Bülent Korkmaz’ın ilk 11’de stoperde Kewell’la oynaması pek akla yatkın bir tercih gibi gelmiyor. İlk maçta zaten kendi sahasına ve 18’i çevresine çekilmiş bir takımken bu anlaşılabilir bir tercih olabilir. Ancak dengeli oynamak istediğin bir maçta, açık alanda Kewell’la misal Oliç’i karşı karşıya bırakmayı Korkmaz’ın tercih edeceğini sanmıyorum. Bunun etkileri birden fazla olur.
Kewell’a destek vermek için önliberoların ayarı bozulabilir. Üstüne, hele de Arda sahada olmayacaksa Avustralyalı’nın hücum yönünde vereceği destekten de tamamen vazgeçilmiş olur. Bu da topu ileride etkili bir şekilde kullanma gücünü azaltabilir.
Yani bu birden fazla mevkiide eksik kalmak anlamına gelebilir. Bunun yerine Hakan’ın ya da Volkan’ın sarkık olarak başlayacağı, ön liberolardan daha net bir destek alınacak bir savunma düzeni kurmak daha mantıklı gibi geliyor.
Eğer oyun dengede tutulabilir ve öne geçmek mümkün olursa ikinci yarıda rakip risk alırken Kewell geri çekilebilir.
Ancak asıl önemli olan nokta oyuncu tercihleri değil. Galatasaray’ın tempoyu düşük tutması, topa sahip olabilmesi ve oyunu karşı yarı sahada oynaması lazım. Bordeaux maçının benzeri bir düelloya girmekten kaçınmak lazım. Galatasaray bu kadar eksik sonrası dahi Hamburg’la denk takım. Tabii Lincoln’den, Baros’a kadar herkesin oyunun iki yönüne normalin üzerinde katkı yapması şartıyla.
Düşük tempo ve topa sahip olmak Galatasaray’a turu getirir. Yeter ki herkes %10 daha fazla performans versin.