Yüzde 10 fazlası

19 Mart 2009

Bülent Korkmaz’ın ilk 11’de stoperde Kewell’la oynaması pek akla yatkın bir tercih gibi gelmiyor. İlk maçta zaten kendi sahasına ve 18’i çevresine çekilmiş bir takımken bu anlaşılabilir bir tercih olabilir. Ancak dengeli oynamak istediğin bir maçta, açık alanda Kewell’la misal Oliç’i karşı karşıya bırakmayı Korkmaz’ın tercih edeceğini sanmıyorum. Bunun etkileri birden fazla olur.
Kewell’a destek vermek için önliberoların ayarı bozulabilir. Üstüne, hele de Arda sahada olmayacaksa Avustralyalı’nın hücum yönünde vereceği destekten de tamamen vazgeçilmiş olur. Bu da topu ileride etkili bir şekilde kullanma gücünü azaltabilir.
Yani bu birden fazla mevkiide eksik kalmak anlamına gelebilir. Bunun yerine Hakan’ın ya da Volkan’ın sarkık olarak başlayacağı, ön liberolardan daha net bir destek alınacak bir savunma düzeni kurmak daha mantıklı gibi geliyor.
Eğer oyun dengede tutulabilir ve öne geçmek mümkün olursa ikinci yarıda rakip risk alırken Kewell geri çekilebilir.
Ancak asıl önemli olan nokta oyuncu tercihleri değil. Galatasaray’ın tempoyu düşük tutması, topa sahip olabilmesi ve oyunu karşı yarı sahada oynaması lazım. Bordeaux maçının benzeri bir düelloya girmekten kaçınmak

Yazının Devamı

Mesaj Lincoln’e değil

17 Mart 2009

Lincoln’ün, Trabzon’a götürülüp, Bülent Korkmaz’ın yanında 90 dakikayı tamamlamasını doğru okumak gerekiyor.
Bunu sadece futbol gerçekleriyle ya da Lincoln’le Bülent Korkmaz arasındaki ilişkilerle anlatmak mümkün değil.
Yani madem götürüyorsun, neden oynatmıyorsun? Yetmez!
Oynatmayarak kimi cezalandırıyorsun? Bu da yetmez.
Lincoln’e ihtiyacın varken, cezayı da kesmişken oynat... Olmaz!
Perşembe oynatacaksın, o zaman şimdi oynat... Bu da kesmez.
Galatasaray’da bir Lincoln sorunu var. Ama sorun Bülent Korkmaz’la Brezilyalı arasında değil.

Yazının Devamı

Efsane Kocaeli

14 Mart 2009

Dün akşamki maç Fenerbahçe’yi oynatmayan Kocaeli’nin sonucuna karar verdiği bir oyun oldu


Sezon başında, transferin son gününde 8-10 transfer yaparak lige son anda girebilen bir takım Kocaeli.
Devre arasında ücretlerini alamadıkları için takımın yarısı sözleşmelerini feshetti. Ardından ülkenin en garip oyuncu karmalarından birini oluşturdular. Şu ana kadar 40’ı aşkın oyuncu ligde Kocaeli forması giydi.
Bir sezon içinde birden fazla kez hocasından oyuncusuna, bu kadar değişmiş bir takımın bu kadar günün şartlarına uygun oynayabilmesini nasıl anlatacağız? Doğru yerleşim, doğru yardımlaşma, doğru enerji kullanımı ve sonuçta ligin şampiyonluk adayı ne kadar pozisyona giriyorsa, Kocaeli de o kadar pozisyona girmiş. Maçı birinci dakikasında Roberto Carlos’un golüyle geri düşmesine rağmen ayakta kalabilmeleri Galatasaray maçından sonra, bunu bir kez daha yapabilmeleri bunca sistemsizliğin içinde sistemli olabilmelerinin sonucu değil mi?
Dün akşamki maç Fenerbahçe’yi oynatmayan Kocaeli’nin sonucuna karar verdiği bir oyun oldu. İlk dakikada gelen gole rağmen Alex’le, Semih’in arasındaki bağlantıyı kesip, ikisini de derin bir yalnızlığa ittiler.

Yazının Devamı

1 numaralı aday

13 Mart 2009

Doğu bloku takımlarından biri ile finale kadar karşılaşmadığı sürece Galatasaray bu kupanın bir numaralı adayı

Galatasaray’ın durumunu ve maçı en iyi anlatacak cümle son 40 dakikada Harry Kewell’ın ortaya koyduğu performans üzerine kurulmalı... Defansif olarak yumuşak gördüğümüz, kronik hastalığı nedeniyle dayanıklılık sorunu yaşadığı bilinen Avustralyalı, Hamburg’un en kuvvetli olduğu bölgede 90 dakikayı tamamladı. Kewell 40 dakika da stoper oynadı. Şeytanın avukatlığını yapıp şunu soralım; Trabzon maçına stoperde Kewell ile çıkılabilir mi?
Maçın geneli, detayları, başından ya da sonundan analizi, her şey bir kenara Bundesliga’nın zirve takımlarından birine karşı bu seçimle 1-1’i koparıp gelmek efsanevi bir başarı...
Galatasaray, Türkiye Ligi’nin tersine oyuna dengeli ve kontrollü başlamayı bildi. Buna Hamburg’un, bilinen, hücum ve orta saha bölgesindeki pres eksikliği de çok yardımcı oldu. Zaman zaman ev sahibi avantajıyla topa sahip olsalar da Galatasaray’ın, Emre kırmızı kart görene kadar oyunu rahat götürdüğünü söylemek mümkün... Şaşırtıcı olan, eksik kaldıktan ve Kewell stopere geçtikten sonra sarı-kırmızılıların sadece iki net pozisyon vermesi. Bülent Korkmaz’ın Lincoln’ü

Yazının Devamı

Skibbe stratejisi

12 Mart 2009

Takımın başında hâlâ Skibbe olsaydı Galatasaray’ın deplasmanda istediği sonucu alabileceğini kolaylıkla iddia edebilirdim. Alman hoca, bundan önceki üç deplasmanda şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğru oyunlarla sahaya sürmüştü takımını. Bu seviyede üç deplasmandan gol yemeden dönmüş olması Galatasaray ve Bülent Korkmaz için şükredilecek bir durum.
Skibbe bu maçlarda ekstra bir icat ortaya koymadı. Sadece topla oynamayı bilen, rakibi kendi sahasında tutmaya zorlayacak yetenekleri iyi organize etti. Galatasaray’ın bu maçlardaki avantajı, rakiplerinin hemen tamamının kontrollü oyunu benimsemiş olmasıydı. Orta sahada erken baskı yapmadılar. Galatasaray da hücuma rahat çıktı ve her seferinde istediğini aldı.
Hamburg da böyle bir takım. Hatta şu ana kadar Galatasaray’ın karşılaştığı rakipler arasında pres gücü en düşük olanı. Dolayısıyla Bülent Korkmaz lig maçlarının tersine oyuncularını pres görevleriyle fazla yormadan Skibbe gibi serbest bırakırsa Galatasaray sadece avantajlı bir skorla değil, Hamburg’dan turu alarak dönebilir.
Hiç kuşku yok ki savunmadaki stoper eksikliği bir dezavantajdır. Çünkü rakibin golcüleri sağlam isimler. Ama yine de rakibin oralara gelmesini bile

Yazının Devamı

Yapma Bülent Hoca

10 Mart 2009

Ligin ilk yarısında Sivas’ta oynanan maçta Aragones, Bülent Uygun’u tanımadı. Saha görevlisi sandığı söylendi. Volkan Ballı yetişip Sivasspor’un hocası diye uyardı ama geç kalmıştı.
Hoca haklı olarak kızdı. Biz de. Tanımalıydı. Ayıp oldu.
Roberto Carlos da Tolunay Kafkas’ı tanımıyormuş. Hocayla girdiği tartışma sonrası Lig TV’den Tunç Elibol’a “İsmini bile bilmiyordum. Şimdi senden öğrendim” deyişinin manası açık. Bu daha da nahoş!
Bundan yıllar önce John Benjamin Toshack, Fenerbahçe Başkanı Ali Şen’le girdiği laf düellosu en ateşli halindeyken benzer bir şovu havaalanında yapmıştı. Onunla fotoğraf çektirmek isteyen Japon turistlere kameralar önünde sormuştu:
-Do you know me?
Yeees!
Do you know Ali Şen?

Yazının Devamı

Islıklarla...

8 Mart 2009

Son dakikalar, Galatasaray - Bursa maçında olduğu gibi büyük takım seyircisinin ‘bitsin’ ıslıklarıyla geçti ki, diğerleri için ne keyif...

Mustafa Denizli’nin takımının ilginç yönü; savunmasının genelde yerlilere - sözüm Nobre’den dışarı - hücumunun ise tamamen yabancılara ihale edilmiş olması. Gole yakın yabancıların, artık oyundan biraz daha fazla keyif aldıklarını ve mümkün olduğunca özgür bir oyun oynadıklarını söylemek mümkün. Yerlilerin oyunu arkadan destekleyebildikleri sürece ilerideki yaratım artıyor. En azından dün akşam durum buydu. Girdikleri az sayıdaki pozisyondan büyük bir yüzdeyle gol çıkararak oyunu 1-3’e getirdiler.
Ancak maçın 0-2 oluşundan sonra ligin en az gol atan ve pozisyona giren takımı Hacettepe karşısında kapıldıkları edilgen oyun da bir o kadar dikkat çekici. Hacettepe çok rahat bir şekilde orta sahada top yapıp özellikle Beşiktaş’ın sağından çok ama çok rahat rakip kaleye indi. Ekrem ve Tello’nun tuttuğu bu alanın Sivok ve Ernst’ten de yardım almasına rağmen bu kadar yumuşak kalışı dikkat çekiciydi.
Bunun sebebi de skor başarısının sebebiyle aynı gibi: Öndekilerin biraz fazla eğlenceye dalıp, özgürlüklerini fazlasıyla kullanmaları. Burada skoru

Yazının Devamı

Galatasaray döküldü

7 Mart 2009

Dün öne çıkmış rakibe karşı sadece bir pozisyona girebilmeleri ve biri gol olan 3 net pozisyon verip sürekli baskı yemeleri büyük bir hayal kırıklığı


Bülent Korkmaz da, Ertuğrul Sağlam da orta sahada sıkı basan bir oyun istemişler belli ki. İlk yarıda savunma önceliğiyle rakibe alan bırakmayan oyunları da kurmayı bildiler. Bir tarafta Volkan-Sercan Tadeu, diğer tarafta Baros, Kewell Lincoln’ün beceri ve farklılıklarına ihale edilmiş bir skor arayışı vardı.
Ancak bu farklı özelliklere sahip tehlikeli hücum hatları, bu sıkışmış alanlarda farklılıklarını ortaya koyamadılar. Sercan ve Baros hiçbir şey yapamazken Bursaspor’un inanılmaz kale önü hataları maçı bir anda Galatasaray’a çevirdi. Kewell’ın sert ortası ve Aydın’ın takipçiliği övgüyü hak etse de ilk golde Volkan Bekiroğlu’nun ikinci golde de Ivankov’un başrolde olduğu aşikâr.
Sonrasında hikâye tanıdıktı. Galatasaray skor avantajını ele aldıktan, 2-0 olduktan sonra oyunu tutamadı. Bordeaux maçında 3-1’ken, Kocaeli maçında 1-0’ken de aynı sıkıntıları yaşamış olmalarının üzerinde durulması gerekiyor. Bir büyük takımın evinde rakibi açılmaya zorlayacak skora ulaştıktan sonra oyunu istediği gibi yönlendirememesi büyük bir

Yazının Devamı