İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde okutulan
"İşletme Matematiği" adlı kitapta yer alan bir problem internet zincirlerinde dolaşıp duruyor. Bu gizemli problemi birlikte okuyalım:
      "Amerika'ya lisans üstü çalışmalar yapmak üzere giden
Mehmet, iki kız arkadaş edinmiştir. Bunlar
Mary ve
Nancy'dir.
Mehmet'in deneyimlerine göre;
      a)
Mary olgun bir kızdır ve klasiklerden zevk almaktadır. Böyle bir yerde onunla 3 saat birlikte olmak 12 dolara mal olmaktadır. Diğer taraftan
Nancy daha çok popüler eğlenceleri yeğlemektedir. Onunla böyle bir yerde 3 saat birlikte olmanın maliyeti de 8 dolardır.
      b)
Mehmet'in bütçesi gönül işlerine ancak ayda 48 dolar ayırmasına olanak vermektedir. Ayrıca, derslerinin ve çalışma koşullarının ağır oluşundan dolayı kız arkadaşlarına en fazla ayda 18 saatlik süre ve 40.000 kalorilik enerji ayırabilmektedir.
      c)
Mary ile her buluşmasında 5.000 kalori enerji harcayan
Mehmet, Nancy için bunun iki katını harcamaktadır. Eğer
Mehmet'in
Mary ile buluÅŸmaktan beklediÄŸi mutluluÄŸu 6 birim ve
Nancy ile buluÅŸmaktan beklediÄŸi mutluluÄŸun da 5 birim olduÄŸunu biliyorsak, mutluluÄŸunu maksimize etmek isteyen
Mehmet'in sosyal yaşamını nasıl planlaması gerekecektir?.. Grafik ve cebirsel yoldan bulunuz...
      Yanıt nedir? Kitabın yazarı Prof.
Yılmaz Tulunay'ın asistanı
Arda Meriç, konuyu bize
"cebirsel" yoldan anlatmak için telefonda epey ter döktü... Ama olmadı... Belki de biz anlayamadık. Zaten önemli olan da bu değil. Önemli olan matematiğin soğuk bir formüller yığını olmaktan çıkarılıp espri tadında öğretilmesi... O açıdan iyi bir problem...
Ortaylı'nın gözüyle...
      İstanbul'daki Avrupa Birliği Şurası'nda Profesör
Ä°lber Ortaylı, güncel anekdotlarla bezenmiÅŸ ilginç bir konuÅŸma yaptı. Bir küçük paragraf...      Â
"...Doğu Avrupa'nın Avrupa Birliği'ne entegrasyonundan söz ediliyor. Acaba biz, AB içinde Doğu Avrupa'yla birarada olabilir miyiz?. Sulukule'deki yurttaşlarına nüfus kağıdı veremeyen bir idarenin 500 bin Macar çingenesini İstanbul'da nasıl karşılayacağını düşünmesi gerekir. Bu çok önemli bir noktadır. Çünkü Avrupa bunu halledemiyor. Darsmstad'ın sözde sosyalist belediye başkanı şehirde çingene avlamakla meşgul..."      Ortaylı, bu küçük muhtemel sorunu niye mi aktardı? AB'ye girişin bugün hiç düşünmediğimiz pekçok sorunu beraberinde getireceğini anlatabilmek için.
Özgürlük...
      Dünya Basın Özgürlüğü gününde
Bekir Coşkun yazıyor:
     Â
"Basın özgürlüğünün düşmanı sansürdür.      Gazetecinin dışındaki sansür bence çok önemli değildir. Nitekim sansürün en yoğun olduğu dönemlerde özgür gazeteciler görevlerini yaparlar.
      Ben asıl gazetecinin bedenindeki sansürden korkarım. Ki bu çeşitli şekillerde ortaya çıkar:
      Yalakalık,
      yağcılık..."
      Bu tespite katılırız. Basın özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri yazdıkları için değil, yazmadıkları için para alan gazetecilerdir. Bunların sayıları sanılandan çoktur.
Beslenme!
      Küçükesat'tan
Adil bey, son günlerde basında yer alan malum tartışmalardan sonra gazetecilerin ikiye ayrıldığına karar vermiş. Ne miymiş bunlar?
      "SİMİT'le beslenenler, MİT'le beslenenler"
Avrupalıyız!
      "
Biz Avrupalıyız. Avrupalılığımızı kimse tartışamaz"       Başbakan
Bülent Ecevit' e ait bu sözler ve dünkü gazetelerimizin pek çoğunun manşetinde yer aldı. Bizi gururlandırdı. Peşinden diğer haberlere geçtik. Tartışılmayan bir Avrupalı olarak şu haberleri okuduk:
      .Meclis Komisyonu'na ifade veren
Alaattin Çakıcı, "Mesut Yılmaz'ın burnunu, verdiği sözleri tutmadığı için ben kırdırdım" dedi. (Gözcü)
      .Şanlıurfa'da bir ihbarı değerlendiren güvenlik kuvvetleri İncil dağıtan Alman uyruklu iki kişiyi yakalayarak gözaltına aldı. (Gözcü)
      .İskenderun'da pazarcılık yapan
Hayri Şahan, çalışmayıp okumak isteyen 15 yaşındaki oğlunu arabasının arkasına bağlayıp 2 km. sürükledi.(Star)
      .TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun hazırladığı rapora göre karakollarda basınçlı su ve elektrik yoluyla işkence yapıldığı belgelerle saptandı. Komisyon Başkanı
Sema Pişkinsüt, işkence olaylarının sürüp gitmesinde asıl suçluların, görevlerini yapmayan valiler ve savcılar olduğunu söyledi. (Radikal)
      .
Sevda Işık, dünyaya getirdiği ikizlerini bir kez bile kucağına alıp öpemedi. Çünkü bebekler 600 milyonluk hastane faturası ödenmediği için tam 50 gündür rehin. (Posta)
      .Ankara yakınlarında kaza geçiren DGM Başsavcısı'nın yol arkadaşı kaçakçı çıktı. (Milliyet)
      .Susurluk Davası sanığı
Sami Hoştan, 2.5 trilyonluk malvarlığı için, "
Çalışarak kazandım" dedi. (Sabah)
      Basın Özgürlüğü gününde konuşan TGS Başkanı
Ziya Sonay, gazetecilerin sigortasız ve sendikasız çalıştırıldığını söyledi.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr