Galatasaray için ideal

7 Nisan 2009

Galatasaray’ın hocasına yatkın, fizik durumuna uygun bir oyun oldu. Ama son dakikalardaki baskı ve pozisyonlar çok baş ağrıtabilirdi 

Galatasaray’ın ilk akınında golü bulması Gaziantep’in güvenini zedeledi. Oyuna Arda ve Volkan’ın tuttuğu Galatasaray sol kanadını Mehmet Yozgatlı’yla iyi kullanmak planıyla başlamışlardı. Galatasaray galibiyete mecburdu, risk alacaktı ve bu alan ev sahibi için bir maden olacaktı.
Tabata’yı da ağır ve önde Galatasaray savunmasının arasına kaçıracaklardı. 10. dakikada gelen gol işi baştan bozdu. İspanya’dan 2 üst düzey antrenman alan Emre Aşık ve Hakan Balta için geriye yaslanıp oynamak mümkün oldu. Savunmada derinlik ve kalabalık sağlayarak fizik dezavantajlarını son dakikalara kadar hissettirmeden oynayabildiler.
Bülent Korkmaz’ın alışkanlıklarına oldukça uygun bu oyun ligin en iyi pas yapan takımı Antep’in beklenen etkinlikte oynamasını engelledi. Galatasaray az açık verdi. Sadece 2 kez açık alanda yakalandılar. Emre ve Baros sarı kart görme pahasına bu iki akını kesti.
Çünk&uum

Yazının Devamı

Yine yetmedi

2 Nisan 2009

Temel olarak ilk maçtan önceki itirazımı yineliyorum. Bu kadar yorgun ve bu seviyede 90 dakikayı kaldırmayacak bir ekibi birlikte sahaya çıkarmak fazla cesur bir iş

İlk yarının ortasında bulduğumuz gol hayat kurtaran bir sayıydı. Arda’nın çok şık pası Tuncay’ın kendine özgü cansiperane ofansı ve Semih’in onca özelliğinden biri olan golü koklayabilme yeteneği mükemmeldi (Ofsayt mıydı değil miydi? Önemli değil tabii) . 
O dakikaya kadar can sıkıcı bir pas trafiği ve alan kapamayla zorlanmadan maçı bize dar eden İspanyolları biraz kopmaya, biraz organizasyonsuzluğa itebildik böylece.
Ve enerjimizi daha doğru kullanma imkânı bulduk.
Emre Aşık ve Hakan’ın ilk maçtakine yakın başarıyla oynaması böyle mümkün oldu. Burada iki savunma kanadımızın ilk maça oranla çok daha iyi bir iki yönlü oyun oynadıklarını ve bu yönleriyle övgüyü hak ettiklerini de söylemek lazım. Bu oyun orta sahanın yorgunlarının canlarının çıkmasını engelledi. Böylece Tuncay’ı ve özellikle Arda’yı seyretme

Yazının Devamı

Beraberlik de seçenek

1 Nisan 2009

İspanya’nın daha defansif bir oyun oynayacağını düşünmüyorum.  Villa’nın yerine Sliva’nın oynaması, onları daha defansif yapmaz. Silva, Cazorla, VillaÖ Bunlar iki yönlü oyuncular.
İspanya hep aynı denge oyununu pas oyununu oynuyor. Topu rakibe bırakmıyorlar. Eğer topu rakibe bırakırsanız defansif oynayabilirsiniz. Ama eğer amacınız topa sahip olmaksa - ki İspanya’da durum her daim budur - defansif önceliğiniz olamaz.
Yani İspanya’nın oyun mantalitesi değişmeyecektir.
Oyunun kaderini etkileyecek faktörleri bizim nasıl oynayacağımıza bakarak çözebiliriz. Arda ve Tuncay 4-2-4’ün ilerdeki parçaları olacaksa, bu hattın arkasını iyi doldurmak gerekir. İbrahim Üzülmez, Emre Aşık, Emre Belözoğlu Hakan Balta ve Arda’nın açık alanda Xavi, Torres, Riera ve Cazorla gibi hızlı pas yaparak kaleye inebilen oyuncular karşı nasıl mücadele edeceği önemli bir soru.
İlk maçtan önce de aynı noktaya dikkate çekmeye çalışmıştım ve sorun hala aynı. Belözoğlu, Nihat ve Arda’nın 90 dakika için fizik kondisyonları

Yazının Devamı

Skibbe mi Terim mi?

31 Mart 2009

2006 Dünya Kupası öncesi Jurgen Klinsmann’ı en çok eleştirenlerin başında Federasyon Başkanı Beckenbauer geliyordu. ‘Amerika’dan maille oyuncu takip etmeye çalışıyor’ diye dalga geçmişliği de vardır, hatırlarsınız. O dönem Klinsmann’ın eş durumundan ABD’de fazlaca vakit geçirmesi anavatanında eleştiri konusuydu.
O maillerin sırrı ise çok sonra anlaşıldı. ABD profesyonel sporlarında sürekli kullanılan bir performans artırma metodunu oyuncularından uygulamalarını isteyen Klinsmann, maille bu çalışmaları takip ediyor, yeni programları gönderip oyuncularından sürekli geri dönüş alıyordu. Klinsmann o kupada Avrupa’yı başka bir sistemle tanıştırdı. Yarı finale kalan ev sahibi kupanın en çok koşan ekibi oldu.
Fatih Terim’in 2008 Avrupa Şampiyonası öncesi Almanya kampında oyuncuları emanet ettiği Scott Piri de bu ekibin bir parçasıydı. Piri’nin varlığı oyuncuların fazla yoruldukları yönündeki şikâyetlerine yol açtı. Oyuncuların sıvı alımı ve yeme içme alışkanlıkları da tamamen değiştirildi. Topla

Yazının Devamı

Uyutulduk

29 Mart 2009

Bir teknik adamın tercihini cesur yapan sadece oyuncu tercihleri değil. Çok santrforlu oynuyorsunuzdur, ama savunma bekleriniz bir kez bile rakip çizgiye inemiyordur. Orta sahada savunmanın önünü tutan oyuncular bir kez bile atağa katılmıyorsa bu cesaret gösterisi ne işe yarar?
Eğer Ramos, Nihat’tan daha fazla gol pozisyonuna giriyorsa, sadece oyuncu tercihleri durumu anlatmıyor demektir. Yani dizilişiniz ne olursa olsun asıl mesele stratejidir.
Dün daha iyi bir takım olamadıysak önce bu strateji tercihlerindendir. Sonra da oyuncularımızın durumlarından... Şu bir gerçek ki, biraz daha güçlü bir Emre, Arda, Nihat üçlüsüne ihtiyaç vardı. Tam performans alamadık. Özellikle Semih çıktıktan sonra Gökhan girene kadar yalnız kalan Nihat’tan daha fazlasını almak gerekiyordu. Emre’den de. Ve özellikle de Arda’dan.
Son bir yıldır Barcelona ile 60 dakikalık Süper Lig futbolculuğu arasında gidip gelen Arda’nın bu fizik durumuna bir çare bulmak gerekiyor. İsviçre/Avusturya’da büyük bir kurtarıcı olan bu

Yazının Devamı

Keyifle oynayın

24 Mart 2009

Letonya maçının 65. dakikasında durum 2-1 oldu ve biz İnönü Stadı’nı dolduran 30 bin kişi o an 2004 Portekiz Avrupa Şampiyonası’na veda ettik. Seyirci, takıma ve Şenol Güneş’e sırtını döndü. Takım yıldı. Ve o çok iyi takım hiçbir şey yapmadan 2. golü yedi. Uzatmalarla birlikte 17 dakika vardı ama biz çoktan evde kaldığımıza inanmıştık. 
Aynı olayı İsviçre karşısında Kadıköy’de de yaşadık. Uzatmalarla birlikte son düdüğe 7 dakika kala 4-2’yi bulan golü Tuncay attığında... Ama o isyankâr adam kolunu ‘kahretsin’ diyerek sallayıp bitirdi maçı. Sonrası malum.
Bu çabuk vazgeçen takım, 2008’de 180 derece terse döndü. 119’da yiyip 120’de atan, 2-0 geri düşüp 3-2’yi bulan, 14 kişiyle Almanya’yı son dakikada elinden kaçıran takım oldu.
Önemlisi yeryüzünün en antipatik milli takımı en sempatik takım oluverdi. Sadece son düdük çalmadan hiçbir şeyin bitmediğine, peşine düştüğünde her türlü hedefi yakalamanın

Yazının Devamı

Değişiklikleri kim yaptı?

21 Mart 2009

Sercan’ın harika deliciliği ama son hamle hamlığı... Son anda Vederson’un penaltı yardımı olmasa o pozisyonda nereye kadar giderdi bilmiyorum.  Biraz bazı yönleriyle Arda’ya benzetiyorum onu. Dünya starlığıyla sıradanlık arasında bir yerde duruyor. Biraz çaba ve doğru çalışmayla oynayamayacağı kulüp yok. Misal Mevlüt’le yerlerini değiştirseniz. Fransa alt yapısıyla yetişmiş olsa şimdi nerede olurdu? 
49.dakikada Ronaldo’nun (eskisinden yani aslından bahsediyorum) Barça yıllarından bir sahne gibiydi dalışı, ama son çalımı Volkan’a atarken yaptığı? Olacak iş değil. Zemin demeyin. Zemini de hesaplamalı böyle bir yetenek.
İkinci yarıda sert, ama oyun kuramayan Bursa orta sahasının oyun kurma yükünü de sırtlamış olmasına söylenecek bir şey yok tabii. Bekir Ozan ve Mustafa Sarp’ın savunma yönündeki başarılı işleri nedense hücum yönünde görünmeyince, bu iş de Romachenko girene kadar onun sırtına bindi. Dedim ya her şeyi yaptı, son şut, son çalım, son pas dışında. Vederson yardımına gelmese çok iyi oyununa rağmen

Yazının Devamı

55’te pil bitti

20 Mart 2009

Bülent Hoca’nın tercihlerini de tartışmak gerekecek tabii. 2-2’den sonra Kewell ileride kullanılmalıydı

Maç başladı ve ben sürekli Galatasaray savunmasının göbeğine bakmaya başladım. Top ilerideyken bile. Depoda benzin bitmek üzereyken yoldan ziyade yakıt göstergesine bakan şoför gibi... Karşısındakine önemli bir şey anlatmak zorundayken boyasız ayakkabısını saklamaya çalışmaktan konuya odaklanamayan bir diplomat gibi...
Doğrusunu söylemek gerekirse takımda da benzer bir çekingenlik vardı. Teknik kadroda da. Kewell’ın hemen her pozisyonda Bülent Korkmaz’la uzun mesafeden yaptığı ‘Nerede dursam daha iyi olur acaba ?’ konulu fikir teatisi can sıkıcıydı. İster istemez yoldan çok göstergeye bakar oldu herkes.
Galatasaray bunu atlattı. Orta sahasının verdiği destekle, iki yönlü üst düzey bir oyunla. Barış ve Ayhan’ın savunmanın önemli bir parçası oldukları oyunda Arda ve Baros’un de iki yönlü oyunlarıyla Galatasaray’ın savunma hattını rahatlattıkları açık. Yani Kewell’a herkes yardım ettiği için oyun 2-0 geldi diyebiliriz. Eğer bu yardım olmasaydı sadece Pitroipa maçı çok erken bitirebilirdi. Çünkü savunmada tek eksik Kewell’ın doğurduğu değildi. Serkan’ın hamlığıyla oluşan

Yazının Devamı