Bravo Sadi Bey

10 Mayıs 2000


       MHP'li Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu, Devlet Bakanlığı görevinden azledildi. Suçu: Demokratik hakkını kullanıp cumhurbaşkanlığına aday olmak... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin isteğiyle bu kararı Başbakan Bülent Ecevit cumhurbaşkanlığına gönderdi. Süleyman Demirel de gözü kapalı onayladı. Sadi Somuncuoğlu'nun TBMM bahçesinde saldırıya uğramasına sessiz kalan Başbakan ve Cumhurbaşkanı üstüne üstlük Somuncuoğlu'nu demokratik hakkını kullandığı için cezalandırmış oldular. Kaç kuruşluk "demokrat" olduklarını bir kez daha kanıtladılar. Sayın Somuncuoğlu'nu şu süreçte gösterdiği medeni cesaretten dolayı kutluyoruz.

       ***
       Tımarhaneler dışarıdakiler kendilerini akıllı hissetsinler diye kurulmuştur
      Montesquieu
       ***

Yazının Devamı

Acaba İran mı?

9 Mayıs 2000


       Son yıllarda gazete manşetlerinde patlayan nice "şok haber" ve "şok açıklama" sonradan fos çıktığı için "Uğur Mumcu'nun katilleri yakalandı" haberine haklı olarak temkinli yaklaşıyor kamuoyu... Gerçi yetkililer bu defa çok umutlu. Ama görünürde de "itiraf"tan başka bir kanıt yok. Sanıklar ifadelerinin baskı altında alındığını iddia edip yarın mahkemede kendilerini kurtarabilir. Temkinli durmakta yarar var.
       Yakalanan sanıklardan Yusuf Karakuş ve Abdülhamit Çelik, iki İranlı ajanın Uğur Mumcu'nun arabasının altına bomba yerleştirmesine yardımcı olmuşlar.
       Suikast ilk bakışta İran kaynaklı...
       Ama bu ilk bakış soru işaretlerini gidermiyor.
       Biliyorsunuz, DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve savcı Ülkü Coşkun başta olmak üzere birçok devlet görevlisi bu cinayetin aydınlanmaması için çalışmakla suçlanıyor. Devlet içinde 7 yıldır bu cinayetin aydınlanmasına karşı direnç var. İran ve Türkiye'deki uzantısı Hizbullah "devlet" içinde bu kadar güçlü mü?
      

Yazının Devamı

Pulsuz dilekçe

7 Mayıs 2000


       Yeni evli gençlere... Genç anne babalara... Prof. Atalay Yörükoğlu'nun "Çocuk Ruh Sağlığı" adlı kitabından bir bölüm aktaralım... Başlığı "Pulsuz Dilekçe..." Gerisi şöyle:
       "Sevgili anneciğim, babacığım;
       Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni korkup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın.
       Yanlış davranışlarımın üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim.
       Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve özlü olsun. Beni yeteneklerimin üstünde zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin, hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın, yoksa umutsuzluğa kapılırım.
       Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları

Yazının Devamı

Talihsiz kaza...

6 Mayıs 2000


       Her trafik kazası "talihsiz kaza"dır. İstanbul DGM Başsavcısı Oktar Çakır'ın başına gelen kaza ise daha talihsiz... Hem can kaybı var hem iş kaybı! Oktar Çakır'ın polisçe aranmakta olan bir işadamıyla Ankara'ya neden gittiği meşkuk... Yanındaki çantalardan birinin dolar dolu olduğunu söyleniyor. Oktar Çakır'ın geçmişi dalgalı... Buna rağmen Hakim ve Savcılar Kurulu tarafından İstanbul DGM'ye atanmış. Yani balık baştan kimi kokular arzediyor. Bu arada bir okurumuz soruyor:
      - Devlet memurlarından belli dönemlerde mal beyanı alınır. Ama en kuşkulu durumlarda bile bunların açılıp incelendiği duyulmaz. Bunu bir hatırlatayım dedim...
       Biz de bilvesile hatırlatmış olalım.

Anlayan var mı?
       Ankara'da düzenlenen 1. Ulusal İletişim Sempozyumu'nda verilen tebliğlere göz gezdirdik. Çoğundan birşey anlamadık. Aşağıya tebliğlerden kimi bölümler alıyoruz. Anlayan lütfen bize de anlatsın:
       ...Gazetenin okunuşunun kuttörenselliği, enformasyon akışını değil, "simgesellik, ölçüleştirme,

Yazının Devamı

İşletme problemi

5 Mayıs 2000


       İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde okutulan "İşletme Matematiği" adlı kitapta yer alan bir problem internet zincirlerinde dolaşıp duruyor. Bu gizemli problemi birlikte okuyalım:
       "Amerika'ya lisans üstü çalışmalar yapmak üzere giden Mehmet, iki kız arkadaş edinmiştir. Bunlar Mary ve Nancy'dir. Mehmet'in deneyimlerine göre;
       a) Mary olgun bir kızdır ve klasiklerden zevk almaktadır. Böyle bir yerde onunla 3 saat birlikte olmak 12 dolara mal olmaktadır. Diğer taraftan Nancy daha çok popüler eğlenceleri yeğlemektedir. Onunla böyle bir yerde 3 saat birlikte olmanın maliyeti de 8 dolardır.
       b) Mehmet'in bütçesi gönül işlerine ancak ayda 48 dolar ayırmasına olanak vermektedir. Ayrıca, derslerinin ve çalışma koşullarının ağır oluşundan dolayı kız arkadaşlarına en fazla ayda 18 saatlik süre ve 40.000 kalorilik enerji ayırabilmektedir.
       c) Mary ile her buluşmasında 5.000 kalori enerji harcayan Mehmet, Nancy için bunun iki katını harcamaktadır. Eğer Mehmet'in Mary ile buluşmaktan

Yazının Devamı

Din ve tabiat...

4 Mayıs 2000


       Diyanet İşleri Başkanlığı'nın düzenlediği "Uluslararası Avrupa BirliğiŞurası" dün İstanbul'da başladı... Bilim adamları ve din temsilcilerinin katıldığı Şura'da verilen mola sırasında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'la hararetli bir sohbete girişen Doğal Hayatı Koruma Derneği Başkanı Nergis Yazgan'a arkadaşımız sordu:
      - Hayrola Nergis Hanım, "din" ve "doğal hayat" arasında nasıl bir bağlantı kurdunuz?       - Son yıllarda bu iki kavram arasında çok güçlü bir bağlantı oluştu.       - Mesela?      - Mesala Taocular Uzakdoğu denizlerinde yaşayan balık neslinin korunması amacıyla projeler üretiyor... Ayrıca hıristiyan kiliselerinin de doğal hayatı koruma yönünde ciddi çalışmaları var... Kilise kendi sahip olduğu topraklarda avcılığı yasaklayarak bir tür "milli park" yapılanmasına gidiyor. Kendi topraklarını doğal yaşama terk ederek yeryüzünün doğal dengesine katkı sağlamaya çalışıyor.
      - Fener Patrikhanesi'nin de bu yönde çabaları var galiba...
 

Yazının Devamı

Arsenal ve G.Saray

3 Mayıs 2000


       Adidas firması üç ayda 15 bin Galatasaray forması satmış...
       Haberi okuyunca aklımıza "Su akar deli bakar" özdeyişi geldi.
       Bir kulübün forması üç ayda 15 bin satacak ve o kulüp parasızlıktan inim inim inleyecek.
       İngiliz futbol yöneticisi duysa bu beceriksizliğe kahkahayla güler.
       Neden mi güler?
       Çünkü İngiliz futboldaki başarıyı son kuruşuna kadar paraya çevirmesini bilir; bu parayı kimseye kaptırmaz da ondan...

Yazının Devamı

Altan'ı anarken...

2 Mayıs 2000


       Sevgili Altan Erbulak'ın aramızdan ayrılışının 12'nci yılıydı dün... Özlemle anarken O'nun bir askerlik hatırasını anımsadık...
       ...Askerliğini Erzincan'da yapıyor Altan... Beş günlük izin koparmış. İstanbul'a gidecek, çıkıp Beyoğlu'na demlenecek... Bölükte çok sevdiği arkadaşlarından biri, Altan'ı uğurlarken rica ediyor:
      - Meyhanede benim için de bir bardak bira ısmarla. Ve yere dök...
       İstanbul'a varır varmaz, hiç soluklanmadan bir arkadaşıyla buluşup Beyoğlu'na çıkıyor Altan... Dosdoğru Orman Birahanesi'ne...
      - Üç bira bize.. Sonra ufak tefek bir şeyler de getir...
       İki kişilik masaya neden "üç" bira istendiğini sormuyor garson... Gidip getiriyor... Ve Altan bir elinde asker arkadaşının bardağı, ötekinde kendi bardağı; "dostlukların şerefine" kaldırıyor. Bardaklar tokuştuktan sonra asker arkadaşına ait bardağı, tam onun istediği gibi yere boca ediyor...

Yazının Devamı