bir metin ulaştı dün faksımıza... Kurtarma çalışmalarına gönüllü katılan sivil toplum kuruluşlarının geliyor...
      Biraz sitem... Biraz rica.. Biraz sağduyu çağrısı... Deniyor ki:
      ...Madem herşey çöktü, medyamız bari daha fazla çökmesin... Acı görüntüleri insanların gözlerine tekrar tekrar sokarak acılı insanlara daha fazla acı yaşatmak yerine
"çözüme yönelik" birşey yapın...
      Biliyorsunuz: saatler geçti, göçük altındaki insanlara bir an önce ulaşılması gerekiyor. Kurtarma çalışmalarını hızla yaygınlaştırabilmek için acil olarak göçük altından kurtarmada dikkat edilecek temel bilgilerin sık sık tekrarlanması gerekiyor. İşgüzar görüntüler yerine henüz yardım ulaşmamış yerlerin listesini sık sık verin ki insanlar nereye yardıma yöneleceklerine karar versinler.
      Oluşturulan kriz masalarına bölge bölge hangi yardımların ulaşması gerektiğini ve ulaşmışsa tekrar son durum bilgisini düzenli ve sık verin. Kriz masalarından sık haber alarak kamuoyuna verin ki, insanlar tek tek kriz masalarını bunaltmasın...
Acılı mahçubiyet...
      İngiliz basını İngiltere'nin Türkiye'ye gönderdiği kurtarma ekibi hakkında bilgi veriyor. Bu ekip hassas dinleme cihazlarıyla donatılmış. Enkazın üzerine yerleştirilen bu cihazlar göçük altında kalmış insanın nefes alıp verişini bile dinleyebiliyor. Hassas koku alan köpeklerden daha iyi sonuç elde ediyormuş bu cihazlar. Ayrıca hassas kamerayla donatılmışlar. Bu kameralar, ışığa gerek olmadan enkaz karanlığının derinliklerinde ne var ne yok gösteriyormuş.
      Bütün bunlardan yeni haberdar oluyoruz...
      İngiltere deprem kuşağında değil. Biz deprem kuşağındayız. Hemen her yıl acı bir depreme sahne oluyor ülkemiz. Ama haberimiz yok çağın insan hayatını kurtarmak için kaydettiği gelişmelerden. Fakir Bulgaristan bile köpeklerle donatılmış kurtarma ekibi gönderiyor. Bir kurtarma ekibimiz, iki tane arama köpeğimiz yok. Acımız yetmiyormuş gibi.. Mahçup oluyoruz üstelik cümle aleme...
Cinayet örneği...
      Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu Avcılar'ı dolaşıyor... Girne Sokak'ta evler sapasağlam. Ama 5 katlı bir apartman devrilip çökmüş. Birkaç ay önce tamamlanan apartmanın bir katı dışında içinde oturan yokmuş henüz... Mahalle sakinleri, apartmanın yapım çalışmalarının akılalmaz bir hızla tamamlandığını, belediye ekiplerinin bir ara gelip inşaatı mühürlediğini, ancak nasıl olduysa kısa süre sonra inşaatın devam ettiğini ve bittiğini söylüyorlar.. Karşı apartmanda oturan bir yurttaş diyor ki:
      - Dün belediye görevlileri geldi. İçlerinden biri,
`Yahu biz bu binayı mühürlememiş miydik!' dedi.
`Evet' dedi diÄŸeri... Biz de sorduk:
`Bir proje hatası bulmuş olmalısınız ki, mühürlediniz.. İyi de birkaç gün sonra inşaat yeniden devam etti. Nasıl oldu bu?.. Akılalmaz bir hızla nasıl tamamlandı?.. Cevap veremediler...
      Vatandaş bir başka çökmüş binayı gösteriyor:
      - Altında oto galerisi vardı.
"Daha çok kullanılır alan" yaratmak amacıyla içindeki destek kolonlarını kestiler. Sonuç ortada...
      *
Deprem yine kimi müteahhitlerin malzemeden çaldığı binaları yıktı.     Â
Esas doÄŸal afet... Türkiye'de her türlü hırsızlığın doÄŸal karşılanması.     Â
Kenan TunçTeşhis ve önlem!..
      Deprem felaketiyle ilgili en bilimsel analizi her zamanki gibi yine
Cumhurbaşkanı Demirel yapıyor. Önce tesbitini dile getiriyor:
     Â
"Deprem Allah'ın bir takdiridir..."       Bu tesbitten sonra sıra önlemi açıklamaya geliyor:
     Â
"Allah tekrarından korusun...."      Depremin bir doğa olayı olduğunu bildiren, yıllardır depreme karşı alınması gereken önlemleri anlatan bilim adamları boşa konuşuyor. Bizim Cumhurbaşkanı üç kelimeyle çözümlüyor bütün meseleyi.. Binaenaleyh gittiği yerlerde üç kelimelik ikinci paketi açıyor:
     Â
- Devlet yaraları saracaktır...      Demirel
35 yıldır politika sahnesinde... Bu 35 yılın büyük bölümünde BaÅŸbakan ve CumhurbaÅŸkanı olarak en üst koltuklarda oturdu. Nice ağır deprem yaÅŸandı bu süreçte. Her deprem sonrası bilim adamları depreme karşı alınacak önlemler konusunda sayısız rapor verdi. Ve bu raporların hepsi sümen altı edildi. YaÄŸmacı, talancı, vurguncu kesimin insafına terkedildi kentler.     Â
- Deprem Allah'ın takdiridir, diyen, böyle olmadığını bilen ama kolayına böylesi gelen bir zihniyet daha farklı davranmayacaktı elbet. Bir yanda kent vurgunlarından sağlanan trilyonlar... Öte yanda... Halkın hesap sormayacağını bilerek her felaketi üç kelimeyle geçiştiren devlet adamları. Sonuç yüzlerce ölüm, binlerce felaketzede...
Devlet enkazı...
      Depremin üzerinden 2 gün geçmiş... Dün sabah Adapazarı'ndan NTV'nin yaptığı canlı yayında bir acılı yurttaş konuşuyor:
     Â
- Enkaz altından yakınımızın sesi geliyor. Fakat bir türlü devlet yardımı gelmiyor. Kendi imkanlarımızla enkaza girmeye çalışıyoruz. Devlet yardımı için nereye başvuracağımızı bile bilmiyoruz.      Öyle görünüyor ki devlete ulaşmak... Enkazın altındaki depremzedeye ulaşmaktan daha zor...
      Ve kocaman bir kara mizahı yaşadığımız şu günlerde gerçeklik payı hayli yüksek bir haber:
     Â
- Bazı bölgelere yabancı yardım ekipleri bizimkilerden daha çabuk ulaştı...      *
5 bin kiÅŸiyi öldüren depreme "Takdir i ilahi" diyen CumhurbaÅŸkanı.     Â
Acaba neden 700 kiÅŸilik koruma ordusuyla dolaşıyor da...     Â
Kendini "Takdir i ilahi" ye emanet edemiyor?Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr