Bülent Hoca’nın tercihlerini de tartışmak gerekecek tabii. 2-2’den sonra Kewell ileride kullanılmalıydı
Maç başladı ve ben sürekli Galatasaray savunmasının göbeğine bakmaya başladım. Top ilerideyken bile. Depoda benzin bitmek üzereyken yoldan ziyade yakıt göstergesine bakan şoför gibi... Karşısındakine önemli bir şey anlatmak zorundayken boyasız ayakkabısını saklamaya çalışmaktan konuya odaklanamayan bir diplomat gibi...
Doğrusunu söylemek gerekirse takımda da benzer bir çekingenlik vardı. Teknik kadroda da. Kewell’ın hemen her pozisyonda Bülent Korkmaz’la uzun mesafeden yaptığı ‘Nerede dursam daha iyi olur acaba ?’ konulu fikir teatisi can sıkıcıydı. İster istemez yoldan çok göstergeye bakar oldu herkes.
Galatasaray bunu atlattı. Orta sahasının verdiği destekle, iki yönlü üst düzey bir oyunla. Barış ve Ayhan’ın savunmanın önemli bir parçası oldukları oyunda Arda ve Baros’un de iki yönlü oyunlarıyla Galatasaray’ın savunma hattını rahatlattıkları açık. Yani Kewell’a herkes yardım ettiği için oyun 2-0 geldi diyebiliriz. Eğer bu yardım olmasaydı sadece Pitroipa maçı çok erken bitirebilirdi. Çünkü savunmada tek eksik Kewell’ın doğurduğu değildi. Serkan’ın hamlığıyla oluşan boşluk da oldukça tehlikeliydi.
Bu ekstra çaba hemen herkesin çok erken yorulmasına da yol açtı. Hatta Bordeaux maçından olduğundan biraz daha önce. Bordeaux’dan 72 ve 75’de yenen iki golden sonra Hamburg’dan 57 ve 60’da yine arka arkaya, 3 dakika içinde yenen gollerle karşılaştık.
Sonra Hamburg’un kontratakları ve artan yorgunluk.
Kötü bir veda oldu.
Bülent Hoca’nın tercihlerini de tartışmak gerekecek tabii. En azından 2-2’den sonra Kewell ileride kullanılmalıydı. Sabri enerji deposu hâlâ dolu olan tek adam olması ve Bordeaux maçının hürmetine sahada kalmalıydı. Bunlar yeter miydi? Bilmiyorum. Ama bundan iyi olacağı kesin değil mi?